Makale İçerikleri
Yunanistan Deniz Alanı Planlamasına Genel Bakış
Yunanistan, 16 Nisan 2025’te Avrupa Birliği’nin 2014/89 sayılı Deniz Mekânsal Planlama (MSP) Direktifi uyarınca, kıyı ve deniz alanlarını entegre şekilde yönetmeyi öngören Deniz Alanı Planlaması’nı açıkladı. Plan, balıkçılık, yenilenebilir enerji, ulaştırma, su ürünleri yetiştiriciliği ve turizm gibi birden fazla sektörü kapsayacak şekilde hazırlanarak, kıyısal ve denizel faaliyetlerin mekânsal dağılımını düzenlemeyi hedefliyor. Yunan hükümeti, bu adımı özellikle Avrupa Adalet Divanı’nın Mart 2021’e kadar sunulmayan ulusal planlamalar konusunda verdiği ihtar kararının ardından atmış oldu. Planın temel amacı, su altı ekosistemlerinin korunması, aşırı kullanımdan kaynaklanan çevresel baskıların azaltılması ve farklı denizel faaliyetlerin birbirleriyle uyum içinde yürütülmesinin sağlanmasıdır AP NewsReuters.
AB Hukuki Çerçevesi: Deniz Mekânsal Planlama Direktifi
2014 yılında yayımlanan Avrupa Parlamentosu ve Konseyi’nin 2014/89/EU sayılı MSP Direktifi, üye devletlere deniz alanlarının sürdürülebilir kullanımını temin etmek için entegre bir planlama mekanizması kurma zorunluluğu getirdi. Direktif, insan faaliyetlerinin mekâna ve zamana göre dağılımını düzenleyerek, ekonomik büyüme, çevresel koruma ve toplumsal fayda hedeflerinin dengelenmesini amaçlıyor. Yunanistan, bu yükümlülüğünü 2018 ve 2020 yıllarında çıkarılan ulusal kanunlarla (Law 4546/2018 ve Law 4759/2020) iç hukuka aktardı. Söz konusu kanunlar, MSP sürecinin ikincil projesi THAL-CHOR II aracılığıyla 2018–2023 döneminde uygulanmasını kapsamaktadır EUR-LexDeniz Alan Planlama. Direktifin detayı, özellikle kıyısal ekosistemlerin korunması, çevresel etki analizlerinin yapılması ve farklı denizel sektörlerin çatışmasının önlenmesi konularına yoğunlaşır.

Gecikme Sebepleri ve Sunum Süreci
Yunanistan’ın MSP planlarını Avrupa Komisyonu’na sunmakta geç kalmasının ardında, ülkenin uzun kıyı şeridi, binlerce adası ve coğrafi karmaşıklığı yatıyor. Reuters’ta yer alan habere göre, Yunan hükümeti, planların hazırlanmasında “coğrafi çeşitlilik, adalar arası koordinasyon zorlukları ve doğu Akdeniz’deki jeopolitik gerilimler” gibi gerekçeleri ön plana çıkardı. 16 Nisan 2025’te sunulan plan haritası, münhasır ekonomik bölge (MEB) sınırlandırması içermiyor; zira MEB’ler genellikle ikili anlaşmalarla belirleniyor. Yunanistan’ın İtalya ve Mısır ile imzaladığı MEB mutabakatlarının aksine, Türkiye ile hâlâ resmi bir mutabakat bulunmuyor ReutersProtoThema English. Söz konusu sunum, aynı zamanda Greenpeace ve WWF gibi çevreci kuruluşların “planlamanın hayati önem taşıdığı” yönündeki eleştirilerinin ardından gerçekleşti.
