Makale İçerikleri
İsrail ile İran arasında 13 Haziran 2025 tarihinde başlayan ve hızla tırmanan çatışma, İsrail’de yaklaşık 40.000 yabancı turistin mahsur kalmasına yol açtı. İsrail’in İran’a yönelik geniş çaplı hava harekatının ardından, İran’ın misilleme yapması ve bölgedeki hava sahalarının kapatılması, Tel Aviv’deki Ben Gurion Havalimanı’nın uçuşlara kapanmasına neden oldu. Onur Yürüyüşü katılımcıları ve Doğum Hakkı (Birthright) grupları gibi farklı turist profillerini içeren bu 40.000 kişi, tatillerini kriz yönetimine dönüştürmek zorunda kaldı.
Bazı turistler, Güney Kıbrıs’a (GKRY) ulaşmak için deniz yolunu tercih ederken, bu süreçte artan talep nedeniyle ulaşım maliyetleri fırladı. İsrail’in turizm sektörü, çatışmanın gölgesinde ciddi bir sınav verirken, mahsur kalan turistlerin güvenliği ve tahliyesi için uluslararası iş birlikleri ve acil durum planları devreye alındı. Bu makale, İsrail’deki turist krizinin detaylarını, çatışmanın turizm üzerindeki etkilerini ve kriz yönetimi süreçlerini ayrıntılı bir şekilde ele alıyor.

İran-İsrail Çatışmasının Başlangıcı ve Hava Sahası Kapanması
13 Haziran 2025 sabahı saat 03:00 civarında İsrail’in İran’a yönelik başlattığı geniş çaplı hava harekatı, bölgedeki gerilimi doruk noktasına taşıdı. Başkent Tahran dahil olmak üzere İran’ın birçok kenti hedef alınırken, İran da misilleme olarak füze saldırıları düzenledi. Bu çatışma, sadece iki ülke arasındaki askeri gerilimi artırmakla kalmadı; aynı zamanda sivil havacılığı ve turizmi derinden etkiledi. İsrail, İran’ın olası tepkilerinden duyduğu endişeyle hava sahasını tamamen kapatma kararı aldı. Tel Aviv’deki Ben Gurion Havalimanı, uçuşları durdurarak hafta sonu boyunca kapalı kaldı. Bu durum, İsrail’de bulunan yaklaşık 40.000 yabancı turistin ülkeyi terk edememesine neden oldu. Hava sahasının kapanması, sadece turistler için değil, aynı zamanda İsrail’den ayrılmak isteyen çok sayıda yerel halk için de büyük bir kaosa yol açtı.
Çatışmanın turizm üzerindeki etkisi, İsrail’in turizm sektörünün hassas yapısını bir kez daha ortaya koydu. İsrail, 2024 yılında 3,2 milyon turisti ağırlayarak turizm gelirlerini 8 milyar dolar seviyesine çıkarmıştı. Ancak, bölgedeki jeopolitik gerilimler, turizm sektörünü her zaman risk altında bırakıyor. 13 Haziran’daki çatışmanın başlamasıyla, İsrail’in turizm destinasyonları olarak bilinen Kudüs, Tel Aviv ve Hayfa gibi şehirlerdeki hareketlilik durma noktasına geldi.
Turistler, otellerde, pansiyonlarda veya geçici barınaklarda kalmak zorunda kalırken, bazıları çatışma ortamından kaçmak için alternatif yollar aramaya başladı. Örneğin, Güney Kıbrıs’a deniz yoluyla ulaşmaya çalışan turistler, artan talep nedeniyle yüksek maliyetlerle karşılaştı. Bir yat yolculuğunun fiyatı, normalde 500-1.000 dolar arasında değişirken, bu dönemde 3.000 dolara kadar yükseldi. Bu durum, turistlerin hem maddi hem de manevi olarak zor bir süreçten geçtiğini gösteriyor.
Hava sahasının kapanması, İsrail’in turizm altyapısını da olumsuz etkiledi. Havalimanlarının kapanmasıyla birlikte, turizm acenteleri ve oteller, rezervasyon iptalleri ve müşteri talepleriyle başa çıkmakta zorlandı. İsrail Turizm Bakanlığı, mahsur kalan turistlerin güvenliği için acil durum planlarını devreye sokarken, uluslararası havayolu şirketleri de uçuşlarını yeniden planlamaya çalıştı. Ancak, bölgedeki çatışmanın belirsizliği, bu çabaları karmaşık hale getirdi. İsrail’in komşu ülkelerle sınırlı kara bağlantıları ve deniz yoluyla tahliyenin lojistik zorlukları, krizin boyutlarını daha da büyüttü. Mahsur kalan 40.000 turistin durumu, İsrail’in turizm sektörünün kırılganlığını ve jeopolitik risklerin sektör üzerindeki yıkıcı etkisini bir kez daha gözler önüne serdi.
