Makale İçerikleri
Turizmde veri güvenliği, dijital dönüşümün en hızlı ve etkili şekilde yaşandığı alanlardan biri olarak dikkat çeker. Online rezervasyon sistemlerinden mobil uygulamalara, yapay zeka destekli seyahat planlayıcılarından temassız ödeme yöntemlerine kadar, teknolojinin sunduğu yenilikler, hem turistlerin hem de işletmelerin hayatını kolaylaştırmış ve turizm deneyimini kökten değiştirmiştir.
Ancak bu hızlı dijitalleşme, beraberinde ciddi riskleri de getirmiştir: veri güvenliği ihlalleri ve siber güvenlik tehditleri. Turistler, seyahat planlarını yaparken kişisel bilgilerini oteller, havayolu şirketleri, tur operatörleri ve online platformlarla paylaşır; bu veriler arasında isim, adres, pasaport numarası, kredi kartı bilgileri ve hatta sağlık durumu gibi son derece hassas bilgiler yer alır. İşletmeler ise bu verileri hem müşteri memnuniyetini artırmak hem de operasyonel süreçlerini optimize etmek için kullanır. Ancak, bu büyük veri hacmi, siber suçlular için cazip bir hedef oluşturur. Fidye yazılımlar, kimlik hırsızlığı, veri sızıntıları ve phishing saldırıları gibi tehditler, turizm sektöründe hem bireylerin hem de işletmelerin güvenliğini riske atar.
Bu makalede, turizmde veri güvenliği ve siber güvenliğin neden bu kadar önemli olduğunu, dijital dönüşüm sürecinde ortaya çıkan risklerin neler olduğunu, bu risklerin nasıl yönetilebileceğini ve geleceğe yönelik trendleri detaylı bir şekilde ele alacağız.
Amacımız, turizm sektörünün dijitalleşme sürecinde güvenliğini nasıl sağlayabileceğini ve bu dönüşümün sürdürülebilirliğini nasıl garanti altına alabileceğini kapsamlı bir şekilde incelemektir.

Dijital Dönüşümün Turizmdeki Yükselişi ve Veri Güvenliği İhtiyacı
Turizm sektörü, dijital teknolojilere olan bağımlılığını son yıllarda dramatik bir şekilde artırmıştır. Online rezervasyon platformları, turistlerin birkaç tıkla otel odası, uçak bileti, araç kiralama veya tur paketi satın almasını mümkün kılarken, mobil uygulamalar seyahat sırasında anlık bilgi erişimi, navigasyon ve bilet yönetimi gibi pratik işlevler sunar.
Özellikle COVID-19 pandemisi sonrası dönemde, temassız check-in sistemleri, QR kodla çalışan ödeme yöntemleri, dijital sağlık sertifikaları ve biyometrik kimlik doğrulama araçları gibi yenilikler hızla yaygınlaşmıştır. Bu teknolojiler, hem turistlerin güvenliğini hem de işletmelerin operasyonel verimliliğini artırmak için tasarlanmıştır.
Ancak, bu dijital dönüşüm süreci, büyük miktarda kişisel ve kurumsal verinin toplanmasını, işlenmesini ve saklanmasını gerektirir. Bir turist, bir seyahat acentesine rezervasyon yaptığında, yalnızca adını ve soyadını değil, aynı zamanda pasaport numarasını, kredi kartı bilgilerini, seyahat geçmişini, konaklama tercihlerini ve hatta bazı durumlarda sağlık bilgilerini paylaşır.
Bu veriler, işletmeler tarafından müşteri deneyimini kişiselleştirmek, pazarlama stratejilerini geliştirmek ve hizmet kalitesini artırmak için kullanılır. Ancak, bu kadar hassas bilginin dijital ortamda dolaşması, siber suçlular için bulunmaz bir fırsat yaratır.
Örneğin, bir otel zincirinin veri tabanına sızan bir hacker, binlerce müşterinin kimlik bilgilerini çalarak bunları karanlık web’de satabilir, sahte kimlikler oluşturabilir veya fidye talep etmek için kullanabilir. Bu tür olaylar, turizmde veri güvenliğinin neden bu kadar kritik bir konu olduğunu açıkça ortaya koyar. Üstelik, veri güvenliği ihlalleri yalnızca maddi kayıplara yol açmaz; aynı zamanda işletmelerin itibarını zedeler ve müşteri güvenini sarsar.
