Türkiye Turizmi ve Karbon Yükü: Havayolları En Büyük Pay Sahibi

Türkiye, 2023 yılında 442 milyon ton CO2 eşdeğeri sera gazı emisyonu üreterek küresel iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir sınav verdi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Turizm Databank verilerine göre, bu emisyonların %13-14’ü turizm sektöründen kaynaklandı,...

Yazar Burcu Tekin

Tarih: 19 Haziran 2025

Türkiye, 2023 yılında 442 milyon ton CO2 eşdeğeri sera gazı emisyonu üreterek küresel iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir sınav verdi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Turizm Databank verilerine göre, bu emisyonların %13-14’ü turizm sektöründen kaynaklandı, bu da yaklaşık 61 milyon ton CO2 eşdeğerine denk geliyor.

Turizm sektörünün karbon ayak izi, 2019 yılında %15 ile en yüksek seviyesine ulaşmışken, 2023’te bu oran hafif bir düşüş gösterse de hala önemli bir paya sahip. Turizmdeki sera gazı emisyonlarının ana kaynağı havayolları olurken, yiyecek-içecek (F&B) sektörü ikinci, oteller ve turist transferleri ise sırasıyla üçüncü ve dördüncü sırada yer alıyor. Ulaştırma sektörü, turizm emisyonlarının %68,3’ünü oluştururken, F&B sektörü %13,7, oteller ise %5 pay alıyor.

Türkiye, 2024 yılında 62 milyonu aşkın turisti ağırlayarak turizmde rekor kırarken, bu büyüme çevresel sürdürülebilirlik konusunda ciddi soruları da beraberinde getiriyor. Havayollarının karbon salınımındaki baskın rolü, sektörün enerji tüketimi ve fosil yakıt bağımlılığıyla açıklanırken, otellerin enerji kullanımı ve F&B sektörünün gıda üretimi ile atık yönetimi de emisyonları artırıyor. Bu makalede, Türkiye turizminin karbon yükü, sektörlerin emisyonlara katkısı ve 2025 için sürdürülebilirlik hedefleri detaylı bir şekilde ele alınacak.

Türkiye Turizmi

Havayollarının Turizmdeki Karbon Emisyonlarındaki Hakim Rolü

Türkiye turizminde sera gazı emisyonlarının en büyük kaynağı havayolları olup, ulaştırma sektörü toplam emisyonların %68,3’ünü oluşturuyor. 2023 yılında Türkiye’ye gelen 62 milyon turistin büyük bir kısmı hava yoluyla seyahat etti ve bu, özellikle uluslararası uçuşların yoğun olduğu Antalya, İstanbul ve İzmir gibi destinasyonlarda karbon salınımını artırdı. Havayollarının yüksek emisyonları, uçakların fosil yakıt (kerosen) kullanımı ve uzun mesafeli uçuşların enerji yoğun doğasından kaynaklanıyor. Örneğin, bir Moskova-Antalya gidiş-dönüş uçuşu, kişi başı yaklaşık 0,5 ton CO2 eşdeğeri emisyon üretirken, Avrupa’dan gelen kısa mesafeli uçuşlar bile bu rakamı önemli ölçüde artırıyor.

Türkiye’nin 2023’te 442 milyon tonluk toplam CO2 emisyonunun %13-14’ünü oluşturan turizm sektöründe, havayollarının bu denli büyük bir paya sahip olması, sektörün çevresel sürdürülebilirlik açısından karşı karşıya olduğu zorlukları ortaya koyuyor. Türk Hava Yolları (THY), Pegasus ve Corendon gibi havayolları, Türkiye’ye turist taşıyan başlıca şirketler arasında yer alırken, bu firmaların filosundaki uçakların çoğu hala geleneksel yakıtlarla çalışıyor. Sürdürülebilir havacılık yakıtları (SAF) kullanımı, emisyonları azaltma potansiyeline sahip olsa da, 2023 itibarıyla Türkiye’de SAF kullanımı %1’in altında kaldı.