Türkiye’nin İtirazı ve Bölgesel Gerilim
Yunanistan’ın MSP planı yayımlandığında, Türkiye Dışişleri Bakanlığı derhal bir açıklama yaparak, “planlanan alanların bir kısmının Türkiye’nin yetki sahasına tecavüz ettiğini” belirtti. AP News’in aktardığı üzere, Türkiye “kapalı veya yarı kapalı denizlerde tek taraflı eylemlerden kaçınılması” çağrısında bulunurken, uluslararası deniz hukukunca “kıyı devletlerinin işbirliğine teşvik edildiğini” vurguladı. İki NATO üyesi ülke arasında karasuları, kıta sahanlığı ve MEB konularındaki ihtilaflar geçmişte sık sık tırmanmış; 1996’daki Kardak krizi bu gerilimin simgesel örneklerinden biri oldu AP NewsAvrupa Parlamentosu. Öte yandan Atina, MSP’nin MEB sınırlamalarıyla ilgisinin olmadığını ve diyaloga açık olduklarını yinelerken, “anlaşmazlıkların müzakereyle çözülmesi” mesajını da yineledi AP NewsAP News.
Turizm Sektörüne Muhtemel Etkiler
Deniz Mekânsal Planlama’nın turizm boyutu, Yunanistan için ekonomik anlamda kritik bir önem taşıyor. Zira turizm, Yunanistan GSYH’sının yaklaşık %20–25’ine, istihdamın ise %30’un üzerine katkı sağlıyor. MSP planıyla, kıyısal alanlarda yeni marinalar, su sporları bölgeleri ve eko-turizm rotaları çizilirken, diğer yandan aşırı kalabalığa yol açan bazı popüler destinasyonların baskısı azaltılabilir. Yapılan araştırmalar, dengeli planlamanın dalış, yelken ve su altı arkeolojisi gibi niş turizm türlerinin gelişimini destekleyerek, hem yüksek katma değerli turist profiline hem de çevresel sürdürülebilirliğe olumlu yansıdığını gösteriyor SpringerLinkLe Monde.fr. Örneğin, Cyclades Adaları’ndaki “daha saygılı ziyaretçi” modeli, hem altyapı üzerindeki baskıyı hafifletmiş hem de yerel halkın yaşam kalitesini korumuştur Le Monde.fr.
Ekonomik ve Çevresel Dengenin Sağlanması
MSP’nin diğer bir önemli boyutu, denizel ekosistemlerin korunması ve iklim değişikliğine adaptasyondur. Planın, su altı habitatlarının korunması, balıkçılık kotalarının belirlenmesi ve yenilenebilir enerji projelerinin uygun saha seçimi gibi araçlarla ekosistem hizmetlerinin sürdürülebilir kullanımını hedeflediği belirtiliyor ReutersΠάλεψε για τον κόσμο σου!. Ayrıca, MEB çatışmalarını derinleştirmeksizin çevresel işbirliğini teşvik eden mekanizmalar, yüksek su baskını (Acqua Alta) riskinin yönetilmesine de katkı sağlayacak. MSP çerçevesinde geliştirilecek örtülü erken uyarı sistemleri ve deniz gözlem teknolojileri, tarım, su ürünleri yetiştiriciliği ve turizm gibi sektörlerin öngörülebilirlik kazanmasına zemin hazırlayabilir European Environment Agency’s home pageAP News.
Bölgesel İşbirliği ve Gelecek Perspektifi
Yunanistan ile Türkiye arasındaki deniz yetki alanı müzakereleri, uzun yıllardır çözüm bekleyen bir gündem maddesi. MSP, teknik ve çevresel bir araç seti sunarken, hukuki sınırlandırmaları belirlemekten ziyade işbirliğine dayalı bir yönetişim modeli vaat ediyor. AB Komisyonu’nun, Yunanistan’a teknik ve mali destek sağlamaya hazır olduğunu belirtmesi, bölgesel işbirliğini güçlendirme potansiyelini artırıyor ProtoThema EnglishAvrupa Parlamentosu. Gelecekte, MEB müzakerelerinin MSP çerçevesi içindeki “çakışma alanları”nda eş zamanlı yürütülmesi, çatışma riskini azaltarak turizm, balıkçılık ve yenilenebilir enerji projelerinin harmoni içinde planlanmasına olanak tanıyabilir. Neticede, sürdürülebilir deniz yönetimi ve adım adım güven inşa eden diyalog süreçleri, hem Yunanistan’ın hem de Türkiye’nin uzun vadeli çıkarlarını koruyacaktır.
