Makale İçerikleri
Türkiye 2025 Konaklama Vergisi: Tahakkuk ve Ödeme Oranları
Türkiye turizm sektörü, 2025 yılının ilk çeyreğinde (Ocak-Mart) ekonomik açıdan dikkat çekici bir performans sergiledi. Hazine verilerine göre, bu dönemde otellerden toplanan konaklama vergisi tahakkuku 2 milyar TL (yaklaşık 55,7 milyon dolar) seviyesine ulaştı. Ancak, tahakkuk eden bu miktarın yalnızca 1,2 milyar TL’si (34,2 milyon dolar) tahsil edilebildi. Bu, ödeme oranının %61 civarında gerçekleştiğini gösteriyor. 2024 yılının aynı döneminde ödeme oranı %66 seviyesindeydi, dolayısıyla 2025’te ödeme oranında %5’lik bir düşüş yaşandığı söylenebilir. Bu durum, otel işletmelerinin ekonomik koşullar, operasyonel maliyetler veya vergi ödeme süreçlerinde karşılaştıkları zorluklar nedeniyle ödeme taahhütlerini tam olarak yerine getiremediğini işaret edebilir.
Özellikle İstanbul, Antalya, Muğla ve İzmir gibi turizmin yoğun olduğu bölgeler, en yüksek konaklama vergisi tahakkukunun gerçekleştiği iller olarak öne çıktı. Bu iller, Türkiye’nin turizm gelirlerinin büyük bir kısmını oluşturan destinasyonlar olmaları nedeniyle vergi tahakkukunda lider konumda yer alıyor.
Konaklama vergisi, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 34. maddesi kapsamında düzenlenmiş ve 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Vergi, otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart otel, misafirhane, kamping, dağ evi ve yayla evi gibi konaklama tesislerinde sunulan geceleme hizmetleri ile birlikte yeme-içme, aktivite, eğlence ve havuz gibi ek hizmetlerden alınmaktadır. Vergi oranı %2 olarak belirlenmiş olup, KDV hariç konaklama bedeli üzerinden hesaplanmaktadır. Örneğin, bir otelde KDV hariç 10.000 TL’lik bir konaklama hizmeti sunulduğunda, 200 TL konaklama vergisi tahakkuk etmektedir. Bu vergi, hem yerli hem de yabancı turistlerden alınmakta ve genel bütçe geliri olarak Hazine’ye aktarılmaktadır. Ancak, öğrenci yurtları, diplomatik temsilcilikler ve uluslararası anlaşmalarla vergi muafiyeti tanınan kuruluşlara sunulan hizmetler bu vergiden muaftır.
2025’in ilk çeyreğinde tahsilat oranının düşmesi, sektör temsilcileri tarafından çeşitli nedenlere bağlanıyor. Pandemi sonrası toparlanma sürecinde otellerin artan enerji, personel ve hammadde maliyetleriyle karşı karşıya kalması, nakit akışında zorluklar yaratmış olabilir. Ayrıca, vergi ödeme süreçlerindeki bürokratik engeller veya işletmelerin vergi yükünü hafifletme talepleri de tahsilat oranını etkilemiş olabilir. İstanbul ve Antalya gibi büyük turizm merkezlerinde tahakkuk eden yüksek vergi miktarları, bu şehirlerdeki otel sayısının fazla olması ve yüksek doluluk oranlarıyla açıklanabilir. Muğla ve İzmir ise özellikle yaz turizmiyle öne çıkan bölgeler olarak vergi tahakkukunda önemli bir paya sahip. Bu veriler, Türkiye turizm sektörünün ekonomik katkısının yanı sıra vergi sisteminin sektöre olan etkisini de gözler önüne seriyor.

Otel Ciro Performansı: 2,78 Milyar Dolarlık Büyüme
2025 yılının ilk üç ayında Türkiye otel sektörü, ciro açısından güçlü bir büyüme kaydetmiştir. Hazine verilerine göre, otel ciroları TL bazında %51 artarken, dolar bazında %29’luk bir büyüme ile 2,78 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Bu büyüme, 2024 yılında kaydedilen yerli ve yabancı geceleme sayılarının 2025’te de benzer seviyelerde seyretmesiyle desteklenmiştir. Türkiye, Akdeniz çanağındaki rakipleri arasında uygun fiyatlı ve yüksek kaliteli turizm hizmetleriyle öne çıkmaya devam ediyor. Bu durum, özellikle Avrupa, Rusya ve Orta Doğu pazarlarından gelen turist akışının istikrarlı kalmasını sağlamıştır.