Havayollarının karbon ayak izini azaltmak için attığı adımlar arasında daha verimli uçak modellerine geçiş (örneğin, Boeing 737 MAX veya Airbus A320neo), uçuş rotalarının optimizasyonu ve kabin doluluk oranlarının artırılması yer alıyor. Ancak, bu çabalar, turizm talebinin hızla artmasıyla oluşan emisyon artışını dengelemekte yetersiz kalıyor. Antalya Havalimanı, 2023 yılında 35 milyonu aşkın yolcuyla Türkiye’nin en yoğun turizm merkezi olurken, bu trafiğin büyük kısmı uluslararası uçuşlardan kaynaklandı. Havayollarının emisyonları, sadece uçuşlarla sınırlı değil; havalimanı operasyonları, yer hizmetleri ve uçak bakım süreçleri de karbon salınımına katkıda bulunuyor.

Türkiye’nin 2025 turizm hedefi olan 65 milyon turist, havayolu trafiğini daha da artırarak emisyonları yükseltme riski taşıyor. Bu nedenle, havayollarının karbon nötr hedeflere ulaşması için daha radikal çözümler, örneğin elektrikli veya hibrit uçak teknolojilerinin geliştirilmesi ve SAF üretiminin artırılması gerekiyor. Turizm sektörünün bu alandaki sorumluluğu, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde çevresel politikaların sıkılaştırılmasını gerektiriyor.

Yiyecek-İçecek Sektörünün Karbon Ayak İzi

Turizm sektöründe sera gazı emisyonlarının ikinci büyük kaynağı yiyecek-içecek (F&B) sektörü olup, 2023’te turizm emisyonlarının %13,7’sini oluşturdu. Türkiye’nin her şey dahil otel konsepti, özellikle Antalya, Alanya ve Bodrum gibi destinasyonlarda popülerken, bu sistem büyük miktarda gıda üretimi, tüketimi ve atığına yol açıyor. F&B sektörünün karbon ayak izi, gıda üretim süreçleri, nakliye, depolama, hazırlama ve atık yönetiminden kaynaklanıyor.

Örneğin, et ve süt ürünleri gibi yüksek karbon yoğunluklu gıdaların üretimi, turizmdeki emisyonların önemli bir kısmını oluşturuyor. Bir kilogram sığır eti üretimi, yaklaşık 60 kg CO2 eşdeğeri emisyon üretirken, sebze bazlı gıdalar bu rakamın onda birinden az emisyonla üretilebiliyor. Türkiye’deki oteller, her şey dahil sistemde açık büfeler sunarak gıda israfını artırıyor; bazı tahminlere göre, otellerde hazırlanan gıdanın %20-30’u tüketilmeden atılıyor. Bu atıklar, çöplüklerde metan gazı salınımına yol açarak sera gazı emisyonlarını daha da artırıyor. F&B sektörünün emisyonları, sadece otellerle sınırlı değil; restoranlar, kafeler ve turistik bölgelerdeki yiyecek hizmetleri de bu yükü büyütüyor.

Antalya’daki beş yıldızlı oteller, bir turistin günlük gıda tüketiminin 10-15 kg CO2 eşdeğeri emisyon ürettiğini gösteriyor. Sürdürülebilirlik çabaları kapsamında, bazı oteller yerel ve mevsimsel ürünleri kullanmaya, vegan/vejetaryen menü seçeneklerini artırmaya ve gıda atığını azaltmaya yönelik kompost sistemleri kurmaya başladı. Ancak, bu uygulamalar henüz sektör genelinde yaygınlaşmış değil. F&B sektörünün karbon ayak izini azaltmak için, gıda tedarik zincirlerinin kısaltılması, yerel üreticilerle iş birliği yapılması ve atık yönetim sistemlerinin iyileştirilmesi kritik önem taşıyor.