Avrupa Birliği’nin Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) gibi katı düzenlemeler, işletmelere veri koruma konusunda ciddi sorumluluklar yüklerken, ihlallerin milyonlarca euro’luk cezalara ve hukuki süreçlere yol açabileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle, turizm sektöründe dijital dönüşümün avantajlarından faydalanabilmek için, veri güvenliği önlemlerinin en üst düzeyde tutulması bir zorunluluktur.
Turizm Sektöründe Karşılaşılan Siber Tehditler
Turizm sektörü, sahip olduğu hassas veri hacmi ve uluslararası yapısı nedeniyle siber suçlular için adeta bir mıknatıs gibidir. Bu sektörde karşılaşılan siber tehditler, hem çeşitlilik hem de etki açısından oldukça geniştir. İlk olarak, veri sızıntıları en yaygın ve yıkıcı risklerden biridir. 2018 yılında Marriott International’ın yaşadığı veri ihlali, bu tehdidin boyutlarını çarpıcı bir şekilde göstermiştir.
Bu olayda, yaklaşık 500 milyon müşterinin kişisel bilgileri çalınmış, şirket hem milyonlarca dolarlık cezaya çarptırılmış hem de ciddi bir itibar kaybı yaşamıştır. Benzer şekilde, British Airways gibi havayolu şirketleri de geçmişte veri ihlalleriyle karşı karşıya kalmış ve bu olaylar sektörel güveni sarsmıştır. İkinci bir tehdit, fidye yazılımlardır (ransomware).
Siber saldırganlar, bir işletmenin sistemlerini kilitleyerek verilere erişimi engeller ve bu verilerin geri verilmesi için yüksek miktarda fidye talep eder. Özellikle küçük ve orta ölçekli turizm işletmeleri, bu tür saldırılara karşı savunmasızdır çünkü genellikle yeterli siber güvenlik altyapısına veya uzman personele sahip değildirler.
Örneğin, bir aile işletmesi olan bir pansiyon, fidye yazılım saldırısına maruz kaldığında, rezervasyon sistemine erişimi kaybedebilir ve bu durum hem maddi kayıplara hem de müşteri memnuniyetsizliğine yol açabilir. Üçüncü olarak, kimlik hırsızlığı turizm sektöründe ciddi bir sorundur. Turistlerin kredi kartı bilgileri, pasaport numaraları veya diğer kişisel verileri çalındığında, bu bilgiler sahte rezervasyonlar yapmak, finansal dolandırıcılık gerçekleştirmek veya karanlık web’de satılmak için kullanılabilir. Dördüncü bir tehdit ise phishing (oltalama) saldırılarıdır.
Sahte rezervasyon onay e-postaları, ödeme talep eden sahte web siteleri veya otel adına gönderilen sahte mesajlar, hem turistleri hem de işletmeleri kandırarak maddi ve manevi zararlara neden olur. Örneğin, bir turist sahte bir e-posta bağlantısına tıklayarak ödeme yaptığında, hem parasını kaybeder hem de kişisel bilgilerini riske atar.
Son olarak, Nesnelerin İnterneti (IoT) cihazlarının yaygınlaşmasıyla birlikte yeni bir risk alanı ortaya çıkmıştır. Akıllı otel odaları, dijital anahtar sistemleri, Wi-Fi ağları ve hatta güvenlik kameraları, siber saldırganlar tarafından ele geçirilebilir.
Bu durum, yalnızca veri güvenliğini değil, aynı zamanda fiziksel güvenliği de tehdit eder; örneğin, bir otelin Wi-Fi ağına sızan bir hacker, misafirlerin cihazlarına erişebilir veya oda erişim sistemlerini manipüle edebilir.
Tüm bu tehditler, turizm sektörünün siber güvenlik konusuna daha fazla odaklanmasını ve proaktif bir yaklaşım benimsemesini gerektirir.
Veri Güvenliği ve Siber Güvenlik Arasındaki İlişki
Turizmde veri güvenliği ve siber güvenlik, birbirinden ayrı gibi görünse de aslında birbirini tamamlayan ve iç içe geçmiş iki kavramdır. Veri güvenliği, kişisel ve kurumsal verilerin yetkisiz erişime, kayba, değiştirilmeye veya yok edilmeye karşı korunmasını hedefler. Bu, verilerin şifrelenmesi, güvenli sunucularda saklanması, yalnızca yetkili personelin erişimine açık tutulması ve düzenli yedeklemelerle korunması gibi önlemleri içerir.