Otel cirolarındaki artışta birkaç temel faktör etkili olmuştur. İlk olarak, TL’nin yabancı para birimleri karşısındaki değer kaybı, Türkiye’yi yabancı turistler için daha cazip bir destinasyon haline getirmiştir. Dolar ve euro bazında konaklama maliyetlerinin diğer Akdeniz ülkelerine kıyasla daha uygun olması, özellikle bütçe dostu tatil arayan turistlerin Türkiye’yi tercih etmesine yol açmıştır. İkinci olarak, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın uluslararası tanıtım kampanyaları ve Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın (TGA) faaliyetleri, Türkiye’nin küresel turizm pazarındaki görünürlüğünü artırmıştır. Üçüncü olarak, iç turizmin canlanması da ciro artışına katkıda bulunmuştur. Yerli turistlerin tatil harcamaları, özellikle İstanbul, Antalya ve Muğla gibi popüler destinasyonlarda otel gelirlerini desteklemiştir.
Ancak, ciro artışına rağmen otel işletmelerinin karşılaştığı zorluklar da göz ardı edilemez. Enerji maliyetlerindeki yükseliş, personel giderlerindeki artış ve küresel ekonomik belirsizlikler, otellerin kârlılığını olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, konaklama vergisi ve turizm payı gibi mali yükümlülükler, işletmelerin nakit akışını zorlayarak yatırım ve yenileme faaliyetlerini sınırlayabilir. Buna rağmen, otel sektörünün 2,78 milyar dolarlık ciro performansı, Türkiye ekonomisi için turizmin ne kadar kritik bir sektör olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Özellikle Antalya ve Muğla gibi destinasyonlar, yaz sezonunun başlangıcıyla birlikte ciro artışında öncü rol oynamıştır. İstanbul ise hem iş hem de kültür turizmiyle yıl boyunca istikrarlı bir gelir kaynağı olmaya devam etmiştir.
Turizm Geliştirme Ajansı (TGA) ve Turizm Payı Gelirleri
Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA), 7183 sayılı Kanun ile 15 Temmuz 2019 tarihinde kurulmuş ve turizm sektöründen toplanan turizm payı ile faaliyetlerini finanse etmektedir. Hazine verilerine göre, 2025 yılının ilk çeyreğinde TGA’nın turizm sektöründen topladığı turizm payı miktarı %3,5 artarak 904 milyon TL’ye ulaşmıştır. Ancak, TGA’nın Hazine’den (Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan) aldığı devlet yardımı %20 azalarak 1 milyar TL seviyesine gerilemiştir. Toplamda, TGA’nın bu dönemde topladığı kaynak %11 düşüşle 1,99 milyar TL (yaklaşık 54 milyon dolar) olarak gerçekleşmiştir. Bu veriler, TGA’nın gelir yapısında devlet desteğinin azalmasıyla birlikte turizm payına daha fazla bağımlı hale geldiğini göstermektedir.
Turizm payı, konaklama tesisleri, yeme-içme tesisleri, deniz turizmi tesisleri, seyahat acenteleri ve havayolu işletmeleri gibi turizm sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin net satış ve kira gelirleri üzerinden binde 5 oranında alınmaktadır. Kış, termal, sağlık, kırsal ve nitelikli spor turizmi gibi alanlarda faaliyet gösteren tesislerde bu oran %50 indirimli uygulanmaktadır. Örneğin, bir termal otelin 600.000 TL’lik net satış hasılatı üzerinden hesaplanan turizm payı, indirimle birlikte 1.500 TL olarak tahakkuk etmektedir. Turizm payı beyannameleri, kurumlar vergisi mükellefleri için aylık, diğer işletmeler için ise üç aylık dönemler halinde elektronik ortamda verilmektedir.