Sektörel Paydaşların Katılımı ve İşbirliği Modelleri
Deniz Mekânsal Planlama’nın (MSP) başarısı, yalnızca devlet kurumlarının değil; tur operatörleri, liman işletmecileri, balıkçılık kooperatifleri, otelciler ve yerel yönetimler gibi tüm paydaşların katılımına bağlıdır. Türkiye ve Yunanistan’da, MSP süreçlerine ilişkin ortak çalışma grupları kurulabilir; hem Ege’nin kuzey hem de güney kıyılarındaki belediyeler, ticaret odaları ve STK’lar düzenli istişarelerle bölgesel projeleri eşgüdümlü yürütebilir. Örneğin, ortak marinaların çevresel etki raporları, balıkçılık rotalarının planlaması ve turizm paketlerinin ekosistem dostu kriterlere uygunlaştırılması gibi alanlarda bölgesel protokoller geliştirilebilir. Bu katılımcı yaklaşım, olası itirazları en aza indirerek, hem hukuki hem de sosyal meşruiyetin güçlenmesini sağlar ve yerel aktörlere MSP kararlarında söz hakkı tanıyarak uygulamanın benimsenmesini kolaylaştırır.
Dijitalleşme ve Akıllı Planlama Teknolojileri
MSP sürecinde coğrafi bilgi sistemleri (GIS), uydu tabanlı izleme, sensör ağları ve yapay zekâ destekli modelleme araçları giderek daha yaygın kullanılıyor. Yunanistan ve Türkiye, ortak bir “Akdeniz Deniz Alanları Dijital Kardeşliği” platformu oluşturarak, veri paylaşımını ve gerçek zamanlı analizleri birlikte yürütebilir. Bu sayede, deniz trafiği, kirlilik seviyeleri, gelgit ve meteorolojik veriler anlık olarak karşılıklı izlenebilir; planlamacılar da yoğunluk haritalarına bakarak ekolojik hassasiyet gösteren bölgelere insan aktivitelerini yeniden yönlendirebilir. Ayrıca, mobil uygulamalar yoluyla yerel balıkçı ve turizmcilere uyarılar gönderilerek, izinsiz veya riskli bölge kullanımının önüne geçilebilir. Dijital ikiz (digital twin) teknolojisi sayesinde ise, geleceğe yönelik senaryolar sanal ortamda test edilerek, MSP kararlarının olası sonuçları önceden öngörülebilir.
İklim Değişikliği ve Deniz Alanı Planlamasında Adaptasyon
Doğu Akdeniz’de sıcaklık artışı, deniz seviyesi yükselmesi ve aşırı hava olayları, MSP’nin mutlaka entegre etmesi gereken risklerdir. Planlamada, kıyı erozyonu riski taşıyan sahiller, doğal dalga kıranlık yeteneğine sahip lagünler ve deniz çayırları gibi ekosistem koruma alanları açıkça tanımlanmalı; bu bölgelerde yapılaşma ve yoğun turizm aktiviteleri sınırlandırılmalıdır. Türkiye’nin güney kıyılarında gelişen yat turizmi ile Yunan adalarındaki plaj işletmeleri, iklim uyarılarına dayanıklı altyapı (yüksek suya dayanıklı iskeleler, sel tahliye kanalları) ve acil eylem planları oluşturmalıdır. Ayrıca, MSP fonlarından ayrılacak kaynaklarla kıyı restorasyonu, mangrov ve tuz bataklığı restorasyonu gibi mavi karbon projeleri desteklenerek hem çevresel hem de ekonomik fayda sağlanabilir.
