Makale İçerikleri
12 günlük İsrail-İran savaşı, bölgedeki ekonomik ve sosyal dengeleri derinden etkiledi. İsrail’in ABD desteğiyle İran’daki askeri, nükleer ve sivil hedeflere yönelik düzenlediği yoğun saldırılar, İran’ın balistik füzeler ve insansız hava araçlarıyla karşılık vermesiyle 12 gün süren bir savaşa dönüştü. ABD Başkanı Donald Trump’ın 24 Haziran’da ateşkes ilan etmesiyle çatışmalar sona erse de, bu kısa ama yoğun savaş, turizm sektöründe büyük bir yıkım yarattı.
Özellikle Türkiye, Ürdün ve Mısır gibi turizmde öne çıkan ülkelerde rezervasyon iptalleri %95’e ulaşarak yaz sezonunun fiilen sona ermesine neden oldu. Oteller boş kaldı, tur operatörleri ciddi kayıplar yaşadı ve sektör temsilcileri umutlarını gelecek bahara erteledi. Hürmüz Boğazı’ndaki güvenlik endişeleri, hava sahalarının kapanması ve uçuş iptalleri, turistlerin bölgeye seyahat etme isteğini ciddi şekilde azalttı. Körfez ülkelerinin petrol gelirlerindeki dalgalanmalar ve enerji sektöründeki aksamalar da ekonomik etkileri artırdı. Türkiye gibi incoming turizmde güçlü bir konuma sahip ülkeler, bu krizden en çok etkilenenler arasında yer aldı.
Savaşın finans piyasaları, enerji sektörü ve tedarik zincirleri üzerindeki etkileri, turizm sektörünün yanı sıra bölgesel ekonomileri de sarstı. Bu makale, 12 günlük savaşın turizm sektörüne etkilerini, bölgedeki ekonomik dinamikleri ve gelecekteki toparlanma olasılıklarını detaylı bir şekilde ele alıyor.

Savaşın Turizm Sektörüne Etkileri
İsrail-İran arasındaki 12 günlük savaş, Ortadoğu’nun turizm sektörünü adeta felce uğrattı. Türkiye, Ürdün ve Mısır gibi bölgenin önde gelen turizm destinasyonları, savaşın yarattığı güvenlik endişeleri nedeniyle büyük bir darbe aldı. Türkiye’de turizmciler, günlük rezervasyon sayısında %90’a varan kayıplar yaşandığını ve yaz sezonunun başlamadan bittiğini belirtiyor. Özellikle Antalya, Bodrum ve Kapadokya gibi popüler destinasyonlarda oteller boş kalırken, tur operatörleri ve seyahat acenteleri ciddi gelir kayıplarıyla karşı karşıya kaldı. Savaşın başlangıcında, İsrail’in İran’a yönelik saldırıları ve İran’ın misillemeleri, bölgedeki hava sahalarının kapanmasına ve uçuşların iptal edilmesine neden oldu. Bu durum, özellikle Avrupa ve Körfez ülkelerinden gelen turistlerin seyahat planlarını ertelemesine veya tamamen iptal etmesine yol açtı.
Türkiye Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, İran’dan beklenen 3,5 milyon turistin sayısında ciddi düşüşler olduğunu ve Arap Yarımadası’ndan Karadeniz bölgesine gelen turist akışının da durma noktasına geldiğini ifade etti. Ürdün’de ise durum daha da vahim; ekonomi uzmanı Hüsam Ayiş, rezervasyon iptallerinin %95’e ulaştığını ve 2025’in ilk beş ayında %15,7’lik turizm geliri artışı ile %20,6’lık turist sayısı büyümesinin savaş nedeniyle tamamen yok olduğunu belirtti.