Öte yandan, siber güvenlik, dijital sistemlerin, ağların, cihazların ve yazılımların siber tehditlere karşı korunmasını kapsar. Bir otelin rezervasyon sistemine yapılan bir DDoS (Dağıtık Hizmet Reddi) saldırısı, sistemin çökmesine neden olabilirken, aynı sistemdeki bir güvenlik açığı müşteri verilerinin çalınmasına yol açabilir. Bu nedenle, turizm işletmeleri bu iki alanı entegre bir şekilde ele almalıdır.
Örneğin, bir turist online bir uçak bileti satın aldığında, kredi kartı bilgileri TLS (Transport Layer Security) protokolüyle şifrelenerek güvenli bir şekilde iletilmeli ve bu verilere ev sahipliği yapan sunucular, siber saldırılara karşı korunmalıdır. Blockchain teknolojisi, bu noktada hem veri güvenliği hem de siber güvenlik için yenilikçi bir çözüm olarak öne çıkar. Blockchain, verileri merkezi bir sunucuda tutmak yerine dağıtık bir ağda saklar, bu da tek bir saldırı noktasını ortadan kaldırır. Ayrıca, her işlem şifrelenir ve değiştirilemez bir şekilde kaydedilir, bu da hem şeffaflık hem de güvenlik sağlar.
Turizmde blockchain’in kullanımı, özellikle rezervasyon sistemlerinde sahteciliği önlemek ve ödeme işlemlerinde güvenliği artırmak için giderek daha fazla ilgi görmektedir. Ancak, blockchain’in uygulanması, işletmelerin mevcut altyapılarını yenilemesini, personelini eğitmesini ve bu teknolojinin maliyetlerini karşılamasını gerektirir.
Veri güvenliği ve siber güvenlik arasındaki bu simbiyotik ilişki, turizm sektörünün dijital dönüşüm sürecinde karşılaştığı riskleri yönetebilmesi için temel bir öneme sahiptir. İşletmeler, bu iki alanı bir arada ele alarak hem müşteri verilerini koruyabilir hem de operasyonel sistemlerini güvence altına alabilir.
Dijital Dönüşümde Risk Yönetimi Stratejileri
Turizmde dijital dönüşümün getirdiği riskleri yönetmek, işletmelerin hem müşteri güvenini hem de kendi varlıklarını koruması açısından hayati bir konudur. Bu süreçte uygulanabilecek stratejiler, hem önleyici hem de tepki verici yaklaşımları içermelidir. İlk olarak, kapsamlı bir risk değerlendirmesi yapılmalıdır. İşletmeler, hangi verilerin en hassas olduğunu (örneğin kredi kartı bilgileri veya pasaport numaraları), bu verilere kimlerin erişebileceğini, hangi sistemlerin en çok risk altında olduğunu ve olası tehdit senaryolarını (örneğin fidye yazılım veya phishing) belirlemelidir.
Bir havayolu şirketi, yolcu bilgilerinin saklandığı veri tabanını analiz ederek zayıf noktaları tespit edebilir ve buna göre önlemler alabilir. İkinci olarak, güçlü bir siber güvenlik altyapısı oluşturulmalıdır. Bu altyapı, güncel antivirüs yazılımları, gelişmiş güvenlik duvarları, izinsiz giriş tespit sistemleri (IDS) ve ağ izleme araçları gibi teknolojileri içermelidir. Örneğin, bir otel zinciri, rezervasyon sistemini korumak için çok katmanlı bir güvenlik sistemi kurabilir. Üçüncü olarak, veri şifreleme standartları uygulanmalıdır.
Turistlerin hassas verileri, AES-256 gibi endüstri standardı şifreleme protokolleriyle korunmalı ve bu veriler hem aktarım sırasında hem de saklama sırasında şifreli tutulmalıdır. Dördüncü olarak, çalışan eğitimi büyük bir öneme sahiptir. Siber saldırıların çoğu, insan hatasından kaynaklanır; örneğin, bir çalışanın sahte bir e-postadaki bağlantıya tıklaması, tüm sistemi tehlikeye atabilir.
Bu nedenle, turizm işletmeleri, çalışanlarına düzenli olarak siber güvenlik farkındalık eğitimleri vermeli, phishing saldırılarını tanıma becerilerini geliştirmeli ve güvenli parola yönetimi gibi temel konularda bilinçlendirmelidir. Beşinci olarak, bir olay müdahale planı hazırlanmalıdır. Veri ihlali veya siber saldırı durumunda, işletmelerin hızlı ve etkili bir şekilde tepki vermesi gerekir.