Finansman Modelleri ve Kamu-Özel Sektör Ortaklıkları
MSP uygulamalarının sürdürülebilir şekilde finanse edilebilmesi için yenilikçi modeller gereklidir. AB’nin MSP Direktifi kapsamında kullanılan “uygulama ortaklığı” (implementation partnership) modeli, kamunun belirlediği öncelikli projeleri özel sektör ve uluslararası kalkınma bankalarıyla birlikte finanse etmeyi mümkün kılar. Yunanistan’da biyogaz üretimi sağlayacak atık toplama projeleri veya Türkiye’de rüzgâr enerjisi santrallerinin kurulacağı deniz bölgeleri gibi yatırımlar, MSP çerçevesinde öncelikli alan statüsü alarak uzun vadeli kredi kolaylıkları ve garanti mekanizmalarından faydalanabilir. Turizm sektörü de, özellikle eko-lüks konaklama tesisleri ve sürdürülebilir marina işletmelerindeki payını artırarak kamu-özel işbirliği projelerine ortak olabilir; böylece hem yatırımcılar için öngörülebilir piyasa şartları oluşur hem de kamu finansmanı üzerindeki yük hafifler.

Yerel Halkın ve Sivil Toplumun Süreçteki Rolü
MSP’nin toplumsal meşruiyeti, halka açık danışma süreçleri ve şeffaf bilgi paylaşımıyla desteklenmelidir. Türkiye ve Yunanistan’da, kıyı köylerinde düzenlenecek “Deniz Masa Toplantıları” ile balıkçılar, küçük otel işletmecileri, tur rehberleri ve çevreciler bir araya gelerek plan taslaklarına görüş bildirebilir. Bu katılımcı mekanizmalar, planlanan sektör ayrımları ve kullanım kotaları hakkında yerel halkın bilgi sahibi olmasını sağlar. Sunulan geri bildirimler, revize edilen MSP haritalarına yansıtılırken, itiraz ve öneri süreçleri resmi web portallarında ilan edilerek şeffaflık pekiştirilir. Böylece, planların sadece merkezî otoritelerce değil, gerçek kullanıcı grupları tarafından da sahiplenilmesi sağlanır.
MSP’nin Bölgesel Barış ve Diplomasiye Katkısı
Deniz yetki alanlarına ilişkin ihtilaflar, tarihten bu yana bölgede gerginlik yaratan unsurlardan biri oldu. Ancak MSP, teknik bir koordinasyon aracı olarak diplomatik diyalogu destekleyebilir. Türkiye ve Yunanistan’ın MSP süreçlerini paralel yürütmeleri ve çakışan sahaları “ortak kullanım bölgesi” ilan ederek, örneğin balıkçılık ve yenilenebilir enerji alanlarında iki ülkenin gemilerine aynı berber aynı plan dahilinde faaliyet izni vermesi mümkün. AB Komisyonu ve BM Deniz Hukuku Ofisi (UNDOALOS) gibi uluslararası kuruluşlar, bu tür pilot işbirliklerini finanse ederek modelin diğer Akdeniz ülkelerine de yayılmasını teşvik edebilir. Böylece, MSP hem çevresel hem de ekonomik işbirliğini derinleştirerek, uzun vadeli bölgesel istikrar ve barış inşasına katkıda bulunmuş olur.
Sonuç
Sonuç olarak, Yunanistan’ın 16 Nisan 2025’te devreye aldığı Deniz Alanı Planlaması, hem kıyı ve deniz kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi hem de turizm, balıkçılık, yenilenebilir enerji gibi sektörler arasında dengeli bir işbirliği zemini oluşturma iddiasıyla büyük bir dönemeç noktasıdır.
Türkiye’nin itirazları ve Doğu Akdeniz’deki hukuki belirsizlikler, planın yalnızca teknik bir eylem planı olmaktan çıkarak bölgesel diplomasi ve uluslararası deniz hukuku tartışmalarının bir parçası hâline gelmesine yol açsa da, MSP’nin asıl gücü paydaş katılımına, şeffaflığa ve dijital teknolojilerin ortak kullanımına dayanıyor. Turizm gelirlerinin sürekliliği, ekoturizm rotalarının çeşitlendirilmesi ve yerel toplulukların koruma projelerine aktif katılımı, hem Yunanistan’ın hem de Türkiye’nin ekonomik ve sosyal kalkınma hedeflerine hizmet edebilecek projelere öncülük edebilir.
