Makale İçerikleri
Türkiye Turizminde Yeni Bir Dönem: 2025 Hedefleri ve Zorluklar
Türkiye, 2025 yılında turizm sektöründe iddialı hedeflerle yola çıkıyor. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un açıklamalarına göre, ülke 65 milyon turist ve 64 milyar dolar gelir hedefliyor. Bu hedef, 2024’te ulaşılan 62,3 milyon ziyaretçi ve 61,1 milyar dolarlık gelirin üzerine çıkmayı amaçlıyor. Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Müberra Eresin, TÜROB’un 25’inci Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda, bu hedeflere ulaşmada en büyük engelin yurt dışında oluşan “pahalı ülke algısı” olduğunu vurguladı.
Türkiye, son yıllarda turizmde kaydettiği başarılarla dünyada en çok ziyaret edilen dördüncü ülke konumuna yükseldi. Ancak, bu algı, özellikle Avrupa pazarındaki orta ve alt gelir gruplarının Türkiye’yi tercih etme eğilimini azaltarak sektörün büyümesini tehdit ediyor. Eresin’e göre, yüksek enflasyon, artan maliyetler ve sabit kalan döviz kurları, otel fiyatlarının euro bazında %15 gerilemesine rağmen Türkiye’yi rakiplerine kıyasla pahalı gösteriyor.
Bu durum, Mısır, Fas ve Yunan adaları gibi daha uygun fiyatlı alternatif destinasyonların öne çıkmasına neden oluyor. Türkiye’nin turizm sektörü, pandemi, depremler ve Kartalkaya’daki yangın felaketi gibi krizlerden güçlenerek çıkmayı başarsa da, pahalı ülke algısı, sektörün sürdürülebilir büyümesi için çözülmesi gereken kritik bir sorun olarak öne çıkıyor. Hükümetin ve sektör temsilcilerinin bu algıyı kırmak için attığı adımlar, dijital pazarlama kampanyaları ve alternatif turizm türlerine yapılan yatırımlar, 2025’te Türkiye’nin turizmdeki başarısını belirleyecek.
Pahalı Ülke Algısının Kökenleri ve Etkileri
Pahalı ülke algısı, Türkiye turizminde son yıllarda giderek daha fazla tartışılan bir konu haline geldi. Müberra Eresin, bu algının hem yerli hem de yabancı turistler üzerinde etkili olduğunu belirtiyor. 2024 yazında, sosyal medyada paylaşılan yüksek restoran faturaları, şezlong ücretleri ve yeme-içme giderleri, Türkiye’nin pahalı bir destinasyon olarak algılanmasına katkıda bulundu.
BBC News Türkçe’ye göre, 2024’te turizm sektöründe önceki yıllara kıyasla bir durgunluk yaşandı ve otel doluluk oranları Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında %60’lara kadar geriledi; oysa normalde bu oranlar %90-95 seviyesinde olmalıydı. Tüketici Konfederasyonu Turizm Komisyonu Başkanı Mehmet Gem, Türkiye’nin Akdeniz çanağında rekabet ettiği ülkelere göre daha pahalı bir konuma geldiğini ve Avrupa’da alım gücü düşen orta sınıf turistlerin Mısır, Fas, Tunus ve Dubai gibi alternatiflere yöneldiğini ifade ediyor.
Bodrum Otelciler Derneği Başkanı Ömer Faruk Dengiz de bu görüşü destekleyerek, bu ülkelerin Türkiye ile rekabet eden destinasyonlar haline geldiğini belirtiyor. Yunan adalarının kapıda vize kolaylığı ve kur farkına rağmen daha uygun fiyatlar sunması, özellikle Ege Bölgesi’nde turist kaybına yol açtı. Eresin, bu algının döviz kurlarındaki sabit seyirle daha da derinleştiğini, otellerin TL bazında artan maliyetleri karşılamak için fiyatlarını yükseltmek zorunda kaldığını, ancak euro bazında fiyatların sabit kalması nedeniyle rekabet avantajının azaldığını vurguluyor.
Bu durum, Türkiye’nin geleneksel “uygun fiyatlı tatil destinasyonu” imajını zedeliyor ve özellikle fiyat odaklı turist segmentini uzaklaştırıyor. Pahalı ülke algısı, yalnızca turist sayısını değil, aynı zamanda turist başına harcamayı da etkiliyor. Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy’un belirttiği gibi, 2024’te kişi başı gecelik harcama 108 dolara, 2025’in ilk çeyreğinde ise 116 dolara yükseldi. Ancak, bu artış, pahalı algısı nedeniyle nitelikli turist çekme hedefini zorlaştırabilir.