Mısır’da da benzer bir tablo ortaya çıktı; Mısırlı ekonomist Abdunnebi Abdulmuttalib, savaşın temel ürün fiyatlarında %2 ila %10 oranında artışa neden olduğunu ve turizm sektörünün ciddi bir çöküş yaşadığını vurguladı. Savaşın yarattığı güvenlik algısı, turistlerin Ortadoğu destinasyonlarına olan güvenini sarsarken, Körfez ülkelerindeki finans piyasalarında yaşanan dalgalanmalar da turizm yatırımlarını olumsuz etkiledi. Hürmüz Boğazı’ndaki güvenlik endişeleri, bölgeye olan uçuşların azalmasına ve tedarik zincirlerinde aksamalara yol açtı.
Bu durum, turizm sektörünün yanı sıra bölgesel ekonomilerin genelini etkileyerek, otellerin doluluk oranlarını tarihi düşük seviyelere çekti. Türkiye gibi turizm gelirlerinin ekonomide önemli bir paya sahip olduğu ülkeler için bu kriz, hem kısa vadeli gelir kayıplarına hem de uzun vadeli imaj sorunlarına neden olabilir. Ateşkesin kalıcılığı ve hükümetlerin alacağı teşvik önlemleri, sektörün toparlanma sürecinde belirleyici olacak.
Körfez Ülkelerindeki Ekonomik Etkiler
İsrail-İran savaşı, Körfez ülkelerinin ekonomilerini de derinden etkiledi. Uluslararası petrol ve enerji uzmanı Dr. Memduh Selame, savaş sırasında petrol fiyatlarındaki kısa süreli artışın Körfez ülkelerine geçici bir kazanç sağladığını, ancak ateşkesle birlikte fiyatların referans seviyelerin altına düştüğünü belirtti. Körfez ülkelerinin bütçeleri, Brent tipi petrol için varil başına 85-95 dolar arasında değişen referans fiyatlara dayanıyor. Ancak mevcut fiyatlar bu seviyelerin altında kalarak, özellikle Suudi Arabistan gibi ülkelerin harcamalarını karşılamasını zorlaştırıyor. Çin’in, dünyanın en büyük petrol ithalatçısı olarak Körfez ham petrolüne olan talebin ana kaynağı olduğu düşünüldüğünde, bu dalgalanmaların küresel etkileri de dikkat çekiyor.
Hürmüz Boğazı, dünya genelinde deniz yoluyla taşınan petrolün yaklaşık %40’ını ve sıvılaştırılmış doğalgazın %20’sini taşıyan stratejik bir geçit olarak, savaş sırasında büyük bir risk altında kaldı. İran’ın boğazı kapatma tehdidi, Kuveyt, Irak ve Katar gibi boğaza bağımlı ülkeler için ciddi bir tehlike oluşturdu. Ekonomist Nayil el-Cevabire, boğazın kapatılmamasının bölgedeki petrol ülkeleri için bir rahatlama sağladığını, ancak savaşın finans piyasalarında yarattığı satış dalgalarının Körfez borsalarını sarstığını ifade etti. Suudi Arabistan’ın Yenbu Limanı’na uzanan boru hattı ve BAE’nin Fuceyre Limanı’na uzanan hattı, Hürmüz Boğazı’na olan bağımlılığı bir miktar azaltsa da, Selame’ye göre bu alternatifler tam bir çözüm sunmuyor.
Hürmüz Boğazı’ndan geçen petrol miktarının günlük 20 milyon varilden 14,5 milyon varile düşebileceği belirtiliyor, ancak boğaza olan bağımlılık on yıllarca devam edebilir. Bu durum, savaşın Körfez ülkelerindeki ekonomik istikrarı tehdit ettiğini ve turizm gibi sektörlerin yanı sıra enerji ihracatını da olumsuz etkilediğini gösteriyor. Türkiye, Körfez ülkelerinden gelen turistlere büyük ölçüde bağımlı olduğu için, bu ekonomik dalgalanmalar Türkiye’deki turizm sektörünü dolaylı olarak etkiledi. Örneğin, Karadeniz bölgesine gelen Körfez turisti sayısında yaşanan düşüş, bölgedeki otel ve restoran işletmelerini ciddi şekilde zorladı. Körfez ülkelerindeki ekonomik belirsizlik, turizm harcamalarını azalttı ve bu durum, Türkiye’nin incoming turizm gelirlerini olumsuz etkiledi.