Bu plan, müşterilere bildirim yapmayı, yasal mercilere bilgi vermeyi, sistemlerin yeniden güvenli hale getirilmesini ve olası zararların en aza indirilmesini içermelidir. Altıncı olarak, düzenli güvenlik testleri ve denetimler yapılmalıdır.
Penetrasyon testleri (pentest), sistemdeki zayıflıkları ortaya çıkararak işletmelerin bu açıkları kapatmasına olanak tanır. Son olarak, siber güvenlik sigortası gibi finansal koruma araçları da risk yönetiminin bir parçası olabilir.
Bu sigorta poliçeleri, veri ihlali veya fidye yazılımı gibi olaylardan kaynaklanan mali kayıpları karşılayarak işletmelere bir güvenlik ağı sağlar. Bu stratejiler, turizmde dijital dönüşümün risklerini kapsamlı bir şekilde yönetmek için sağlam bir temel oluşturur ve işletmelerin hem kısa vadeli hem de uzun vadeli güvenlik ihtiyaçlarını karşılar.

Turizmde Siber Güvenlik Yatırımlarının Önemi
Turizm sektöründe siber güvenlik yatırımları, günümüzde bir lüks değil, bir zorunluluk olarak karşımıza çıkar. Müşteriler, kişisel verilerinin güvende olduğunu bilmek ister ve bu güven, bir işletmenin marka değerini ve müşteri sadakatini doğrudan etkiler. Örneğin, bir otel zinciri, güçlü siber güvenlik önlemleri aldığını ve GDPR gibi standartlara uyduğunu duyurarak rakiplerinden ayrışabilir, böylece daha fazla müşteri çekebilir.
Aynı zamanda, siber güvenlik yatırımları, yasal uyumluluk açısından da kritik bir rol oynar. GDPR, ABD’deki CCPA (California Consumer Privacy Act) ve diğer veri koruma yasaları, işletmelere veri ihlallerinde yüksek cezalar getirebilir; bu nedenle, proaktif bir yaklaşım benimsemek, hem mali kayıpları hem de hukuki riskleri önler. Öte yandan, siber güvenlik eksikliği, ciddi itibar kayıplarına yol açabilir. Bir veri ihlali haberi, sosyal medyada ve haber platformlarında hızla yayılarak işletmenin güvenilirliğini zedeler.
Özellikle küçük işletmeler için bu tür bir olay, müşteri kaybına ve hatta kapanmaya kadar varan sonuçlar doğurabilir. Teknolojik altyapıya yapılan yatırımlar, aynı zamanda operasyonel verimliliği artırır. Güvenli bir rezervasyon sistemi, hem müşterilere hızlı ve sorunsuz bir hizmet sunar hem de işletmenin veri yönetim süreçlerini optimize eder. Ayrıca, siber güvenlik yatırımları, işletmelerin yeni teknolojilere uyum sağlamasını kolaylaştırır.
Örneğin, blockchain tabanlı bir rezervasyon sistemine geçiş yapmak isteyen bir turizm şirketi, bu sistemi güvenli bir şekilde uygulamak için öncelikle mevcut siber güvenlik altyapısını güçlendirmelidir.
Bu yatırımlar, kısa vadede bir maliyet gibi görünse de, uzun vadede hem finansal hem de stratejik faydalar sağlar. Turizm sektörü, siber güvenlik yatırımlarıyla dijital dönüşümün avantajlarını maksimize edebilir ve geleceğe daha güvenli bir şekilde ilerleyebilir. Bu nedenle, işletmelerin bütçelerinde siber güvenliğe öncelik vermesi, hem kendilerini hem de müşterilerini korumak için vazgeçilmez bir adımdır.
Turizmde Veri Güvenliği ve Siber Güvenlikteki Gelecek Trendleri
Turizmde veri güvenliği ve siber güvenliğin geleceği, teknolojinin hızlı evrimiyle birlikte şekillenmeye devam edecektir. İlk olarak, yapay zeka (AI) ve makine öğrenimi, siber tehditleri tespit etme ve önleme konusunda devrim yaratacaktır. AI tabanlı sistemler, anormal aktiviteleri gerçek zamanlı olarak analiz edebilir ve potansiyel tehditleri insan müdahalesine gerek kalmadan engelleyebilir.