Ayrıca, turistlerin gıda israfı konusunda bilinçlendirilmesi ve otellerin daha az karbon yoğunluklu menüler sunması, emisyonları azaltmada etkili olabilir. Türkiye’nin 2025 turizm hedefleri, F&B sektörünün karbon yükünü artırabilir, bu nedenle sektörün sürdürülebilir uygulamalara geçişi hızlandırması gerekiyor. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sürdürülebilir turizm politikaları, bu alanda daha sıkı düzenlemeler getirerek F&B sektörünün çevresel etkisini azaltmayı hedefliyor.

Otellerin Enerji Tüketimi ve Karbon Salınımı

Oteller, Türkiye turizmindeki sera gazı emisyonlarının %5’ini oluşturarak üçüncü sırada yer alıyor. 2023 yılında Türkiye’de 15.000’i aşkın konaklama tesisi, 62 milyon turiste hizmet verirken, bu tesislerin enerji tüketimi karbon ayak izini artırdı. Otellerin emisyonları, elektrik, ısıtma, soğutma, aydınlatma ve su ısıtma gibi enerji yoğun faaliyetlerden kaynaklanıyor. Özellikle Antalya ve Muğla gibi sıcak iklim bölgelerindeki oteller, yaz aylarında klimaların yoğun kullanımı nedeniyle yüksek enerji tüketiyor. Bir beş yıldızlı otelin ortalama enerji tüketimi, bir hanenin yıllık tüketiminin onlarca katına ulaşabiliyor.

Türkiye’de otellerin çoğu, enerji ihtiyaçlarını fosil yakıt bazlı elektrik şebekesinden karşılıyor; 2023 itibarıyla Türkiye’nin elektrik üretiminin %60’ı kömür ve doğalgaz gibi karbon yoğun kaynaklardan sağlandı. Bu, otellerin dolaylı emisyonlarını artırıyor. Ayrıca, otellerdeki su tüketimi de önemli bir çevresel yük oluşturuyor; bir turistin günlük su tüketimi, yerel bir sakinin 5-10 katına ulaşabiliyor. Su ısıtma ve havuz bakımı gibi işlemler, enerji tüketimini daha da yükseltiyor. Sürdürülebilirlik çabaları kapsamında, bazı oteller güneş enerjisi panelleri kurarak, LED aydınlatma kullanarak ve su tasarrufu sağlayan sistemler uygulayarak emisyonlarını azaltmaya çalışıyor.

Örneğin, Antalya’daki bazı oteller, “Yeşil Otel” sertifikası alarak enerji verimliliğini artırmayı hedefliyor. Ancak, bu uygulamalar sektörün yalnızca küçük bir kısmında görülüyor. Otellerin karbon ayak izini azaltmak için, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş, enerji yönetim sistemlerinin kurulması ve su tasarrufu önlemlerinin yaygınlaştırılması gerekiyor. Ayrıca, turistlerin çevresel farkındalığını artırmak için otellerin bilgilendirme kampanyaları düzenlemesi, daha sürdürülebilir tüketim alışkanlıklarını teşvik edebilir. Türkiye’nin 2025’te 65 milyon turist hedefi, otel sektörünün enerji tüketimini artırarak karbon salınımını yükseltebilir. Bu nedenle, otellerin çevresel etkilerini azaltmak için ulusal politikalar ve teşvikler kritik önem taşıyor.

istanbul turizm fuarı

Turist Transferleri ve Ulaştırma Emisyonları

Turist transferleri, turizm sektöründeki sera gazı emisyonlarının bir diğer önemli kaynağı olup, havayolları hariç ulaştırma faaliyetleri içinde yer alıyor. 2023 yılında Türkiye’ye gelen 62 milyon turistin çoğu, havalimanlarından otellere karayoluyla taşındı; bu transferler, otobüsler, minibüsler ve taksilerle gerçekleştirildi. Antalya Havalimanı’ndan Alanya’ya veya Bodrum Havalimanı’ndan Marmaris’e yapılan transferler, fosil yakıtlı araçların yoğun kullanımı nedeniyle karbon salınımını artırıyor.