Ürdün ve Mısır’daki Turizm ve Enerji Krizleri
Ürdün ve Mısır, İsrail-İran savaşının turizm ve enerji sektörlerinde yarattığı krizden en çok etkilenen ülkeler arasında yer aldı. Ürdünlü ekonomi uzmanı Hüsam Ayiş, savaşın Ürdün’ün enerji sektörünü derinden etkilediğini ve İsrail’den gelen doğalgazın kesilmesiyle ülkenin elektrik üretiminde daha pahalı alternatiflere yönelmek zorunda kaldığını belirtti. İsrail ile 2016’da imzalanan ve 2020’de devreye giren 15 yıllık gaz anlaşması, savaş nedeniyle tek taraflı olarak askıya alındı.
Bu durum, Ürdün’ün enerji güvenliği stratejisini yeniden gözden geçirmesini zorunlu kıldı. Ayiş, petrol ve gaz için stratejik stokların bir buçuk aydan en az üç-dört aya çıkarılması gerektiğini vurguladı. Turizm sektöründe ise Ürdün, rezervasyon iptallerinin %95’e ulaşmasıyla büyük bir darbe aldı. 2025’in ilk beş ayında turizm gelirlerinde %15,7 ve turist sayısında %20,6’lık büyüme kaydedilmişken, savaş bu olumlu tabloyu tamamen tersine çevirdi.
Petra ve Ölü Deniz gibi popüler destinasyonlar turist kaybına uğrarken, oteller ve tur operatörleri ciddi gelir kayıplarıyla karşı karşıya kaldı. Mısır’da da durum farklı değil; Mısırlı ekonomist Abdunnebi Abdulmuttalib, savaşın temel ürün fiyatlarında %2 ila %10 oranında artışa neden olduğunu ve kamu maliyesini zorladığını ifade etti. İsrail gazının kesilmesi, Mısır’da elektrik üretiminde “yük azaltımı” senaryosunu yeniden gündeme getirdi; bu durum, daha önce yıllık 4 milyar dolarlık kayba yol açmıştı. Mısır borsası, savaşın başlangıcında sert bir düşüş yaşasa da, ateşkes sonrası istikrar sağlandı.
Ancak, turizm sektöründeki kayıplar telafi edilemedi ve rezervasyon iptalleri %95’e ulaşarak yaz sezonunu bitirdi. Şarm El-Şeyh ve Hurgada gibi destinasyonlar, savaşın yarattığı güvenlik endişeleri nedeniyle turist çekemedi. Hem Ürdün hem de Mısır’da, ekonomik toparlanma için ateşkesin kalıcılığı ve hükümetlerin alacağı teşvik önlemleri kritik önem taşıyor. Türkiye gibi bu ülkeler de, savaşın dolaylı etkilerinden kurtulmak için alternatif pazarlara yönelmeye çalışıyor, ancak kısa vadede toparlanma zor görünüyor.
Türkiye Turizm Sektörünün Karşılaştığı Zorluklar
Türkiye, incoming turizmde dünyanın önde gelen destinasyonlarından biri olmasına rağmen, İsrail-İran savaşı nedeniyle ciddi bir krizle karşı karşıya kaldı. Savaşın başlangıcında, güvenlik endişeleri ve hava sahalarının kapanması, Avrupa ve Körfez ülkelerinden gelen turistlerin rezervasyonlarını iptal etmesine neden oldu. Turizmciler, günlük rezervasyon sayısında %90’a varan kayıplar yaşandığını ve yaz sezonunun fiilen sona erdiğini belirtiyor.
Antalya, Bodrum, İzmir ve Kapadokya gibi popüler destinasyonlarda otellerin doluluk oranları tarihi düşük seviyelere geriledi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, İran’dan beklenen 3,5 milyon turistin sayısında ciddi düşüşler olduğunu ve Arap Yarımadası’ndan Karadeniz bölgesine gelen turist akışının durma noktasına geldiğini ifade etti. Savaşın hava sahalarına etkisi, uçuş iptallerini artırırken, turistlerin bölgeye seyahat etme isteğini azalttı.