İstanbul’un Turizmdeki Rolü ve Otel Fiyatları Sorunu
İstanbul, Türkiye turizminin lokomotifi konumunda. 2024’te dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinden biri olan İstanbul, turist sayısında liderliğini koruyor. Ancak, İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, TÜROB Genel Kurulu’nda, İstanbul’da otel fiyatlarının diğer hizmetlere kıyasla ucuz kaldığını vurguladı.
Avdagiç’e göre, taksi ücretleri, yeme-içme mekanlarının yüksek fiyatları ve diğer hizmetlerdeki pahalılık, turistlerin İstanbul’da daha az harcama yapmasına neden oluyor. İstanbul’un yatak kapasitesi Türkiye’nin %14’ünü oluştururken, turist sayısı ve gelirde lider konumda. Ancak, otel fiyatlarının düşük kalması, sektörün karlılığını olumsuz etkiliyor. Eresin, İstanbul’daki otel doluluk oranlarının 2024’ün ilk sekiz ayında %64 olduğunu, ancak euro bazında fiyatların %15 gerilediğini belirtiyor.
Bu durum, otelcilerin artan maliyetleri karşılamasını zorlaştırıyor. Avdagiç, özellikle kongre turizminin İstanbul’a daha fazla gelir getirebileceğini, çünkü kongre turistlerinin normal turistlere kıyasla daha fazla harcama yaptığını ifade ediyor. İTO ve İstanbul Kongre Bürosu, kenti kongre turizminde dünyada ilk 10’a sokmayı hedefliyor. Ancak, pahalı ülke algısı, İstanbul’un bu hedefe ulaşmasını zorlaştırabilir.
Turistlerin taksi ve yeme-içme gibi hizmetlerde karşılaştığı yüksek fiyatlar, sosyal medyada olumsuz yorumlara yol açarak kentin imajını zedeliyor. Eresin, bu algıyı kırmak için otel fiyatlarının yanı sıra diğer hizmet sektörlerinde de fiyat düzenlemelerine ihtiyaç olduğunu vurguluyor. İstanbul’un turizm potansiyelini tam anlamıyla realize edebilmesi için, hem altyapı yatırımlarına hem de fiyat politikalarında dengeli bir yaklaşıma ihtiyaç var.
Sektörün Karşılaştığı Diğer Zorluklar: Denetimler ve Kayıt Dışı İşletmeler
Müberra Eresin, pahalı ülke algısının yanı sıra, sektörün karşılaştığı diğer yapısal sorunlara da dikkat çekti. Özellikle, 2024’te Bolu Kartalkaya’da yaşanan otel yangını felaketi, turizm sektöründe denetim süreçlerini yeniden gündeme getirdi. Eresin, yangın sonrası başlatılan denetimlerin başlangıçta yangın güvenliğine odaklandığını, ancak zamanla özünden saparak farklı alanları kapsadığını belirtti. Bu durum, turizm işletmelerinin kazanılmış yasal haklarının göz ardı edilmesine yol açabilir.
Eresin, denetimlerin öncelikle kayıt dışı faaliyet gösteren ve turizm işletme belgesi olmayan tesislere yoğunlaşması gerektiğini savunuyor. Kayıt dışı işletmeler, hem sektörün imajına zarar veriyor hem de vergi kaybına neden oluyor. TÜROB’un verilerine göre, Türkiye’de turizm işletme belgeli tesisler düzenli olarak denetleniyor ve yangın güvenliği gibi konularda akredite kurumlar tarafından kontrol ediliyor. Ancak, kayıt dışı tesislerin bu denetimlerden kaçması, sektörde adil rekabeti engelliyor. Eresin, bu sorunun çözümü için kamu otoriteleriyle iş birliği içinde çalıştıklarını ve denetim süreçlerinin daha şeffaf ve amaca yönelik olmasını istediklerini ifade ediyor.