Örneğin, bir otelin rezervasyon sisteminde şüpheli bir girişimi tespit eden bir AI aracı, bu tehdidi anında durdurabilir ve sistem yöneticilerini uyarabilir. İkinci olarak, biyometrik güvenlik sistemleri giderek daha fazla yaygınlaşacaktır. Parmak izi tarama, yüz tanıma ve retina doğrulama gibi teknolojiler, turistlerin kimliklerini hızlı ve güvenli bir şekilde doğrularken, veri güvenliğini artırır.
Bu sistemler, özellikle havalimanlarında ve otellerde check-in süreçlerini hızlandırarak hem güvenlik hem de kullanıcı deneyimi açısından fayda sağlar. Üçüncü olarak, kuantum şifreleme gibi yenilikçi yöntemler, veri koruma standartlarını yeniden tanımlayabilir. Kuantum teknolojisi, mevcut şifreleme yöntemlerini kırabilecek kadar güçlü sistemlere karşı bir savunma sunar ve gelecekte siber güvenliğin temel taşlarından biri haline gelebilir. Dördüncü olarak, sıfır güven (zero trust) modeli, turizm sektöründe daha fazla benimsenecektir.
Bu yaklaşım, her kullanıcıyı ve cihazı potansiyel bir tehdit olarak görerek sürekli doğrulama gerektirir; böylece, iç ve dış tehditlere karşı daha sağlam bir koruma sağlanır. Beşinci olarak, düzenleyici çerçeveler de evrilecektir. Hükümetler ve uluslararası kuruluşlar, siber güvenlik standartlarını sıkılaştırarak turizm işletmelerine daha fazla sorumluluk yükleyebilir.
Örneğin, gelecekte veri ihlallerine karşı daha katı cezalar getirilebilir veya işletmelerin belirli güvenlik sertifikalarına sahip olması zorunlu hale gelebilir. Altıncı olarak, bulut tabanlı güvenlik çözümleri popülerlik kazanacaktır.
Bulut sistemleri, verilerin merkezi bir sunucuda tutulması yerine dağıtık bir şekilde saklanmasını sağlayarak hem esneklik hem de güvenlik sunar. Bu trendler, turizmde veri güvenliği ve siber güvenliğin önümüzdeki yıllarda daha karmaşık, entegre ve teknoloji odaklı bir hale geleceğini göstermektedir. İşletmeler, bu gelişmelere ayak uydurarak hem kendilerini hem de müşterilerini koruyabilir, aynı zamanda dijital dönüşümün sunduğu fırsatları tam anlamıyla değerlendirebilir.

Sonuç
Turizmde veri güvenliği ve siber güvenlik, dijital dönüşümün en kritik ve ayrılmaz unsurlarıdır. Sektör, online rezervasyon sistemlerinden temassız teknolojilere kadar birçok yeniliği benimserken, veri sızıntıları, fidye yazılımlar, kimlik hırsızlığı ve phishing gibi siber tehditlerle karşı karşıyadır.
Bu riskleri yönetmek için işletmelerin kapsamlı risk değerlendirmeleri yapması, güçlü bir siber güvenlik altyapısı kurması, veri şifreleme standartlarını uygulaması, çalışanlarını eğitmesi ve olay müdahale planları hazırlaması gerekmektedir. Siber güvenlik yatırımları, müşteri güvenini artırmanın yanı sıra yasal uyumluluk ve itibar koruması açısından da vazgeçilmezdir. Gelecekte, yapay zeka, biyometrik sistemler, kuantum şifreleme ve sıfır güven modeli gibi yenilikler, turizmde veri güvenliğini daha da güçlendirecek ve sektörü siber tehditlere karşı daha dirençli hale getirecektir.
Dijital dönüşüm, turizm sektörünü modernize ederek hem turistlere hem de işletmelere büyük fırsatlar sunarken, bu dönüşümün sürdürülebilirliği ancak etkili bir risk yönetimi ile sağlanabilir. Veri güvenliği ve siber güvenlik, turizmin geleceğini şekillendiren temel taşlar olarak kalmaya devam edecek ve sektörü hem bireyler hem de işletmeler için daha güvenli, güvenilir ve yenilikçi bir hale getirecektir.
Sık Sorulan Sorular
Turizmde Veri Güvenliği Neden Bu Kadar Önemlidir?