TGA’nın topladığı turizm payı, Türkiye’nin turizm potansiyelini küresel ölçekte tanıtmak, turizm yatırımlarını artırmak ve hizmet kalitesini yükseltmek için kullanılmaktadır. Ancak, sektör temsilcileri, turizm payının ciro üzerinden alınmasının işletmeler üzerinde ek bir yük oluşturduğunu ve kârlılık durumuna bakılmaksızın tahsil edilmesinin adil olmadığını savunmaktadır. Özellikle pandemi döneminde gelir kaybı yaşayan işletmeler, turizm payı ödemelerinin ertelenmesi veya oranların düşürülmesi talebinde bulunmuştur. TGA’nın faaliyetlerinin etkinliği ve toplanan kaynakların nasıl kullanıldığı ise sektörde sıkça tartışılan bir konu olmaya devam etmektedir. Sayıştay denetimlerinin sınırlı olması ve bağımsız denetim raporlarına erişimdeki zorluklar, TGA’nın şeffaflığına yönelik eleştirileri artırmaktadır.
Bölgesel Analiz: İstanbul, Antalya, Muğla ve İzmir’in Rolü
2025 yılının ilk çeyreğinde konaklama vergisi tahakkukunda İstanbul, Antalya, Muğla ve İzmir’in lider konumda olması, bu şehirlerin Türkiye turizm sektöründeki stratejik önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. İstanbul, hem iş hem de kültür turizmiyle yıl boyunca yüksek doluluk oranlarına sahip otellere ev sahipliği yapmaktadır. Şehir, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle yabancı turistlerin ilgisini çekerken, yerli turistler için de cazip bir destinasyon olmayı sürdürmektedir. Hazine verilerine göre, İstanbul’da tahakkuk eden konaklama vergisi miktarı, şehrin otel kapasitesi ve yüksek ciro performansı nedeniyle diğer illeri geride bırakmıştır.
Antalya, Türkiye’nin turizm başkenti olarak, özellikle yaz turizmiyle öne çıkmaktadır. 2025’in ilk çeyreğinde Antalya’da kaydedilen yüksek konaklama vergisi tahakkuku, şehrin yabancı turist akışındaki istikrarı ve otel sektörünün güçlü performansını yansıtmaktadır. Muğla ise Bodrum, Marmaris ve Fethiye gibi popüler tatil bölgeleriyle hem yerli hem de yabancı turistler için önemli bir çekim merkezi olmaya devam etmektedir. İzmir, Çeşme ve Kuşadası gibi turistik bölgeleriyle yaz turizmine katkıda bulunurken, kültür ve gastronomi turizmiyle de dikkat çekmektedir. Bu dört il, Türkiye’nin turizm gelirlerinin ve vergi tahakkukunun büyük bir kısmını oluşturmaktadır.
Bölgesel analizde dikkat çeken bir diğer nokta, bu illerdeki otel işletmelerinin karşılaştığı ortak zorluklardır. Artan operasyonel maliyetler, enerji fiyatlarındaki yükseliş ve nitelikli personel bulma zorluğu, özellikle küçük ve orta ölçekli oteller için ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Ayrıca, konaklama vergisi ve turizm payı gibi mali yükümlülükler, bu bölgelerdeki işletmelerin nakit akışını olumsuz etkileyebilir. Ancak, bu illerin turizm altyapısı ve küresel ölçekteki rekabet gücü, sektörel büyümeyi desteklemeye devam etmektedir.

Ekonomik Etkiler ve Sektörel Zorluklar
Konaklama vergisi ve turizm payı, Türkiye ekonomisi için önemli bir gelir kaynağı olsa da, turizm sektöründe faaliyet gösteren işletmeler üzerinde ciddi bir mali yük oluşturmaktadır. 2025 yılının ilk çeyreğinde konaklama vergisi tahakkukunun %61’inin tahsil edilmesi, işletmelerin vergi ödeme kapasitesindeki sınırlılıkları ortaya koymaktadır. Bu durum, sektörün pandemi sonrası toparlanma sürecinde hâlâ tam anlamıyla istikrara kavuşmadığını gösterebilir. Ayrıca, turizm payının ciro üzerinden alınması, kârlılık durumuna bakılmaksızın işletmeleri zor durumda bırakmaktadır.
Sektör temsilcileri, konaklama vergisinin turistlerden alınması gerektiğini savunmaktadır. Dünyadaki örneklerde, özellikle Avrupa ülkelerinde, konaklama vergisi genellikle geceleme başına sabit bir miktar olarak turistlerden tahsil edilmektedir. Bu model, işletmelerin vergi yükünü hafifletirken, turistlerin ödediği küçük bir ek ücretle kamu gelirlerini artırmayı hedeflemektedir. Türkiye’de ise verginin işletme cirosu üzerinden alınması, özellikle düşük kârlılıkla çalışan oteller için sürdürülemez bir durum yaratabilir. Sektör, bu konuda düzenleme taleplerini Hazine ve Maliye Bakanlığı’na iletmeye devam etmektedir.