Ayrıca, Kartalkaya yangınının sektöre yönelik olumsuz bir algı yarattığını, ancak turizm işletmelerinin çoğunun güvenlik standartlarına uygun olduğunu vurguluyor. Bu tür krizler, pahalı ülke algısıyla birleştiğinde, Türkiye’nin turizm imajını daha da zorlayabilir. Bu nedenle, sektör temsilcileri, hem denetim süreçlerinin iyileştirilmesi hem de olumlu imaj kampanyalarının güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyor.

Sürdürülebilir Turizm ve Nitelikli Turist Hedefi
Türkiye, turizmde yalnızca sayısal büyümeye değil, nitelikli turiste odaklanan bir strateji izliyor. Müberra Eresin, turist başına gecelik harcamanın artırılmasının, sektörün sürdürülebilirliği için kritik olduğunu belirtiyor. 2017’de 75 dolar olan kişi başı gecelik harcama, 2024’te 108 dolara, 2025’in ilk çeyreğinde ise 116 dolara yükseldi. Bu artış, Türkiye’nin üst gelir gruplarına hitap eden alternatif turizm türlerine yatırım yaptığını gösteriyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) aracılığıyla yürüttüğü “GoTürkiye” kampanyası, sosyal medyada büyük başarı elde etti. Bakan Ersoy, TGA kurulmadan önce Türkiye’nin sosyal medya platformlarında yeterince görünür olmadığını, ancak şimdi YouTube ve Instagram’da en çok takip edilen destinasyonlardan biri haline geldiğini belirtiyor. Bu kampanya, Türkiye’nin kültürel, tarihi ve doğal güzelliklerini öne çıkararak nitelikli turistleri çekmeyi amaçlıyor. Sağlık turizmi, termal turizm, gastronomi turizmi ve kruvaziyer turizmi gibi alanlarda yapılan yatırımlar, turizmi 12 aya yaymayı ve Anadolu’nun iç bölgelerine taşımayı hedefliyor. Ancak, pahalı ülke algısı, bu stratejinin başarısını tehdit ediyor.
Eresin, döviz kurlarındaki artışın bu algıyı kırmada etkili olabileceğini, çünkü TL bazında fiyatların döviz cinsinden daha rekabetçi hale geleceğini savunuyor. Ayrıca, sürdürülebilirlik programları kapsamında 15 bin 178 tesisin sertifikasyon sürecini tamamladığını ve bu sayının yıl sonuna kadar 21 bini aşması beklendiğini belirtiyor. Sürdürülebilirlik, yalnızca çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal bir mesele olarak ele alınıyor ve Türkiye’nin küresel turizmde fark yaratmasını sağlıyor.
Alternatif Destinasyonlarla Rekabet ve Çözüm Önerileri
Türkiye, Akdeniz çanağında İspanya, İtalya, Yunanistan, Mısır ve Fas gibi ülkelerle rekabet ediyor. Ancak, pahalı ülke algısı, özellikle Mısır ve Yunan adaları gibi daha uygun fiyatlı destinasyonların öne çıkmasına neden oluyor. Eresin’in belirttiği gibi, döviz kurlarındaki sabitlik, Türkiye’nin fiyat avantajını kaybetmesine yol açıyor.
BBC News Türkçe’ye göre, Mısır ve Fas, Avrupa’daki alım gücü düşen turistler için cazip hale geldi. Yunan adalarının kapıda vize kolaylığı da Ege Bölgesi’nde turist kaybına neden oldu. Travel Zone Yönetim Kurulu Başkanı Barış Öztürk, Türkiye’nin lüks segmentte yüksek fiyatlar nedeniyle doluluk oranlarının azaldığını, orta segmentte ise fiyatların makul olduğunu belirtiyor. Çözüm olarak, otel fiyatlarının İtalya, İspanya ve Yunanistan’a yakın seviyelere çekilmesi gerektiğini savunuyor.
Eresin, bu sorunun yalnızca otel fiyatlarıyla değil, taksi, yeme-içme ve diğer hizmetlerdeki fiyat artışlarıyla da ilgili olduğunu vurguluyor. Hükümetin bu konuda atacağı adımlar, fiyat politikalarının düzenlenmesi ve turizm gelirlerinin yerel topluluklara daha adil dağıtılması, algıyı kırmada etkili olabilir.