Örneğin, Körfez ülkelerinden gelen turistler, Hürmüz Boğazı’ndaki güvenlik endişeleri nedeniyle seyahat planlarını erteledi. Türkiye’nin turizm sektörü, 2025’in ilk beş ayında güçlü bir performans göstermiş ve turist sayısında %10’un üzerinde büyüme kaydetmişti. Ancak, savaş bu olumlu tabloyu tersine çevirdi ve sektör temsilcileri, rezervasyon iptallerinin %95’e ulaştığını belirtiyor. Tur operatörleri ve otel işletmecileri, gelir kayıplarını telafi etmek için alternatif pazarlara yönelmeye çalışıyor, ancak Avrupa ve Körfez ülkelerindeki talep düşüşü bu çabaları zorlaştırıyor. Hükümetin, sektörü desteklemek için teşvik paketleri ve tanıtım kampanyaları gibi önlemler alması gerektiği belirtiliyor.
Ayrıca, ateşkesin kalıcılığı, sektörün toparlanma sürecinde belirleyici olacak. Türkiye’nin turizmdeki rekabet avantajını koruması için, güvenlik algısını güçlendirecek adımlar atılması ve yeni pazarlara yönelik agresif bir tanıtım stratejisi izlenmesi kritik önem taşıyor. Örneğin, Asya ve Uzakdoğu pazarlarına yönelik kampanyalar, Körfez ve Avrupa’daki kayıpları bir miktar telafi edebilir. Ancak, savaşın yarattığı imaj sorunu, uzun vadede Türkiye’nin turizm sektörünü etkileyebilir.
Ekonomik ve Stratejik Etkiler: Hürmüz Boğazı’nın Rolü
Hürmüz Boğazı, İsrail-İran savaşının ekonomik etkilerinin merkezinde yer aldı. Dünya genelinde deniz yoluyla taşınan petrolün %40’ı ve sıvılaştırılmış doğalgazın %20’si bu boğazdan geçiyor, bu da boğazı küresel enerji ticareti için kritik bir nokta haline getiriyor. İran’ın savaş sırasında boğazı kapatma tehdidi, Kuveyt, Irak ve Katar gibi boğaza bağımlı ülkeler için ciddi bir risk oluşturdu. Ekonomist Nayil el-Cevabire, boğazın kapatılmamasının bölgedeki petrol ülkeleri için bir rahatlama sağladığını, ancak savaşın finans piyasalarında yarattığı dalgalanmaların Körfez borsalarını sarstığını belirtti.
Suudi Arabistan ve BAE, Yenbu ve Fuceyre limanlarına uzanan boru hatlarıyla Hürmüz Boğazı’na olan bağımlılığı bir miktar azaltsa da, bu alternatifler tam bir çözüm sunmuyor. Dr. Memduh Selame, boğazın kapatılması durumunda petrol akışının günlük 20 milyon varilden 14,5 milyon varile düşebileceğini, ancak bağımlılığın on yıllarca süreceğini vurguladı. Bu durum, savaşın enerji sektöründeki etkilerinin yanı sıra turizm gibi dolaylı sektörleri de vurduğunu gösteriyor. Türkiye, Körfez ülkelerinden gelen turistlere bağımlı olduğu için, bu ekonomik dalgalanmalar turizm gelirlerini olumsuz etkiledi.
Örneğin, Karadeniz bölgesine gelen Körfez turisti sayısında yaşanan düşüş, bölgedeki otel ve restoran işletmelerini zorladı. Hürmüz Boğazı’ndaki güvenlik endişeleri, uçuş iptallerini artırarak turist akışını durdurdu. Türkiye’nin bu krizden kurtulması için, Körfez ülkeleriyle turizm iş birliğini güçlendirmesi ve alternatif pazarlara yönelmesi gerekiyor. Ancak, savaşın yarattığı ekonomik belirsizlik, bu çabaları kısa vadede zorlaştırıyor. Ateşkesin kalıcılığı ve bölgedeki güvenlik algısının iyileşmesi, hem enerji hem de turizm sektörünün toparlanması için kritik önem taşıyor.