Ekonomik etkiler açısından, turizm sektörü Türkiye’nin cari açığını kapatmada kritik bir rol oynamaktadır. 2025’te otel cirolarının 2,78 milyar dolar seviyesine ulaşması, turizmin döviz kazandırıcı bir sektör olarak önemini bir kez daha kanıtlamıştır. Ancak, sektörel büyümenin sürdürülebilirliği, maliyet kontrolü, vergi politikalarının esnekliği ve küresel ekonomik koşullara bağlıdır. TGA’nın turizm tanıtım faaliyetleri, bu bağlamda sektörün uluslararası rekabet gücünü artırmak için önemli bir araçtır. Ancak, toplanan turizm payının etkin ve şeffaf bir şekilde kullanılması, sektörün güvenini kazanmak için kritik bir öneme sahiptir.
Gelecek Perspektifleri ve Öneriler
2025 yılının ilk çeyreği, Türkiye turizm sektörü için hem fırsatlar hem de zorluklarla dolu bir dönem olmuştur. Konaklama vergisi ve turizm payı gelirleri, turizmin ekonomik katkısını ortaya koyarken, tahsilat oranlarındaki düşüş ve sektörel maliyetler, işletmeler üzerindeki baskıyı artırmaktadır. Gelecekte sektörün sürdürülebilir büyümesini sağlamak için birkaç temel öneri öne çıkmaktadır. İlk olarak, konaklama vergisinin turistlerden alınması yönünde bir düzenleme yapılabilir. Bu, işletmelerin mali yükünü azaltırken, turistlerin küçük bir ek ücretle vergiye katkıda bulunmasını sağlayabilir. İkinci olarak, turizm payı oranlarının kârlılık durumuna göre esnetilmesi, özellikle küçük ölçekli işletmeler için rahatlama sağlayabilir. Üçüncü olarak, TGA’nın faaliyetlerinin şeffaflığını artırmak ve toplanan kaynakların nasıl kullanıldığına dair düzenli raporlar yayımlamak, sektörün güvenini güçlendirebilir.
Ayrıca, enerji maliyetlerini düşürmeye yönelik teşvikler ve nitelikli personel eğitimine yönelik programlar, otel işletmelerinin rekabet gücünü artırabilir. Türkiye’nin turizm altyapısı, küresel ölçekte güçlü bir konuma sahip olsa da, yenilikçi teknolojilerin entegrasyonu ve sürdürülebilir turizm uygulamalarının yaygınlaştırılması, sektörü gelecekte daha da ileriye taşıyabilir. 2025’in geri kalanında, yaz sezonunun etkisiyle turizm gelirlerinin ve vergi tahakkukunun artması beklenmektedir. Ancak, bu potansiyelin tam anlamıyla realize edilmesi, sektörel politikaların ve ekonomik koşulların dengeli bir şekilde yönetilmesine bağlıdır.

Kaynaklar
- Hazine ve Maliye Bakanlığı: Konaklama Vergisi Uygulama Genel Tebliği
- Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) Resmi Sitesi
- MuhasebeTR: Turizm Payı ve Konaklama Vergisi Uygulamaları
- T24: 2025 Konaklama Vergisi ve TGA Payı Analizi
- X Post: 2025 Konaklama Vergisi Tahakkuk ve Tahsilat Verileri
- X Post: TGA Turizm Payı ve Konaklama Vergisi 2025
Sık Sorulan Sorular
Konaklama Vergisi Nedir ve Türkiye’de Nasıl Uygulanır?
Konaklama vergisi, Türkiye’de 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 34. maddesi kapsamında 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe giren bir vergi türüdür. Bu vergi, otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart otel, misafirhane, kamping, dağ evi ve yayla evi gibi konaklama tesislerinde sunulan geceleme hizmetleri ile birlikte yeme-içme, eğlence, havuz, spa, spor aktiviteleri ve benzeri ek hizmetlerden alınmaktadır. Vergi oranı, KDV hariç konaklama bedeli üzerinden %2 olarak belirlenmiştir. Örneğin, bir otelde KDV hariç 10.000 TL’lik bir konaklama hizmeti sunulduğunda, 200 TL konaklama vergisi tahakkuk eder. Bu vergi, hem yerli hem de yabancı turistlerden alınmakta ve genel bütçe geliri olarak Hazine’ye aktarılmaktadır.