Ayrıca, TGA’nın dijital pazarlama kampanyaları, Türkiye’nin uygun fiyatlı ve yüksek kaliteli bir destinasyon olduğunu vurgulayarak bu algıyı tersine çevirebilir. Örneğin, sağlık turizminde Türkiye, uygun fiyatları ve yüksek hizmet kalitesiyle öne çıkıyor. TÜİK’e göre, diş hekimliği ve saç ekimi gibi hizmetler, yabancı turistler için cazip olmaya devam ediyor. Bu tür niş alanlar, Türkiye’nin rekabet avantajını güçlendirebilir.
Kadın İstihdamı ve Turizm Sektörünün Sosyal Katkıları
Müberra Eresin, turizm sektörünün sosyal etkilerine de dikkat çekiyor. Özellikle kadın istihdamı, sektörün sürdürülebilirliği ve toplumsal cinsiyet eşitliği açısından önemli bir konu. Eresin, Türkiye’de toplam istihdamda kadın oranının %32,7 olduğunu, turizm sektöründe ise bu oranın %37,1’e yükseldiğini belirtiyor. Konaklama sektöründe kadın istihdamı %37,2 ile Türkiye ortalamasının üzerinde.
Ancak, Eresin, bu oranı %50’nin üzerine çıkarmayı hedeflediklerini ifade ediyor. Kadınların yönetim kurullarında daha fazla yer alması, şirketlerin performansını ve etik itibarını artırıyor. TÜRSAB Yönetim Kurulu Üyesi Esra Başeskioğlu, kadın istihdamının Türkiye’nin uluslararası imajını güçlendirdiğini ve destinasyon seçimlerinde olumlu bir etki yarattığını belirtiyor.
Turizm sektörü, ekonomik katkısının yanı sıra, toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik ederek Türkiye’nin kalkınmasına destek oluyor. Eresin’in liderliğinde TÜROB, kadın istihdamını artırmak için projeler geliştiriyor ve genç profesyonellere kariyer fırsatları sunuyor. Bu çabalar, pahalı ülke algısına karşı Türkiye’nin sosyal ve kültürel değerlerini öne çıkararak turizm imajını güçlendirebilir.

Gelecek Perspektifi: 2025 ve Ötesi
Türkiye, 2025’te turizmde yeni rekorlar kırmayı hedefliyor. Ancak, pahalı ülke algısı, bu hedeflere ulaşmada en büyük engel olarak görülüyor. Müberra Eresin’in önerdiği gibi, döviz kurlarındaki artış, fiyat rekabetçiliğini geri kazandırabilir. Ayrıca, TGA’nın dijital pazarlama kampanyaları, alternatif turizm türlerine yapılan yatırımlar ve sürdürülebilirlik projeleri, Türkiye’nin küresel turizmdeki konumunu güçlendirecek.
Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy, turizmi 12 aya yaymak ve Anadolu’nun iç bölgelerine taşımak için arkeolojik kazılar, gece müzeciliği ve kültürel etkinlikler gibi projelere devam edileceğini belirtiyor. Sağlık turizmi, 2024’te 6 milyar dolar gelirle öne çıkarken, kruvaziyer turizmi de büyümeye devam ediyor.
EY’nin 2023 Turizm Sektörü Değerlendirmesi’ne göre, Türkiye, kültürel deneyimler ve sağlık turizmiyle küresel trendlere uyum sağlıyor. Ancak, sektörün başarısı, pahalı ülke algısını kırmak, kayıt dışı işletmeleri denetlemek ve fiyat politikalarını düzenlemek gibi adımlara bağlı. Eresin’in vurguladığı gibi, turizm sektörü, Türkiye ekonomisinin lokomotifi olmaya devam edecek, ancak bu potansiyeli gerçekleştirmek için tüm paydaşların iş birliği yapması gerekiyor.
Sonuç: Türkiye’nin Turizmde Yeni Stratejisi
Türkiye, 2025’te 65 milyon turist ve 64 milyar dolar gelir hedefiyle turizmde yeni bir sayfa açıyor. Ancak, Müberra Eresin’in işaret ettiği pahalı ülke algısı, bu hedeflere ulaşmada ciddi bir engel. Döviz kurlarındaki sabitlik, artan maliyetler ve sosyal medyada yayılan olumsuz imaj, Türkiye’nin uygun fiyatlı destinasyon imajını zedeliyor.