Sonuç
İsrail-İran arasındaki 12 günlük savaş, turizm sektörünü derinden etkileyerek Türkiye, Ürdün ve Mısır gibi ülkelerde yaz sezonunun başlamadan bitmesine neden oldu. Rezervasyon iptallerinin %95’e ulaşması, otellerin boş kalması ve tur operatörlerinin ciddi gelir kayıpları yaşaması, sektörde büyük bir kriz yarattı. Hürmüz Boğazı’ndaki güvenlik endişeleri, hava sahalarının kapanması ve uçuş iptalleri, turistlerin bölgeye seyahat etme isteğini azalttı.
Körfez ülkelerindeki ekonomik dalgalanmalar, petrol gelirlerindeki düşüş ve finans piyasalarındaki satış dalgaları, turizm sektörünün yanı sıra bölgesel ekonomileri de sarstı. Türkiye’nin incoming turizmdeki güçlü konumu, bu krizden en çok etkilenen unsurlardan biri oldu.
Ateşkesin kalıcılığı, hükümetlerin alacağı teşvik önlemleri ve yeni pazarlara yönelik tanıtım kampanyaları, sektörün toparlanma sürecinde belirleyici olacak. Türkiye, Asya ve Uzakdoğu gibi alternatif pazarlara yönelerek kayıpları telafi etmeye çalışsa da, savaşın yarattığı imaj sorunu uzun vadeli bir tehdit oluşturuyor. Bölgedeki güvenlik algısının iyileşmesi ve uluslararası iş birliklerinin güçlendirilmesi, turizm sektörünün yeniden canlanması için kritik önem taşıyor.

Sık Sorulan Sorular
Hürmüz Boğazı’nın turizm sektörüne etkisi nedir?
Hürmüz Boğazı, dünya genelinde deniz yoluyla taşınan petrolün %40’ını ve sıvılaştırılmış doğalgazın %20’sini taşıyan stratejik bir geçit olarak, İsrail-İran savaşının turizm sektörüne dolaylı etkilerinin merkezinde yer aldı. İran’ın savaş sırasında boğazı kapatma tehdidi, Kuveyt, Irak ve Katar gibi boğaza bağımlı ülkeler için ciddi bir risk oluşturdu. Ekonomist Nayil el-Cevabire, boğazın kapatılmamasının bölgedeki petrol ülkeleri için bir rahatlama sağladığını, ancak savaşın finans piyasalarında yarattığı dalgalanmaların Körfez borsalarını sarstığını belirtti. Bu ekonomik belirsizlik, Körfez ülkelerinden gelen turistlerin harcamalarını azalttı ve Türkiye gibi Körfez turizmine bağımlı ülkeleri olumsuz etkiledi. Örneğin, Karadeniz bölgesine gelen Körfez turisti sayısında yaşanan düşüş, bölgedeki otel ve restoran işletmelerini zorladı. Hürmüz Boğazı’ndaki güvenlik endişeleri, hava sahalarının kapanmasına ve uçuş iptallerine yol açarak turist akışını durdurdu. Suudi Arabistan ve BAE, Yenbu ve Fuceyre limanlarına uzanan boru hatlarıyla boğaza olan bağımlılığı bir miktar azaltsa da, bu alternatifler tam bir çözüm sunmuyor. Dr. Memduh Selame, boğazın kapatılması durumunda petrol akışının günlük 20 milyon varilden 14,5 milyon varile düşebileceğini, ancak bağımlılığın on yıllarca süreceğini vurguladı. Bu durum, savaşın enerji sektöründeki etkilerinin turizm gibi dolaylı sektörleri de vurduğunu gösteriyor. Türkiye’nin incoming turizm gelirleri, Körfez ülkelerindeki ekonomik dalgalanmalar nedeniyle ciddi bir darbe aldı. Turizmciler, rezervasyon iptallerinin %95’e ulaştığını ve yaz sezonunun fiilen sona erdiğini belirtiyor. Türkiye’nin bu krizden kurtulması için, Körfez ülkeleriyle turizm iş birliğini güçlendirmesi ve Asya gibi alternatif pazarlara yönelmesi gerekiyor. Ancak, savaşın yarattığı güvenlik algısı sorunu, bu çabaları kısa vadede zorlaştırıyor.