2025 yılının Ocak-Mart döneminde, Hazine verilerine göre konaklama vergisi tahakkuku 2 milyar TL (yaklaşık 55,7 milyon dolar) seviyesine ulaşmıştır. Ancak, tahsil edilen miktar 1,2 milyar TL (34,2 milyon dolar) ile sınırlı kalmış ve ödeme oranı %61 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran, 2024’ün aynı dönemindeki %66’lık orana kıyasla %5’lik bir düşüşü işaret etmektedir. Ödeme oranındaki bu azalma, otel işletmelerinin artan operasyonel maliyetler, enerji giderleri ve personel maaşları gibi ekonomik baskılarla karşı karşıya olduğunu gösterebilir. Özellikle İstanbul, Antalya, Muğla ve İzmir gibi turizmin yoğun olduğu bölgelerde tahakkuk eden vergi miktarı, bu şehirlerin otel kapasitesi ve yüksek doluluk oranlarıyla doğrudan ilişkilidir.
Konaklama vergisinin uygulanmasında bazı muafiyetler de bulunmaktadır. Örneğin, öğrenci yurtları, diplomatik temsilcilikler ve uluslararası anlaşmalarla vergi muafiyeti tanınan kuruluşlara sunulan hizmetler bu vergiden muaftır. Ayrıca, vergi beyannameleri aylık veya üç aylık dönemler halinde elektronik ortamda verilmekte ve ödemeler ilgili vergi dairelerine yapılmaktadır. Sektör temsilcileri, konaklama vergisinin turistlerden sabit bir geceleme ücreti olarak alınması gerektiğini savunmaktadır. Avrupa’daki bazı ülkelerde uygulanan bu model, işletmelerin mali yükünü azaltırken, turistlerin küçük bir ek ücretle vergiye katkıda bulunmasını sağlamaktadır. Türkiye’de ise verginin ciro üzerinden alınması, özellikle düşük kârlılıkla çalışan oteller için sürdürülebilirlik sorunları yaratabilir. Bu nedenle, gelecekte konaklama vergisi rejiminde düzenlemeler yapılması gündeme gelebilir.
Turizm Payı Nedir ve TGA Bu Gelirleri Nasıl Kullanır?
Turizm payı, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın (TGA) finansmanını sağlamak amacıyla 7183 sayılı Kanun ile 15 Temmuz 2019 tarihinde yürürlüğe giren bir mali yükümlülüktür. Bu pay, konaklama tesisleri, yeme-içme tesisleri, deniz turizmi tesisleri, seyahat acenteleri ve havayolu işletmeleri gibi turizm sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin net satış ve kira gelirleri üzerinden binde 5 oranında alınmaktadır. Kış, termal, sağlık, kırsal ve nitelikli spor turizmi gibi belirli alanlarda faaliyet gösteren tesislerde ise bu oran %50 indirimli olarak uygulanır. Örneğin, bir termal otelin 600.000 TL’lik net satış hasılatı üzerinden hesaplanan turizm payı, indirimle birlikte 1.500 TL olarak tahakkuk eder.
Hazine verilerine göre, 2025 yılının Ocak-Mart döneminde TGA’nın turizm sektöründen topladığı turizm payı miktarı %3,5 artarak 904 milyon TL’ye ulaşmıştır. Ancak, TGA’nın Hazine’den (Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan) aldığı devlet yardımı %20 azalarak 1 milyar TL seviyesine gerilemiştir. Toplamda, TGA’nın bu dönemde topladığı kaynak %11 düşüşle 1,99 milyar TL (yaklaşık 54 milyon dolar) olarak gerçekleşmiştir. Bu veriler, TGA’nın gelir yapısında devlet desteğinin azalmasıyla birlikte turizm payına daha fazla bağımlı hale geldiğini ortaya koymaktadır.
TGA, turizm payı gelirlerini Türkiye’nin turizm potansiyelini küresel ölçekte tanıtmak, turizm yatırımlarını artırmak ve hizmet kalitesini yükseltmek için kullanmaktadır. Ajans, uluslararası fuarlara katılım, dijital pazarlama kampanyaları, influencer iş birlikleri ve destinasyon tanıtım etkinlikleri gibi faaliyetlerle Türkiye’yi dünya turizm pazarında daha görünür hale getirmeyi hedeflemektedir. Örneğin, Avrupa, Rusya, Orta Doğu ve Asya pazarlarında yürütülen tanıtım kampanyaları, Türkiye’nin turist sayısını artırmada etkili olmuştur. Ancak, sektör temsilcileri, turizm payının ciro üzerinden alınmasının işletmeler üzerinde ek bir yük oluşturduğunu ve kârlılık durumuna bakılmaksızın tahsil edilmesinin adil olmadığını savunmaktadır.