Buna rağmen, TGA’nın dijital kampanyaları, alternatif turizm yatırımları ve sürdürülebilirlik projeleri, Türkiye’yi küresel turizmde öne çıkarmaya devam ediyor. İstanbul’un kongre turizmindeki potansiyeli, sağlık turizminin büyümesi ve kadın istihdamındaki artış, sektörün sosyal ve ekonomik katkısını güçlendiriyor. Türkiye’nin turizmdeki başarısı, bu zorlukları aşarak nitelikli turist çekme stratejisini sürdürmesine bağlı.
Kaynaklar
- BBC News Türkçe: Turizm sektörü Yunan adaları ve kur farkından nasıl etkilendi?
- DW Türkçe: Türkiye turizmde rekor kırabilecek mi?
- İletişim Başkanlığı: Türkiye’nin turizm sektörü 2024’te gelir rekoru kırdı
- TÜROB: Müberra Eresin yeniden TÜROB Başkanlığına seçildi
- Mynet: Türk Turizmi “Kadın Eli” ile yükseliyor
- Tourmag: Müberra Eresin yeniden TÜROB Başkanı
- Ekonomist: Turizmde hedef dünya üçüncülüğü
- Independent Türkçe: Pahalılık turizm sektörünü de vurdu
Sık Sorulan Sorular
Türkiye turizminde “pahalı ülke algısı” nedir ve nasıl ortaya çıktı?
Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Müberra Eresin, 2025 yılında Türkiye turizminin en büyük sorununun “pahalı ülke algısı” olduğunu vurguladı. Bu algı, özellikle yurt dışında Türkiye’nin uygun fiyatlı bir tatil destinasyonu olmaktan çıktığına dair oluşan bir imajı ifade ediyor. Algının kökenleri, 2024 yazında sosyal medyada paylaşılan yüksek restoran faturaları, şezlong ücretleri ve yeme-içme giderlerine dair şikayetlere dayanıyor. BBC News Türkçe’ye göre, 2024’te otel doluluk oranları Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında %60’lara geriledi; bu, normalde %90-95 olan oranların oldukça altında. Yüksek enflasyon (%47,1) ve sabit kalan döviz kurları, otel ve hizmet fiyatlarının TL bazında artmasına, ancak euro bazında rekabet gücünün azalmasına neden oldu. Eresin, otel fiyatlarının euro cinsinden %15 gerilediğini, ancak taksi, yeme-içme ve diğer hizmetlerdeki fiyat artışlarının bu algıyı güçlendirdiğini belirtiyor. Avrupa’da alım gücü düşen orta sınıf turistler, Mısır, Fas ve Yunan adaları gibi daha uygun fiyatlı destinasyonlara yöneliyor. Tüketici Konfederasyonu Turizm Komisyonu Başkanı Mehmet Gem, Türkiye’nin Akdeniz çanağında rakiplerine göre pahalı bir konuma geldiğini ifade ediyor. Bu algı, özellikle sosyal medyada yayılan olumsuz yorumlarla büyüyerek, Türkiye’nin geleneksel “ucuz tatil” imajını zedeliyor ve 2025’te 65 milyon turist ile 64 milyar dolar gelir hedefine ulaşmayı zorlaştırıyor.
Pahalı ülke algısı Türkiye turizmini nasıl etkiliyor?
Pahalı ülke algısı, Türkiye turizmini hem sayısal hem de niteliksel olarak olumsuz etkiliyor. 2024’te 62,3 milyon ziyaretçi ve 61,1 milyar dolar gelirle rekor kıran Türkiye, 2025’te 65 milyon turist ve 64 milyar dolar gelir hedefliyor. Ancak, Eresin’in belirttiği gibi, bu algı, özellikle fiyat odaklı orta ve alt gelir grubu turistlerin Türkiye’yi tercih etme eğilimini azaltıyor. Bodrum Otelciler Derneği Başkanı Ömer Faruk Dengiz, Mısır ve Fas’ın Türkiye ile rekabet eden destinasyonlar haline geldiğini, Yunan adalarının kapıda vize kolaylığı ve uygun fiyatlarla öne çıktığını belirtiyor. TÜROB’un verilerine göre, 2024’ün ilk sekiz ayında otel doluluk oranları %64’e geriledi ve euro bazında fiyatlar %15 düştü. Bu, otelcilerin artan maliyetleri karşılamasını zorlaştırıyor. İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, İstanbul’da taksi ve yeme-içme fiyatlarının otel fiyatlarına kıyasla çok yüksek olduğunu, bu durumun turist harcamalarını azalttığını ifade ediyor. Sosyal medyada yayılan olumsuz yorumlar, özellikle Avrupa pazarında Türkiye’nin imajını zedeliyor. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, kişi başı gecelik harcamayı 2017’de 75 dolardan 2024’te 108 dolara, 2025’te ise 116 dolara çıkardıklarını belirtse de, pahalı algısı nitelikli turist çekme hedefini zorlaştırıyor. Eresin, bu algıyı kırmak için döviz kurlarındaki artışın fiyatları rekabetçi hale getirebileceğini savunuyor, ancak bu durum sektörün genel imajını düzeltmek için tek başına yeterli değil.