Ürdün ve Mısır turizm sektörü neden bu kadar etkilendi?
Ürdün ve Mısır, İsrail-İran savaşının turizm sektöründe yarattığı krizden en çok etkilenen ülkeler arasında yer aldı. Ürdünlü ekonomi uzmanı Hüsam Ayiş, savaşın turizm sektörünü çökerttiğini ve rezervasyon iptallerinin %95’e ulaştığını belirtti. 2025’in ilk beş ayında Ürdün, turizm gelirlerinde %15,7 ve turist sayısında %20,6’lık büyüme kaydetmişken, savaş bu olumlu tabloyu tamamen tersine çevirdi. Petra ve Ölü Deniz gibi popüler destinasyonlar turist kaybına uğrarken, oteller ve tur operatörleri ciddi gelir kayıplarıyla karşı karşıya kaldı. Savaşın enerji sektörüne etkisi de Ürdün’ü zorladı; İsrail’den gelen doğalgazın kesilmesi, ülkenin elektrik üretiminde daha pahalı alternatiflere yönelmesine neden oldu. İsrail ile 2016’da imzalanan 15 yıllık gaz anlaşması, savaş nedeniyle tek taraflı olarak askıya alındı. Ayiş, enerji güvenliği için stratejik stokların artırılması gerektiğini vurguladı. Mısır’da ise Mısırlı ekonomist Abdunnebi Abdulmuttalib, savaşın temel ürün fiyatlarında %2 ila %10 oranında artışa neden olduğunu ve turizm sektörünün ciddi bir çöküş yaşadığını ifade etti. İsrail gazının kesilmesi, elektrik üretiminde “yük azaltımı” senaryosunu yeniden gündeme getirdi ve bu durum daha önce yıllık 4 milyar dolarlık kayba yol açmıştı. Şarm El-Şeyh ve Hurgada gibi destinasyonlar, güvenlik endişeleri nedeniyle turist çekemedi. Mısır borsası, savaşın başlangıcında sert bir düşüş yaşasa da, ateşkes sonrası istikrar sağlandı. Ancak, turizm sektöründeki kayıplar telafi edilemedi. Her iki ülke de, savaşın yarattığı güvenlik algısı sorunu nedeniyle turist akışını kaybetti. Ateşkesin kalıcılığı ve hükümetlerin alacağı teşvik önlemleri, toparlanma sürecinde belirleyici olacak. Türkiye gibi bu ülkeler de, alternatif pazarlara yönelmeye çalışıyor, ancak kısa vadede toparlanma zor görünüyor.
Türkiye turizm sektörü bu krizden nasıl kurtulabilir?