Bir turistin havalimanı-otel transferi, ortalama 10-20 kg CO2 eşdeğeri emisyon üretirken, bu rakam uzun mesafeli transferlerde daha da yükseliyor. Türkiye’nin karayolu taşımacılığında dizel yakıtlı araçların hakim olması, emisyonları artıran bir diğer faktör. Elektrikli veya hibrit araç kullanımı, turizm transferlerinde henüz yaygın değil; 2023 itibarıyla Türkiye’deki turizm taşımacılığı filosunun %1’den azı elektrikli araçlardan oluşuyordu. Ayrıca, turistlerin şehir içi ulaşımda kullandığı taksiler ve kiralık araçlar da karbon ayak izini büyütüyor. Sürdürülebilirlik çabaları kapsamında, bazı tur operatörleri toplu taşıma kullanımını teşvik etmeye veya daha verimli araçlar kullanmaya başladı. Örneğin, Antalya’da bazı oteller, elektrikli shuttle servisleri sunarak emisyonları azaltmayı hedefliyor.

Ancak, bu uygulamalar sektör genelinde sınırlı kalıyor. Turist transferlerinin karbon ayak izini azaltmak için, elektrikli araç filosunun genişletilmesi, toplu taşıma altyapısının güçlendirilmesi ve karbon ofset programlarının uygulanması gerekiyor. Türkiye’nin 2025 turizm hedefleri, transfer faaliyetlerini artırarak emisyonları yükseltebilir, bu nedenle ulaştırma sektörünün çevresel etkilerini azaltmak için daha fazla yatırım ve düzenleme şart. T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın karayolu emisyonlarını azaltmaya yönelik politikaları, turizm transferlerini de kapsayacak şekilde genişletilmelidir.

Türkiye’nin Sürdürülebilir Turizm Hedefleri ve 2025 Öngörüleri

Türkiye, 2025 yılında 65 milyon turist ve 100 milyar dolar turizm geliri hedeflerken, bu büyümenin çevresel etkileri endişe yaratıyor. Turizm sektörünün 2023’te 61 milyon ton CO2 eşdeğeri emisyon üretmesi, 2025’te bu rakamın daha da artabileceğini gösteriyor. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, sürdürülebilir turizm stratejileri geliştirerek karbon ayak izini azaltmayı hedefliyor. Bu stratejiler arasında, otellerin enerji verimliliğini artırması, havayollarının SAF kullanımını yaygınlaştırması ve F&B sektörünün gıda israfını azaltması yer alıyor. Türkiye, 2050 yılına kadar net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda, turizm sektörüne yönelik özel politikalar geliştiriyor.

Örneğin, “Yeşil Havalimanı” projesi kapsamında Antalya ve İstanbul havalimanları, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kullanımıyla emisyonları azaltmayı planlıyor. Ayrıca, bazı oteller karbon nötr sertifikası alarak çevresel etkilerini dengelemeye çalışıyor. Ancak, bu çabalar, turizm talebinin hızla artmasıyla oluşan emisyon artışını tam anlamıyla dengelemekte yetersiz kalıyor. 2025’te havayollarının emisyon payının %70’e yaklaşabileceği öngörülürken, F&B ve otel sektörlerinin de karbon yükünü artıracağı tahmin ediliyor.

Türkiye’nin sürdürülebilir turizm hedeflerine ulaşması için, sektörler arası iş birliği, yenilenebilir enerji yatırımları ve turistlerin çevresel farkındalığının artırılması gerekiyor. Uluslararası örnekler, örneğin İspanya ve İtalya’daki karbon nötr turizm girişimleri, Türkiye için ilham kaynağı olabilir. Türkiye’nin turizmdeki karbon yükünü azaltması, hem çevresel hem de ekonomik sürdürülebilirlik açısından kritik önem taşıyor.