TGA’nın faaliyetlerinin etkinliği ve toplanan kaynakların nasıl kullanıldığı, sektörde tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Sayıştay denetimlerinin sınırlı olması ve bağımsız denetim raporlarına erişimdeki zorluklar, TGA’nın şeffaflığına yönelik eleştirileri artırmaktadır. Sektör, turizm payı oranlarının düşürülmesi veya ödemelerin kârlılık durumuna göre esnetilmesi yönünde taleplerde bulunmaktadır. Ayrıca, TGA’nın tanıtım faaliyetlerinin yerel işletmelere daha fazla katkı sağlaması için bölgesel projelere ağırlık vermesi önerilmektedir. Örneğin, İstanbul ve Antalya gibi büyük turizm merkezlerinin yanı sıra, Anadolu’daki alternatif destinasyonların tanıtımı, turizmin ülke geneline yayılmasını sağlayabilir.
2025’te Türkiye Otel Ciro Artışının Nedenleri Nelerdir?
2025 yılının Ocak-Mart döneminde Türkiye otel sektörü, ciro açısından dikkat çekici bir büyüme kaydetmiştir. Hazine verilerine göre, otel ciroları TL bazında %51 artarken, dolar bazında %29’luk bir büyüme ile 2,78 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Bu büyüme, 2024 yılında kaydedilen yerli ve yabancı geceleme sayılarının 2025’te de benzer seviyelerde seyretmesiyle desteklenmiştir. Otel cirolarındaki bu artışın arkasında birkaç temel faktör bulunmaktadır.
İlk olarak, TL’nin yabancı para birimleri karşısındaki değer kaybı, Türkiye’yi yabancı turistler için daha cazip bir destinasyon haline getirmiştir. Dolar ve euro bazında konaklama maliyetlerinin İspanya, İtalya ve Yunanistan gibi diğer Akdeniz ülkelerine kıyasla daha uygun olması, özellikle bütçe dostu tatil arayan turistlerin Türkiye’yi tercih etmesine yol açmıştır. Örneğin, Antalya’daki beş yıldızlı bir otelde bir haftalık konaklama, Avrupa’daki eşdeğer tesislere kıyasla %30-40 daha düşük maliyetlidir. Bu durum, özellikle Avrupa, Rusya ve Orta Doğu pazarlarından gelen turist akışının istikrarlı kalmasını sağlamıştır.
İkinci olarak, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile TGA’nın uluslararası tanıtım kampanyaları, Türkiye’nin küresel turizm pazarındaki görünürlüğünü artırmıştır. TGA’nın dijital platformlarda yürüttüğü reklam kampanyaları, sosyal medya influencer’larıyla iş birlikleri ve uluslararası turizm fuarlarına katılım, Türkiye’nin destinasyon olarak cazibesini güçlendirmiştir. Örneğin, “Go Türkiye” kampanyası, Türkiye’nin kültürel, doğal ve gastronomi zenginliklerini vurgulayarak geniş bir kitleye ulaşmıştır. Üçüncü olarak, iç turizmin canlanması, otel cirolarına önemli bir katkı sağlamıştır. Yerli turistlerin tatil harcamaları, özellikle İstanbul, Antalya, Muğla ve İzmir gibi popüler destinasyonlarda otel gelirlerini desteklemiştir.
Ancak, ciro artışına rağmen otel işletmelerinin karşılaştığı zorluklar da göz ardı edilemez. Enerji maliyetlerindeki yükseliş, personel giderlerindeki artış ve küresel ekonomik belirsizlikler, otellerin kârlılığını olumsuz etkileyebilir. Örneğin, 2025’te enerji fiyatlarındaki artış, otellerin operasyonel maliyetlerini %15-20 oranında artırmıştır. Ayrıca, konaklama vergisi ve turizm payı gibi mali yükümlülükler, işletmelerin nakit akışını zorlayarak yatırım ve yenileme faaliyetlerini sınırlayabilir. Buna rağmen, otel sektörünün 2,78 milyar dolarlık ciro performansı, turizmin Türkiye ekonomisi için ne kadar kritik bir sektör olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Özellikle Antalya ve Muğla gibi destinasyonlar, yaz sezonunun başlangıcıyla birlikte ciro artışında öncü rol oynamıştır. İstanbul ise hem iş hem de kültür turizmiyle yıl boyunca istikrarlı bir gelir kaynağı olmaya devam etmiştir.