Türkiye bu algıyı kırmak için neler yapıyor?
Türkiye, pahalı ülke algısını kırmak ve turizm hedeflerine ulaşmak için çok yönlü bir strateji izliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) aracılığıyla yürüttüğü “GoTürkiye” kampanyası, sosyal medyada büyük başarı elde etti. Bakan Ersoy, TGA kurulmadan önce Türkiye’nin YouTube ve Instagram gibi platformlarda yeterince görünür olmadığını, ancak şimdi en çok takip edilen destinasyonlardan biri haline geldiğini belirtiyor. Bu kampanya, Türkiye’nin kültürel, tarihi ve doğal güzelliklerini öne çıkararak uygun fiyatlı ve yüksek kaliteli bir destinasyon olduğunu vurgulamayı amaçlıyor. Ayrıca, sağlık turizmi, gastronomi turizmi, kruvaziyer turizmi ve termal turizm gibi alternatif turizm türlerine yapılan yatırımlar, turizmi 12 aya yaymayı ve pahalı algısını kırmak için çeşitlendirmeyi hedefliyor. Eresin, döviz kurlarındaki artışın fiyatları euro bazında daha rekabetçi hale getirebileceğini, böylece Mısır ve Yunanistan gibi rakiplere karşı avantaj sağlanabileceğini ifade ediyor. Hükümet, fiyat politikalarını düzenlemek için yeme-içme ve ulaşım sektörlerinde denetimleri artırıyor. Örneğin, turizm bölgelerindeki taksi ücretleri ve restoran fiyatları için şikayet hatları oluşturuldu. TÜROB, otel fiyatlarının İtalya ve İspanya seviyesine çekilmesi gerektiğini savunurken, sürdürülebilirlik programlarıyla çevre dostu tesislerin sayısını artırıyor; 2024’te 15 bin 178 tesis sertifikalandırıldı ve bu sayının 2025’te 21 bini aşması bekleniyor. Bu çabalar, Türkiye’nin hem ekonomik hem de çevresel açıdan cazip bir destinasyon olarak konumlanmasını destekliyor.
İstanbul’un turizmdeki rolü ve karşılaştığı sorunlar neler?
Türkiye turizminde “pahalı ülke algısı” nedir ve nasıl ortaya çıktı?
Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Müberra Eresin, 2025 yılında Türkiye turizminin en büyük sorununun “pahalı ülke algısı” olduğunu vurguladı. Bu algı, özellikle yurt dışında Türkiye’nin uygun fiyatlı bir tatil destinasyonu olmaktan çıktığına dair oluşan bir imajı ifade ediyor. Algının kökenleri, 2024 yazında sosyal medyada paylaşılan yüksek restoran faturaları, şezlong ücretleri ve yeme-içme giderlerine dair şikayetlere dayanıyor. BBC News Türkçe’ye göre, 2024’te otel doluluk oranları Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında %60’lara geriledi; bu, normalde %90-95 olan oranların oldukça altında. Yüksek enflasyon (%47,1) ve sabit kalan döviz kurları, otel ve hizmet fiyatlarının TL bazında artmasına, ancak euro bazında rekabet gücünün azalmasına neden oldu. Eresin, otel fiyatlarının euro cinsinden %15 gerilediğini, ancak taksi, yeme-içme ve diğer hizmetlerdeki fiyat artışlarının bu algıyı güçlendirdiğini belirtiyor. Avrupa’da alım gücü düşen orta sınıf turistler, Mısır, Fas ve Yunan adaları gibi daha uygun fiyatlı destinasyonlara yöneliyor. Tüketici Konfederasyonu Turizm Komisyonu Başkanı Mehmet Gem, Türkiye’nin Akdeniz çanağında rakiplerine göre pahalı bir konuma geldiğini ifade ediyor. Bu algı, özellikle sosyal medyada yayılan olumsuz yorumlarla büyüyerek, Türkiye’nin geleneksel “ucuz tatil” imajını zedeliyor ve 2025’te 65 milyon turist ile 64 milyar dolar gelir hedefine ulaşmayı zorlaştırıyor.