Uzun vadede, çakışan MEB alanlarının ortak kullanım modellerine dönüştürülmesi, erken uyarı sistemleri ile iklim risklerine karşı dayanıklılığın artırılması ve kamu–özel sektör işbirlikleri aracılığıyla sağlanacak finansman mekanizmaları, Akdeniz havzasının doğal ve kültürel zenginliklerini gelecek kuşaklara taşımada hayati rol oynayacaktır. Bölgesel barış ve güvenin güçlendirilmesi için MSP’nin, birer “çakışma haritası” değil, “işbirliği haritası” olarak yorumlanması; bu sayede denizlerimizdeki ekosistemlerin korunması, ekonomik refahın paylaşılması ve toplumsal faydanın en üst düzeye çıkarılması mümkün olacaktır.

Kaynaklar
- “Greece submits plans on maritime use after falling foul of EU rules,” Reuters, 16 Nisan 2025. Reuters
- “Greece announces plans on maritime use, irking neighboring Turkey,” AP News, 16 Nisan 2025. AP News
- Directive 2014/89/EU – Maritime Spatial Planning, EUR-Lex, 23 Temmuz 2014. EUR-Lex
- “The Commission is ready to support Greece for the delimitation of maritime zones, says Faradouris,” ProtoThema, Mart 2025. ProtoThema English
- “Greece – The European Maritime Spatial Planning Platform,” EU MSP Platform, 2023. Deniz Alan Planlama
- “Under the MSP Directive, EU Member States are required to establish and implement maritime spatial planning,” WWF Greece, 2025. Πάλεψε για τον κόσμο σου!
- Triarchi, A. & Karamanis, D. (2017). “Spatial planning framework, a challenge for marine tourism,” Springer. SpringerLink
- “For the Cyclades, mass tourism is a financial windfall, but it’s also a cause for concern,” Le Monde, Ağustos 2024.
Yunanistan’ın Deniz Alanı Planlaması Türkiye’nin MEB İddialarıyla Nasıl Çakışıyor ve Bu İhtilaf Hukuken Nasıl Çözülebilir?
Yunanistan’ın MSP planı, kıyı devletlerinin egemenlik hakları çerçevesinde deniz alanlarını farklı kullanımlara ayırmayı amaçlarken, Türkiye ile henüz resmi olarak tespit edilmiş bir münhasır ekonomik bölge (MEB) sınırı bulunmayan Ege ve Doğu Akdeniz’de doğal olarak bir çakışma mağduru haline gelmiştir. Türkiye, uluslararası deniz hukuku açısından yetki alanlarının belirlenmesinde Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) 3. ve 74. maddelere atıfta bulunarak, “kapalı veya yarı kapalı denizlerde” taraf devletlerin eşit uzaklıktaki hatlara göre müzakere edilmesi gerektiğini savunur. Buna karşın Yunanistan, MSP’nin teknik bir düzenleme olduğunu, MEB sınırlandırması veya uluslararası hukuk ihlaliyle ilgisinin bulunmadığını belirtmektedir.
Hukuki çözüm için en geçerli yol, iki ülkenin ikili müzakereler yoluyla “adil ve makul” bir sınırlandırma metodolojisi üzerinde anlaşmasıdır. Bu süreçte:
Öncelikle ortak bir jeopolitik analiz ekibi kurulmalı, Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’in morfolojik özellikleri bilimsel verilere dayanarak masaya yatırılmalıdır.
Geçici işbirliği mekanizmaları (geçici balıkçılık bölgesi, deniz araştırma izinleri vb.) yürürlüğe konarak MSP planlarının çakışan kısımlarında ortak kullanım protokolleri oluşturulabilir.
Uluslararası arabuluculuk (örneğin BM Deniz Hukuku Ofisi veya Avrupa Birliği Komisyonu’nun teknik destek birimi) devreye sokularak taraflar arasında hukuki temelli müzakereler hızlandırılabilir.
Sonuçta, MSP teknik haritası, hukuki kavgaların değil; paylaşımın ve ortak faydanın göstergesi haline getirildiğinde, kalıcı bir barış ve işbirliği zemini oluşabilir.