İstanbul, Antalya, Muğla ve İzmir’de Konaklama Vergisi Neden Yüksek?
2025 yılının Ocak-Mart döneminde, Hazine verilerine göre konaklama vergisi tahakkukunda İstanbul, Antalya, Muğla ve İzmir’in lider konumda olması, bu şehirlerin Türkiye turizm sektöründeki stratejik önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu illerde tahakkuk eden yüksek vergi miktarlarının arkasında, otel kapasitesi, yüksek doluluk oranları, turist çeşitliliği ve ekonomik aktivite yoğunluğu gibi faktörler bulunmaktadır.
İstanbul: İstanbul, hem iş hem de kültür turizmiyle yıl boyunca yüksek doluluk oranlarına sahip otellere ev sahipliği yapmaktadır. Şehir, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle (Ayasofya, Topkapı Sarayı, Kapalıçarşı gibi) yabancı turistlerin ilgisini çekerken, yerli turistler için de cazip bir destinasyon olmayı sürdürmektedir. Ayrıca, İstanbul’un uluslararası kongreler, fuarlar ve iş toplantıları için bir merkez olması, otellerin yıl boyunca istikrarlı bir gelir elde etmesini sağlamaktadır. Hazine verilerine göre, İstanbul’da tahakkuk eden konaklama vergisi miktarı, şehrin otel kapasitesi (yaklaşık 60.000 yatak) ve yüksek ciro performansı nedeniyle diğer illeri geride bırakmıştır.
Antalya: Türkiye’nin turizm başkenti olan Antalya, özellikle yaz turizmiyle öne çıkmaktadır. 2025’in ilk çeyreğinde Antalya’da kaydedilen yüksek konaklama vergisi tahakkuku, şehrin yabancı turist akışındaki istikrarı ve otel sektörünün güçlü performansını yansıtmaktadır. Antalya, 600.000’den fazla yatak kapasitesiyle Türkiye’nin en büyük turizm destinasyonudur. Rus, Alman, İngiliz ve Polonyalı turistlerin yoğun ilgisi, Antalya’daki otellerin doluluk oranlarını %80’in üzerine çıkarmıştır. Bu durum, konaklama vergisi tahakkukunun yüksek olmasında doğrudan etkili olmuştur.
Muğla: Muğla, Bodrum, Marmaris, Fethiye ve Datça gibi popüler tatil bölgeleriyle hem yerli hem de yabancı turistler için önemli bir çekim merkezi olmaya devam etmektedir. Özellikle lüks oteller ve butik tesislerle öne çıkan Bodrum, yüksek gelir grubuna hitap eden turistlerin tercih ettiği bir destinasyondur. Muğla’nın 2025’te konaklama vergisi tahakkukunda üst sıralarda yer alması, bölgedeki otellerin yüksek fiyat politikaları ve yoğun turist akışıyla açıklanabilir.
İzmir: İzmir, Çeşme ve Kuşadası gibi turistik bölgeleriyle yaz turizmine katkıda bulunurken, kültür ve gastronomi turizmiyle de dikkat çekmektedir. Çeşme, özellikle yerli turistlerin yaz aylarında yoğun ilgi gösterdiği bir destinasyonken, Kuşadası kruvaziyer turizmiyle yabancı turistleri çekmektedir. İzmir’in konaklama vergisi tahakkukundaki payı, bu bölgelerdeki otellerin yüksek doluluk oranları ve sundukları kaliteli hizmetlerle ilişkilidir.
Bu dört ilin ortak özelliği, turizm altyapısının güçlü olması ve küresel ölçekte rekabet edebilecek destinasyonlar sunmasıdır. Ancak, bu bölgelerdeki otel işletmeleri, artan enerji maliyetleri, nitelikli personel bulma zorluğu ve vergi yükümlülükleri gibi ortak sorunlarla karşı karşıyadır. Bu nedenle, konaklama vergisi tahakkukunun yüksek olması, aynı zamanda bu illerdeki işletmelerin mali baskılarla mücadele ettiğini de göstermektedir.