Turizmde veri güvenliği, hem turistlerin hem de işletmelerin korunması için kritik bir öneme sahiptir. Turistler, rezervasyon yaparken veya seyahat sırasında ad, pasaport numarası, kredi kartı bilgileri gibi hassas verilerini paylaşır. Bu veriler, siber suçlular tarafından çalınırsa kimlik hırsızlığı, finansal dolandırıcılık veya karanlık web’de satış gibi ciddi sonuçlar doğurabilir. İşletmeler açısından ise veri güvenliği ihlalleri, müşteri güvenini sarsar, milyonlarca dolarlık cezalarla sonuçlanabilir ve itibar kaybına yol açabilir. Örneğin, Marriott’un 2018’deki veri ihlali, 500 milyon müşterinin bilgilerinin çalınmasıyla sonuçlanmış ve şirkete büyük zarar vermiştir. Ayrıca, GDPR gibi yasalar, veri koruma standartlarına uymayı zorunlu kılar. Bu nedenle, turizmde veri güvenliği, dijital dönüşümün sürdürülebilirliği ve sektörel güvenilirlik için vazgeçilmezdir.
Turizm Sektöründe En Yaygın Siber Tehditler Nelerdir?
Turizm sektörü, hassas veri hacmi nedeniyle birçok siber tehditle karşı karşıyadır. En yaygın tehditlerden biri veri sızıntılarıdır; hackerlar, otel veya havayolu şirketlerinin veri tabanlarına sızarak müşteri bilgilerini çalabilir. Fidye yazılımlar (ransomware) da büyük bir risktir; saldırganlar, sistemleri kilitleyerek verilere erişimi engeller ve fidye talep eder. Kimlik hırsızlığı, turistlerin kişisel verilerinin çalınarak sahte işlemler için kullanılmasıyla sonuçlanabilir. Phishing (oltalama) saldırıları ise sahte e-postalar veya web siteleriyle hem turistleri hem de işletmeleri hedef alır. Ayrıca, IoT cihazlarının (örneğin akıllı otel odaları veya Wi-Fi ağları) yaygınlaşması, yeni güvenlik açıkları yaratır. Bu tehditler, turizm sektörünün siber güvenlik önlemlerine yatırım yapmasını zorunlu kılar.
Turizm İşletmeleri Siber Güvenlik Risklerini Nasıl Azaltabilir?
Turizm işletmeleri, siber güvenlik risklerini azaltmak için çok yönlü bir yaklaşım benimsemelidir. Öncelikle, risk değerlendirmesi yaparak hassas verileri ve potansiyel tehditleri belirlemelidirler. Güçlü bir siber güvenlik altyapısı kurmak için antivirüs yazılımları, güvenlik duvarları ve izinsiz giriş tespit sistemleri kullanılmalıdır. Veri şifreleme, özellikle kredi kartı bilgileri gibi hassas verilerin korunmasında kritik bir rol oynar. Çalışan eğitimi de önemlidir; phishing saldırılarını tanıyabilen ve güvenli parola yönetimi uygulayan personel, insan kaynaklı hataları en aza indirir. Ayrıca, bir olay müdahale planı hazırlanmalı ve düzenli güvenlik testleri yapılmalıdır. Siber güvenlik sigortası ise mali kayıplara karşı ek bir koruma sağlar. Bu stratejiler, turizmde dijital güvenlik seviyesini artırır.
Dijital Dönüşüm Turizmde Siber Güvenliği Nasıl Etkiler?
Dijital dönüşüm, turizmde hem fırsatlar hem de riskler yaratır. Online rezervasyon sistemleri, temassız teknolojiler ve mobil uygulamalar, müşteri deneyimini iyileştirirken, daha fazla verinin dijital ortamda işlenmesine neden olur. Bu, siber suçlular için daha geniş bir saldırı yüzeyi oluşturur. Örneğin, bir otelin Wi-Fi ağına sızan bir hacker, hem müşteri verilerini çalabilir hem de fiziksel güvenliği tehdit edebilir. Ancak dijital dönüşüm, aynı zamanda siber güvenliği güçlendirecek araçlar sunar. Yapay zeka, tehditleri gerçek zamanlı tespit edebilir; blockchain, rezervasyon ve ödeme işlemlerini güvenli hale getirebilir; biyometrik sistemler ise kimlik doğrulamasını kolaylaştırır. Dolayısıyla, dijital dönüşüm, turizmde siber güvenlik risklerini artırırken, bu riskleri yönetmek için yenilikçi çözümler de sağlar.