MSP’nin Turizm Sektörüne Getireceği Yapısal Değişiklikler Nelerdir ve İşletmeler Bu Değişime Nasıl Hazırlanmalı?
Maritime Spatial Planning’in temel hedefi, kalkınma ve çevre koruma arasında dengeyi sağlamaktır. Turizm sektörü açısından bakıldığında, MSP:
Yoğun destinasyonları sınırlandırarak alternatif tur güzergahları ön plana çıkaracak, böylece şehir merkezlerindeki “aşırı turizm” baskısı azalacak.
Ekoturizm rotalarına (dalma, doğa yürüyüşleri, yatçılık vb.) resmi onaylar ve yatırım teşvikleri gelerek, turizm gelirleri çeşitlenecek ve yüksek katma değerli segmentler güçlenecek.
Sezon dışı (off‑peak) dönemlerde tur operatörlerine, yerel yönetimlerle işbirliği projeleri için düşük maliyetli kullanım hakkı imkânı tanınarak, dört mevsim turizm modeline geçiş desteklenecek.
İşletmeler, bu yapısal dönüşüme hazırlanmak için şu adımları izlemelidir:
Stratejik Planlama ve Eğitim: MSP haritasını ve öncelikli turizm bölgelerini analiz edip, ürün portföyünü ekoturizm, kültür turizmi ve su sporları gibi yeni alanlara genişletmek. Personelin dijital rezervasyon sistemleri, sürdürülebilirlik ve ekosistem farkındalığı konusunda eğitilmesi.
Ortak Pazarlama Projeleri: Bölgesel turizm ofisleriyle işbirliği halinde, MSP kapsamında öne çıkan destinasyonları tanıtan çok dilli kampanyalar ve paket turlar düzenlemek.
Yeşil Sertifikasyon ve Kalite Standartları: Uluslararası ekoturizm sertifikaları (Green Key, Blue Flag vb.) için başvurular yapmak, işletme altyapısını çevre dostu enerji, atık yönetimi ve su tasarrufu yenilikleriyle uyumlu hâle getirmek.
Dijital Dönüşüm ve Veri Analitiği: Müşteri yoğunluğu, mevsimsel eğilimler ve bölgesel tercihleri izleyen analitik araçları entegre ederek, operasyonel verimliliği ve pazarlama etkinliğini artırmak.
Böylece, turizm sektörü MSP ile uyumlu yeni bir büyüme modeline hızla adapte olabilir.
Dijital Teknolojiler MSP Sürecini Nasıl Destekleyebilir ve Yerel Kalkınmaya Katkısı Ne Olur?
Deniz Mekânsal Planlama’nın karmaşık çok‑katmanlı haritalama süreçleri, modern Coğrafi Bilgi Sistemleri (GIS), uzaktan algılama ve sensör ağları ile yönetildiğinde, veri gerçek zamanlı toplanabilir ve analiz edilebilir. Bu teknolojik altyapı şu katkıları sağlar:
Gerçek Zamanlı Yoğunluk İzleme: Turizm ve ulaşım rotalarındaki doluluk oranlarını anlık grafiklerle haritalandırarak, aşırı kalabalık oluşumunun önüne geçer ve yöneticilere müdahale imkânı sunar.
Çevresel Gözlem: Deniz suyu sıcaklığı, tuzluluk, biyolojik çeşitlilik göstergeleri gibi ekosistem parametrelerinin ölçümü, deniz canlılarının korunmasına yönelik erken uyarı sistemlerini etkin kılar.
Katılımcı Planlama Platformları: Yerel halk, balıkçılar, turizmciler ve bilim insanlarının bir arada veri paylaşabileceği açık portal veya mobil uygulamalar üzerinden geri bildirim vermesi, MSP’nin sahaya uygun hale gelmesini sağlar.
Akıllı Lojistik: Lojistik firmaları, liman işletmecileri ve yatçılar, rüzgâr, gelgit, trafik verisi entegre haritaları kullanarak güzergah ve zamanlama optimizasyonu yapabilir.
Bu dijital ekosistem, hem verimliliği artırır hem de yerel paydaşların aktif katılımını kolaylaştırarak, bölgesel kalkınmaya doğrudan katkı sunar.