karbon ayak izi

Kaynaklar

Bu makaledeki bilgiler, Türkiye turizm sektörünün 2023 yılındaki karbon emisyonlarıyla ilgili güncel haberlere ve çevresel sürdürülebilirlik konusundaki genel bilgilere dayanarak hazırlanmıştır. Aşağıda, turizm emisyonları, havayolları, F&B sektörü ve oteller hakkında genel bilgi sağlayabilecek bazı kaynak türleri ve örnekleri (gerçek ve güncel bağlantılarla) bulunmaktadır:

  • T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı: Türkiye’nin turizm politikaları ve sürdürülebilir turizm stratejileri .
  • Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK): Türkiye’nin 2023 sera gazı emisyon verileri .

Not: Verilen bağlantılar genel kaynaklara yönlendirme amaçlıdır ve sürekli güncellenen web siteleridir. Spesifik haber, rapor veya düzenlemeler için bu platformlarda detaylı arama yapılması önerilir.

Sıkça Sorulan Sorular

Türkiye turizm sektörünün 2023 yılındaki karbon emisyonları ne kadardı ve hangi sektörler bu emisyonlara en çok katkıda bulundu?

Türkiye’nin 2023 yılındaki toplam CO2 eşdeğeri sera gazı emisyonları, TÜİK tahminlerine göre 442 milyon ton olarak gerçekleşti ve turizm sektörü, bu emisyonların %13-14’ünü, yani yaklaşık 61 milyon tonunu oluşturdu. Turizm Databank’ın verilerine göre, bu emisyonların en büyük kaynağı ulaştırma sektörü, özellikle havayolları oldu ve turizm emisyonlarının %68,3’ünü oluşturdu. Havayollarının bu denli yüksek payı, uluslararası uçuşların fosil yakıt (kerosen) kullanımı ve enerji yoğun doğasından kaynaklanıyor. Örneğin, bir Moskova-Antalya gidiş-dönüş uçuşu, kişi başı yaklaşık 0,5 ton CO2 eşdeğeri emisyon üretiyor. İkinci büyük kaynak, yiyecek-içecek (F&B) sektörü olup, turizm emisyonlarının %13,7’sini oluşturdu. F&B sektörünün karbon ayak izi, et ve süt ürünleri gibi yüksek karbon yoğunluklu gıdaların üretimi, nakliyesi ve otellerdeki gıda israfından kaynaklanıyor. Oteller, %5’lik payla üçüncü sırada yer alırken, enerji tüketimi (elektrik, ısıtma, soğutma) ve su kullanımı emisyonları artırıyor. Turist transferleri, özellikle havalimanı-otel arası karayolu taşımacılığı, emisyonların daha küçük bir kısmını oluşturuyor. Antalya Havalimanı’nın 35 milyon yolcuyla yoğun bir turizm merkezi olması, havayollarının emisyonlardaki baskın rolünü gösteriyor. Türkiye’nin 2023’te 62 milyon turisti ağırlaması, bu emisyonların ana tetikleyici faktörü oldu. Sürdürülebilirlik çabaları, örneğin bazı otellerin güneş enerjisi kullanımı veya havayollarının daha verimli uçaklara geçişi, emisyonları azaltmaya yönelik adımlar olsa da, turizm talebinin artışı bu çabaları gölgede bırakıyor. Türkiye’nin 2025’te 65 milyon turist hedefi, emisyonların daha da artabileceğini gösteriyor, bu nedenle sektörlerin çevresel etkilerini azaltmak için daha kapsamlı politikalar gerekiyor.

Havayolları, Türkiye turizmindeki karbon emisyonlarına nasıl katkıda bulunuyor ve bu emisyonları azaltmak için neler yapılıyor?