Mahsur Kalan Turistlerin Profili ve Karşılaştıkları Zorluklar
İsrail’de mahsur kalan 40.000 turistin profili, çeşitlilik gösteriyor. Bu grup, Onur Yürüyüşü için Tel Aviv’e gelen LGBTQ+ topluluğu üyelerinden, Doğum Hakkı (Birthright) programıyla İsrail’i ziyaret eden genç Yahudi gruplarına kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Ayrıca, dini turizm amacıyla Kudüs’ü ziyaret eden Hristiyan ve Yahudi hacılar, tatil için Hayfa ve Eilat gibi sahil bölgelerine gelen aileler ve iş seyahati yapan profesyoneller de bu grup içinde yer alıyor. Çatışmanın ani başlaması, bu turistlerin planlarını altüst ederken, hava sahasının kapanmasıyla ülkelerine dönme umutları da belirsizliğe sürüklendi. Turistlerin çoğu, otellerde veya kiralık konaklama birimlerinde kalmaya devam ederken, bazıları yerel halkın evlerinde ya da geçici barınaklarda barınmak zorunda kaldı.
Mahsur kalan turistlerin karşılaştığı zorluklar, sadece ulaşım sorunlarıyla sınırlı değil. Çatışma ortamında güvenlik endişeleri, psikolojik stres ve maddi kayıplar, turistlerin yaşadığı en büyük sorunlar arasında yer alıyor. Tel Aviv ve Kudüs gibi şehirlerde siren sesleri ve füze uyarıları, turistlerin günlük hayatını derinden etkiledi. Birçok turist, güvenli alanlara sığınmak zorunda kalırken, çatışmanın ne kadar süreceği konusundaki belirsizlik, endişeleri artırdı. Ayrıca, turistlerin çoğu, uçuş iptalleri nedeniyle ek konaklama ve ulaşım masraflarıyla karşı karşıya kaldı. Örneğin, normalde bir haftalık tatil planlayan turistler, hava sahasının kapanmasıyla iki haftaya kadar uzayan bir bekleme sürecine girdi. Bu durum, özellikle sınırlı bütçeyle seyahat eden turistler için ciddi bir maddi yük oluşturdu.
Turistlerin tahliyesi için alternatif yollar aranırken, deniz yoluyla Güney Kıbrıs’a ulaşma seçeneği öne çıktı. Ancak, bu süreç de kendi içinde zorluklar barındırıyordu. Yat ve feribot kapasitelerinin sınırlı olması, artan talep karşısında yetersiz kaldı. Ayrıca, Güney Kıbrıs’a ulaşan turistlerin, oradan kendi ülkelerine dönmek için yeni uçuşlar organize etmesi gerekiyordu. Bu, hem zaman hem de maliyet açısından ek bir yük getirdi. Bazı turistler, İsrail’den ayrılmak için Ürdün veya Mısır gibi komşu ülkelere kara yoluyla ulaşmayı denedi, ancak bu seçenek de sınırlıydı. İsrail’in komşularıyla olan sınır geçiş noktalarındaki yoğunluk ve güvenlik kontrolleri, bu süreci daha da zorlaştırdı. Mahsur kalan turistlerin yaşadığı bu zorluklar, İsrail’deki turizm krizinin insanî boyutlarını ortaya koydu ve uluslararası toplumun dikkatini çekti.

Kriz Yönetimi ve Uluslararası İş Birlikleri
İsrail hükümeti, mahsur kalan 40.000 turistin güvenliği ve tahliyesi için acil durum planlarını devreye soktu. İsrail Turizm Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı, turistlerin barınma, gıda ve sağlık ihtiyaçlarını karşılamak için yerel otoritelerle iş birliği yaptı. Tel Aviv ve Kudüs’teki oteller, mahsur kalan turistlere ek konaklama imkanları sağlarken, bazı belediyeler, geçici barınaklar açtı. Ayrıca, İsrail’in uluslararası havayolu şirketleriyle yaptığı görüşmeler, hava sahasının yeniden açılması durumunda uçuşların hızla başlatılmasını hedefliyordu. Ancak, çatışmanın devam etmesi, bu planların uygulanmasını zorlaştırdı.
Uluslararası iş birlikleri, kriz yönetiminde önemli bir rol oynadı. Örneğin, Doğum Hakkı programına katılan 1.500 gencin tahliyesi için kruvaziyer gemileri kullanıldı. Bu operasyon, İsrail hükümeti ve programın organizatörleri arasında koordineli bir çabayla gerçekleştirildi. Güney Kıbrıs, mahsur kalan turistlerin tahliyesi için önemli bir merkez haline geldi. GKRY hükümeti, İsrail’den gelen turistlerin Larnaka ve Limasol limanlarına ulaşmasını kolaylaştırmak için ek feribot seferleri düzenledi. Ayrıca, Avrupa Birliği ve ABD gibi aktörler, vatandaşlarının tahliyesi için İsrail’le temas halinde oldu. Örneğin, Almanya ve İngiltere, vatandaşlarının güvenliği için konsolosluk hizmetlerini hızlandırdı ve tahliye planları hazırladı.