Konaklama Vergisi ve Turizm Payı Otel İşletmelerini Nasıl Etkiliyor?
Konaklama vergisi ve turizm payı, Türkiye’de turizm sektöründe faaliyet gösteren otel işletmeleri üzerinde önemli bir mali yük oluşturmaktadır. 2025 yılının Ocak-Mart döneminde, konaklama vergisi tahakkukunun 2 milyar TL’ye Ascilik olarak 1,2 milyar TL’sinin tahsil edilmesi, işletmelerin nakit akışını zorlayan bir faktör olarak öne çıkmaktadır. Turizm payı ise ciro üzerinden binde 5 oranında alınmakta ve kârlılık durumuna bakılmaksızın tahsil edilmektedir. Bu durum, özellikle düşük kârlılıkla çalışan oteller için ciddi bir finansal baskı yaratmaktadır.
Konaklama Vergisinin Etkileri: 2025’te konaklama vergisi tahakkukunun %61’inin tahsil edilmesi, işletmelerin vergi ödeme kapasitesindeki sınırlılıkları ortaya koymaktadır. Artan enerji maliyetleri (%15-20 artış), personel giderleri ve hammadde fiyatlarındaki yükseliş, otellerin nakit akışını olumsuz etkilemektedir. Örneğin, bir otelin 100.000 TL’lik KDV hariç cirosu üzerinden 2.000 TL konaklama vergisi ödemesi gerekmektedir. Bu, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için yatırım ve yenileme faaliyetlerini sınırlayan bir faktördür. Sektör temsilcileri, konaklama vergisinin Avrupa’daki gibi turistlerden geceleme başına sabit bir ücret olarak alınmasını önermektedir. Bu model, işletmelerin yükünü hafifletirken, turistlerin küçük bir ek ücretle vergiye katkıda bulunmasını sağlayabilir.
Turizm Payının Etkileri: Turizm payı, TGA’nın finansmanı için kritik bir kaynak olsa da, ciro üzerinden alınması nedeniyle işletmeler üzerinde ek bir yük oluşturmaktadır. 2025’te turizm payı gelirleri %3,5 artarak 904 milyon TL’ye ulaşmış, ancak sektörde bu payın kârlılığa dayalı olarak alınması gerektiği yönünde tartışmalar sürmektedir. Pandemi sonrası toparlanma sürecinde, birçok otel hâlâ borçlarını ödemekte zorlanmaktadır. Turizm payı ödemeleri, bu borç yükünü artırarak işletmelerin finansal sürdürülebilirliğini riske atabilir.
Ekonomik ve Operasyonel Zorluklar: Otel işletmeleri, vergi yükümlülüklerinin yanı sıra operasyonel zorluklarla da karşı karşıyadır. Enerji maliyetlerindeki artış, otellerin giderlerinin %20-25’ini oluşturmaktadır. Nitelikli personel bulma zorluğu, özellikle Antalya ve Muğla gibi yoğun turizm bölgelerinde hizmet kalitesini etkileyebilir. Ayrıca, küresel ekonomik belirsizlikler ve enflasyonist baskılar, otellerin fiyat politikalarını zorlaştırmaktadır. Örneğin, 2025’te otel fiyatları TL bazında %30-40 artsa da, döviz bazında bu artış sınırlı kalmıştır.
Sektörel Talepler ve Öneriler: Sektör, konaklama vergisi ve turizm payı yükünü azaltmak için çeşitli öneriler sunmaktadır. Vergi oranlarının düşürülmesi, ödeme vadelerinin uzatılması veya kârlılığa dayalı bir vergi modeli, işletmelerin mali durumunu rahatlatabilir. Ayrıca, enerji maliyetlerini düşürmeye yönelik teşvikler ve personel eğitimine yönelik devlet destekleri, sektörün rekabet gücünü artırabilir. TGA’nın turizm payı gelirlerini daha şeffaf bir şekilde kullanması ve bölgesel tanıtım projelerine odaklanması, sektörün güvenini kazanmak için önemlidir.
Sonuç olarak, konaklama vergisi ve turizm payı, turizm sektörünün ekonomik katkısını artırırken, işletmeler üzerinde ciddi bir mali baskı yaratmaktadır. Bu yüklerin dengelenmesi, sektörün sürdürülebilir büyümesi için kritik bir öneme sahiptir.