Türkiye turizm sektörü, İsrail-İran savaşının yarattığı krizden kurtulmak için bir dizi strateji geliştirmeli. Savaş, rezervasyon iptallerinin %95’e ulaşmasına ve yaz sezonunun fiilen sona ermesine neden oldu. Antalya, Bodrum ve Kapadokya gibi destinasyonlarda oteller boş kalırken, tur operatörleri ciddi gelir kayıpları yaşadı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, İran’dan beklenen 3,5 milyon turistin sayısında düşüşler olduğunu ve Körfez ülkelerinden Karadeniz’e gelen turist akışının durma noktasına geldiğini belirtti. Türkiye’nin bu krizden kurtulması için, öncelikle güvenlik algısını güçlendirecek adımlar atması gerekiyor. Hükümetin, sektörü desteklemek için teşvik paketleri, vergi indirimleri ve tanıtım kampanyaları gibi önlemler alması kritik önem taşıyor. Örneğin, Asya ve Uzakdoğu pazarlarına yönelik agresif bir tanıtım stratejisi, Körfez ve Avrupa’daki kayıpları telafi edebilir. Çin, Hindistan ve Güney Kore gibi ülkelerden gelen turist sayısı, son yıllarda artış gösteriyordu; bu pazarlara odaklanmak, kısa vadeli kayıpları azaltabilir. Ayrıca, dijital pazarlama ve uluslararası turizm fuarlarına katılım, Türkiye’nin imajını güçlendirebilir. Ateşkesin kalıcılığı, sektörün toparlanma sürecinde belirleyici olacak; ancak, savaşın yarattığı imaj sorunu, uzun vadeli bir tehdit oluşturuyor. Türkiye’nin Körfez ülkeleriyle turizm iş birliğini güçlendirmesi ve vizesiz seyahat gibi kolaylıklar sunması, bu ülkelerden gelen turist akışını yeniden canlandırabilir. Yerel işletmelerin, erken rezervasyon kampanyaları ve uygun fiyat politikalarıyla müşteri çekmesi de önemli. Ancak, hava sahalarının yeniden açılması ve uçuşların normale dönmesi, toparlanma için temel bir önkoşul. Türkiye’nin turizmdeki rekabet avantajını koruması için, hem hükümet hem de özel sektörün koordineli bir şekilde çalışması gerekiyor.
Ateşkes turizm sektörünü nasıl etkiler?
24 Haziran 2025’te ABD Başkanı Donald Trump’ın duyurduğu ateşkes, İsrail-İran savaşının turizm sektörüne etkilerini hafifletme potansiyeline sahip, ancak toparlanma süreci karmaşık ve zaman alıcı olacak. Türkiye, Ürdün ve Mısır gibi ülkelerde rezervasyon iptalleri %95’e ulaşarak yaz sezonunu bitirdi. Ateşkes, güvenlik endişelerini bir miktar azaltsa da, turistlerin Ortadoğu destinasyonlarına olan güvenini yeniden inşa etmek zaman alacak. Türkiye’de turizmciler, savaşın hava sahalarının kapanmasına ve uçuş iptallerine neden olduğunu, bu durumun Avrupa ve Körfez ülkelerinden gelen turist akışını durdurduğunu belirtiyor. Ateşkesin kalıcılığı, sektörün toparlanma hızını belirleyecek; ancak, kısa vadede rezervasyonların eski seviyelere dönmesi zor görünüyor. Hükümetlerin alacağı teşvik önlemleri, vergi indirimleri ve tanıtım kampanyaları, toparlanmayı hızlandırabilir. Örneğin, Türkiye’nin Asya ve Uzakdoğu pazarlarına yönelmesi, kayıpları telafi etme potansiyeli taşıyor. Ürdün ve Mısır’da da benzer bir durum söz konusu; Hüsam Ayiş, Ürdün’ün ekonomik toparlanma için ateşkesin kalıcılığına ve teşvik önlemlerine ihtiyaç duyduğunu belirtti. Mısır’da ise Abdunnebi Abdulmuttalib, savaşın kamu maliyesini zorladığını ve turizm sektörünün toparlanması için istikrar gerektiğini vurguladı. Körfez ülkelerindeki ekonomik dalgalanmalar, turizm harcamalarını azalttı ve bu durum, Türkiye gibi Körfez turizmine bağımlı ülkeleri etkiledi. Ateşkes, Hürmüz Boğazı’ndaki güvenlik endişelerini hafifleterek uçuşların normale dönmesini sağlayabilir, ancak turistlerin güvenlik algısını yeniden inşa etmek için agresif tanıtım kampanyaları gerekiyor. Türkiye’nin, vizesiz seyahat imkanları ve uygun fiyat politikalarıyla turist çekmesi, toparlanma sürecini hızlandırabilir.