Havayolları, Türkiye turizmindeki sera gazı emisyonlarının %68,3’ünü oluşturarak en büyük karbon salınımı kaynağı konumunda. 2023 yılında Türkiye’ye gelen 62 milyon turistin büyük bir kısmı hava yoluyla seyahat etti; özellikle Antalya, İstanbul ve İzmir gibi destinasyonlara yapılan uluslararası uçuşlar, emisyonları artırdı. Uçakların fosil yakıt (kerosen) kullanımı, uzun mesafeli uçuşların enerji yoğun doğası ve havalimanı operasyonları, havayollarının yüksek karbon ayak izinin ana nedenleri. Örneğin, bir Avrupa-Antalya gidiş-dönüş uçuşu, kişi başı 0,3-0,5 ton CO2 eşdeğeri emisyon üretiyor. Antalya Havalimanı, 2023’te 35 milyon yolcuyla Türkiye’nin en yoğun turizm merkezi olurken, bu trafiğin çoğu uluslararası uçuşlardan kaynaklandı. Türk Hava Yolları, Pegasus ve Corendon gibi havayolları, Türkiye’ye turist taşıyan başlıca şirketler, ancak filolarının çoğu hala geleneksel yakıtlarla çalışıyor. Sürdürülebilir havacılık yakıtları (SAF) kullanımı, emisyonları %80’e kadar azaltma potansiyeline sahip, ancak 2023’te Türkiye’de SAF kullanımı %1’in altında kaldı. Havayolları, emisyonları azaltmak için daha verimli uçak modellerine (Boeing 737 MAX, Airbus A320neo) geçiş yapıyor, uçuş rotalarını optimize ediyor ve kabin doluluk oranlarını artırıyor. Ayrıca, “Yeşil Havalimanı” projesi kapsamında Antalya ve İstanbul havalimanları, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kullanımıyla emisyonları azaltmayı hedefliyor. Ancak, turizm talebinin artışı, bu çabaları dengelemekte yetersiz kalıyor. Türkiye’nin 2025’te 65 milyon turist hedefi, havayolu trafiğini artırarak emisyonları yükseltebilir. Elektrikli veya hibrit uçak teknolojileri, uzun vadede çözüm sunabilir, ancak bu teknolojiler henüz ticari ölçekte değil. Havayollarının karbon nötr hedeflere ulaşması için, SAF üretiminin artırılması, karbon ofset programlarının yaygınlaştırılması ve uluslararası emisyon düzenlemelerine uyum şart. Türkiye’nin bu alanda daha radikal adımlar atması, turizmdeki karbon yükünü azaltmada kritik önem taşıyor.

Yiyecek-içecek sektörü, turizm emisyonlarına nasıl katkıda bulunuyor ve bu etkileri azaltmak için neler yapılabilir?

Yiyecek-içecek (F&B) sektörü, 2023’te Türkiye turizmindeki sera gazı emisyonlarının %13,7’sini oluşturarak ikinci büyük kaynak oldu. Türkiye’nin her şey dahil otel konsepti, özellikle Antalya, Alanya ve Bodrum gibi destinasyonlarda yaygınken, bu sistem büyük miktarda gıda üretimi, tüketimi ve atığına yol açıyor. F&B sektörünün karbon ayak izi, gıda üretim süreçleri (özellikle et ve süt ürünleri), nakliye, depolama, hazırlama ve atık yönetiminden kaynaklanıyor. Bir kilogram sığır eti üretimi, yaklaşık 60 kg CO2 eşdeğeri emisyon üretirken, sebze bazlı gıdalar bu rakamın onda birinden az emisyonla üretilebiliyor. Otellerde açık büfeler, gıda israfını artırıyor; bazı tahminlere göre, hazırlanan gıdanın %20-30’u tüketilmeden atılıyor. Bu atıklar, çöplüklerde metan gazı salınımına yol açarak sera gazı etkisini büyütüyor. Antalya’daki beş yıldızlı oteller, bir turistin günlük gıda tüketiminin 10-15 kg CO2 eşdeğeri emisyon ürettiğini gösteriyor. Restoranlar, kafeler ve turistik bölgelerdeki yiyecek hizmetleri de emisyonları artırıyor. Sürdürülebilirlik çabaları kapsamında, bazı oteller yerel ve mevsimsel ürünleri kullanmaya, vegan/vejetaryen menü seçeneklerini artırmaya ve gıda atığını azaltmak için kompost sistemleri kurmaya başladı. Ancak, bu uygulamalar sektör genelinde yaygın değil. F&B sektörünün karbon ayak izini azaltmak için, gıda tedarik zincirlerinin kısaltılması, yerel üreticilerle iş birliği, düşük karbon yoğunluklu menüler ve atık yönetim sistemlerinin iyileştirilmesi gerekiyor. Turistlerin gıda israfı konusunda bilinçlendirilmesi, otellerin daha küçük porsiyonlar sunması ve gıda bağışı programları, israfı azaltabilir. Türkiye’nin 2025’te 65 milyon turist hedefi, F&B sektörünün karbon yükünü artırabilir. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sürdürülebilir turizm politikaları, F&B sektörüne yönelik düzenlemeler getirerek emisyonları azaltmayı hedefliyor. Bu alanda daha fazla teşvik ve farkındalık kampanyası, sektörün çevresel etkilerini azaltmada etkili olabilir.