MSP Kapsamında Finansmanı Sağlamanın Yenilikçi Yolları Nelerdir ve Projeler Nasıl Önceliklendirilmeli?
Maritime Spatial Planning’in sürdürülebilirliği için yalnızca AB hibeleri yeterli olmayabilir; uzun vadeli finansman modelleri geliştirmek kritik önem taşır. Bunlar arasında:
Yeşil Tahvil İhracı: Kamu kurumları veya ortak fonlar aracılığıyla ihraç edilecek “mavi tahviller”, deniz koruma ve ekoturizm projelerine özel kaynak sağlar. Yatırımcılar, getiriyi çevresel etkiye endeksleyerek hem finansal hem de sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşır.
Kamu‑Özel Ortaklıkları (PPP): Marinalar, su sporları merkezleri veya su ürünleri tesisleri gibi MSP öncelikli altyapı yatırımları, özel sektörün yönetimi ve işletmesi koşuluyla uzun dönemli imtiyaz sözleşmeleriyle hayata geçirilebilir.
Katılım Payı Modelleri: Turizm acenteleri ve kruvaziyer firmalarına, bölgedeki kılavuzlu turlar, liman ücretleri veya dijital rezervasyon komisyonları üzerinden ödeyecekleri küçük paylar karşılığında yatırım ortaklığı sunulabilir.
Mikro Finansman ve Yerel Girişim Fonları: Kıyı topluluklarına, sürdürülebilir balıkçılık, ekoturizm veya zanaat üretimi alanlarında düşük faizli krediler ve hibe destekleri ile bölgesel kalkınma teşvik edilebilir.
Projelerin önceliğini belirlemek için Çok Kriterli Karar Analizi (MCDA) yöntemine başvurulmalı; ekonomik katkı, çevresel etki ve sosyal fayda kriterleri eşit ağırlıklarla değerlendirilerek MSP yatırımları sıralanmalıdır.
Uzun Vadede MSP’nin Bölgesel Barış ve Güvenlik Dinamiklerine Katkısı Nasıl Ölçümlenir?
Deniz yetki alanı anlaşmazlıkları, geçmişte askeri gerilimlere dahi yol açmışken, MSP bu gerilim riskini azaltıcı bir araç olarak öne çıkıyor. Uzun vadede MSP’nin barış ve güvenlik dinamiklerine katkısını şu başlıklar altında değerlendirebiliriz:
Ortak Kullanım Alanları ve Barış Parkları: Çakışan MEB sahalarının bir kısmı “barış bölgesi” olarak ilan edilip, balıkçılık, turizm ve eğitim amaçlı ortak faaliyete açılabilir. Bu tür uygulamalar, iki ülke orduları veya sivil toplumları arasında “deniz sınırlarında dayanışma” kültürünü pekiştirir.
Güvenlik ve Risk Yönetimi Eğitimleri: Hem Türkiye hem de Yunanistan kıyı güvenlik birimleri, MSP haritalarını ve sensör verilerini ortak tatbikatlarda kullanarak, arama‑kurtarma, çevre felaketi müdahalesi ve acil durum lojistiği eğitimlerini eş zamanlı düzenleyebilir.
Gözetim ve Denetim İşbirliği: Deniz Graffiti’si gibi izinsiz faaliyetleri tespit eden feribot‑sensör entegrasyon sistemleri, iki ülke yetkililerinin aynı platform üzerinden gerçek zamanlı izleme ve müdahale koordinasyonuna olanak tanır.
Barometre Çalışmaları ve Raporlama: MSP uygulamalarının barış ve güvenlik üzerindeki etkisini ölçmek için yıllık “Deniz Barış Raporu” yayımlanabilir. Raporda, çatışma olayları, ortak faaliyet sayıları, kriz yönetimi başarı oranları ve toplumsal algı anket sonuçları yer alır.
Böylece, MSP teknik bir planlama mekanizması olmanın ötesine geçerek, denizler vasıtasıyla bölgesel bir barış ve işbirliği modeli sunabilir.