Pahalı ülke algısı Türkiye turizmini nasıl etkiliyor?
Pahalı ülke algısı, Türkiye turizmini hem sayısal hem de niteliksel olarak olumsuz etkiliyor. 2024’te 62,3 milyon ziyaretçi ve 61,1 milyar dolar gelirle rekor kıran Türkiye, 2025’te 65 milyon turist ve 64 milyar dolar gelir hedefliyor. Ancak, Eresin’in belirttiği gibi, bu algı, özellikle fiyat odaklı orta ve alt gelir grubu turistlerin Türkiye’yi tercih etme eğilimini azaltıyor. Bodrum Otelciler Derneği Başkanı Ömer Faruk Dengiz, Mısır ve Fas’ın Türkiye ile rekabet eden destinasyonlar haline geldiğini, Yunan adalarının kapıda vize kolaylığı ve uygun fiyatlarla öne çıktığını belirtiyor. TÜROB’un verilerine göre, 2024’ün ilk sekiz ayında otel doluluk oranları %64’e geriledi ve euro bazında fiyatlar %15 düştü. Bu, otelcilerin artan maliyetleri karşılamasını zorlaştırıyor. İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, İstanbul’da taksi ve yeme-içme fiyatlarının otel fiyatlarına kıyasla çok yüksek olduğunu, bu durumun turist harcamalarını azalttığını ifade ediyor. Sosyal medyada yayılan olumsuz yorumlar, özellikle Avrupa pazarında Türkiye’nin imajını zedeliyor. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, kişi başı gecelik harcamayı 2017’de 75 dolardan 2024’te 108 dolara, 2025’te ise 116 dolara çıkardıklarını belirtse de, pahalı algısı nitelikli turist çekme hedefini zorlaştırıyor. Eresin, bu algıyı kırmak için döviz kurlarındaki artışın fiyatları rekabetçi hale getirebileceğini savunuyor, ancak bu durum sektörün genel imajını düzeltmek için tek başına yeterli değil.
Türkiye bu algıyı kırmak için neler yapıyor?
Türkiye, pahalı ülke algısını kırmak ve turizm hedeflerine ulaşmak için çok yönlü bir strateji izliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) aracılığıyla yürüttüğü “GoTürkiye” kampanyası, sosyal medyada büyük başarı elde etti. Bakan Ersoy, TGA kurulmadan önce Türkiye’nin YouTube ve Instagram gibi platformlarda yeterince görünür olmadığını, ancak şimdi en çok takip edilen destinasyonlardan biri haline geldiğini belirtiyor. Bu kampanya, Türkiye’nin kültürel, tarihi ve doğal güzelliklerini öne çıkararak uygun fiyatlı ve yüksek kaliteli bir destinasyon olduğunu vurgulamayı amaçlıyor. Ayrıca, sağlık turizmi, gastronomi turizmi, kruvaziyer turizmi ve termal turizm gibi alternatif turizm türlerine yapılan yatırımlar, turizmi 12 aya yaymayı ve pahalı algısını kırmak için çeşitlendirmeyi hedefliyor. Eresin, döviz kurlarındaki artışın fiyatları euro bazında daha rekabetçi hale getirebileceğini, böylece Mısır ve Yunanistan gibi rakiplere karşı avantaj sağlanabileceğini ifade ediyor. Hükümet, fiyat politikalarını düzenlemek için yeme-içme ve ulaşım sektörlerinde denetimleri artırıyor. Örneğin, turizm bölgelerindeki taksi ücretleri ve restoran fiyatları için şikayet hatları oluşturuldu. TÜROB, otel fiyatlarının İtalya ve İspanya seviyesine çekilmesi gerektiğini savunurken, sürdürülebilirlik programlarıyla çevre dostu tesislerin sayısını artırıyor; 2024’te 15 bin 178 tesis sertifikalandırıldı ve bu sayının 2025’te 21 bini aşması bekleniyor. Bu çabalar, Türkiye’nin hem ekonomik hem de çevresel açıdan cazip bir destinasyon olarak konumlanmasını destekliyor.