Otellerin turizmdeki karbon emisyonlarına katkısı nedir ve bu emisyonları azaltmak için hangi adımlar atılıyor?

Oteller, 2023’te Türkiye turizmindeki sera gazı emisyonlarının %5’ini oluşturarak üçüncü sırada yer aldı. Türkiye’de 15.000’i aşkın konaklama tesisi, 62 milyon turiste hizmet verirken, bu tesislerin enerji tüketimi karbon ayak izini artırdı. Otellerin emisyonları, elektrik, ısıtma, soğutma, aydınlatma ve su ısıtma gibi enerji yoğun faaliyetlerden kaynaklanıyor. Antalya ve Muğla gibi sıcak bölgelerdeki oteller, yaz aylarında klimaların yoğun kullanımıyla yüksek enerji tüketiyor. Bir beş yıldızlı otelin enerji tüketimi, bir hanenin yıllık tüketiminin onlarca katına ulaşabiliyor. Türkiye’nin elektrik üretiminin %60’ı kömür ve doğalgazdan sağlandığı için, otellerin dolaylı emisyonları artıyor. Su tüketimi de önemli bir yük; bir turistin günlük su tüketimi, yerel bir sakinin 5-10 katına ulaşabiliyor. Su ısıtma ve havuz bakımı, enerji tüketimini yükseltiyor. Sürdürülebilirlik çabaları kapsamında, bazı oteller güneş enerjisi panelleri, LED aydınlatma ve su tasarrufu sistemleri kullanıyor. Antalya’daki bazı oteller, “Yeşil Otel” sertifikası alarak enerji verimliliğini artırmayı hedefliyor. Ancak, bu uygulamalar sektörün küçük bir kısmında görülüyor. Otellerin karbon ayak izini azaltmak için, yenilenebilir enerjiye geçiş, enerji yönetim sistemleri ve su tasarrufu önlemlerinin yaygınlaştırılması gerekiyor. Turistlerin çevresel farkındalığını artırmak için otellerin bilgilendirme kampanyaları düzenlemesi, sürdürülebilir tüketim alışkanlıklarını teşvik edebilir. Türkiye’nin 2025’te 65 milyon turist hedefi, otel sektörünün enerji tüketimini artırarak emisyonları yükseltebilir. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın teşvikleri ve düzenlemeleri, otellerin çevresel etkilerini azaltmada kritik. Uluslararası örnekler, örneğin İtalya’daki karbon nötr oteller, Türkiye için ilham kaynağı olabilir.

Yorum yapın

Geri

TUI Group Afrika’daki Otel Portföyünü Genişletiyor: Yeni Destinasyonlar ve Markalar

İleri

Topkapı Sarayı Gece Ziyaretlerine Açılıyor: İstanbul’un Tarihi Yeni Bir Deneyimle Buluşuyor