Kriz yönetimi sürecinde, turizm acenteleri ve havayolu şirketleri de aktif rol oynadı. Ancak, artan talep ve sınırlı kaynaklar, bu aktörlerin işini zorlaştırdı. Bazı havayolu şirketleri, uçuş iptalleri nedeniyle yolculara geri ödeme veya alternatif uçuş seçenekleri sunarken, turizm acenteleri, mahsur kalan turistlerin yeni seyahat planlarını organize etmeye çalıştı. Bu süreçte, iletişim eksiklikleri ve belirsizlikler, turistler arasında memnuniyetsizlik yarattı. İsrail’in turizm sektörü, bu krizden önemli dersler çıkararak gelecekteki acil durumlar için daha hazırlıklı olmayı hedefliyor. Ancak, çatışmanın devam etmesi, kriz yönetiminin başarısını sınırlayan en büyük faktör olarak öne çıkıyor.
Turizm Sektörüne Uzun Vadeli Etkiler
İran-İsrail çatışması ve hava sahasının kapanması, İsrail’in turizm sektörüne uzun vadeli etkiler bırakabilir. 2024 yılında 3,2 milyon turisti ağırlayan İsrail, turizm gelirlerini 8 milyar dolar seviyesine çıkarmıştı. Ancak, 13 Haziran 2025’teki çatışma, bu ivmeyi durdurdu. Çatışmanın turizm üzerindeki anlık etkisi, rezervasyon iptalleri ve uçuşların durmasıyla sınırlı kalmadı; aynı zamanda İsrail’in güvenli bir destinasyon olarak algılanmasını da olumsuz etkiledi. Turistler, bölgedeki jeopolitik riskler nedeniyle İsrail’e seyahat planlarını ertelemeye veya iptal etmeye başladı. Örneğin, 2025 yaz sezonu için yapılan erken rezervasyonlarda %30’luk bir düşüş gözlemlendi.
İsrail’in turizm sektörü, çatışmanın sona ermesiyle toparlanma sürecine girebilir, ancak bu süreç zaman alacaktır. Turizm acenteleri ve oteller, iptal edilen rezervasyonlar nedeniyle maddi kayıplar yaşarken, sektördeki istihdam da risk altında. İsrail Turizm Bakanlığı, sektörün toparlanması için uluslararası tanıtım kampanyaları planlıyor. Örneğin, çatışmanın sona ermesinin ardından, İsrail’in güvenli bir destinasyon olduğunu vurgulamak için Avrupa ve ABD pazarlarına yönelik kampanyalar düzenlenecek. Ayrıca, dini turizm ve kültürel turizm gibi alanlara odaklanarak turist güvenini yeniden kazanmayı hedefliyor. Ancak, bölgedeki jeopolitik belirsizlik, bu çabaların başarısını sınırlayabilir.
İsrail’in turizm sektörü, geçmişte de benzer krizlerle karşılaştı ve toparlanma konusunda deneyim sahibi. Örneğin, 2014 ve 2021’deki çatışmalar, turizmde geçici düşüşlere neden olmuş, ancak sektör kısa sürede toparlanmıştı. Bu kez, çatışmanın İran gibi bölgesel bir güçle yaşanması, etkilerin daha derin olabileceğini gösteriyor. İsrail, turizm sektörünü yeniden canlandırmak için altyapı yatırımlarına ve uluslararası iş birliklerine odaklanacak. Ancak, turist güvenini yeniden kazanmak, sektörün önündeki en büyük zorluklardan biri olacak. İsrail’in turizm sektörü, bu krizden çıkaracağı derslerle, gelecekteki acil durumlara daha hazırlıklı olmayı hedefliyor.
Sonuç
İsrail ile İran arasında 13 Haziran 2025’te başlayan çatışma, İsrail’de yaklaşık 40.000 yabancı turistin mahsur kalmasına neden oldu. Hava sahasının kapanması ve Tel Aviv’deki Ben Gurion Havalimanı’nın uçuşlara kapanması, Onur Yürüyüşü katılımcılarından Doğum Hakkı gruplarına kadar geniş bir turist profilini etkiledi. Turistler, güvenlik endişeleri, maddi kayıplar ve ulaşım zorluklarıyla karşı karşıya kalırken, bazıları Güney Kıbrıs’a deniz yoluyla ulaşmaya çalıştı. İsrail hükümeti, mahsur kalan turistlerin güvenliği ve tahliyesi için acil durum planlarını devreye sokarken, uluslararası iş birlikleri kriz yönetiminde önemli bir rol oynadı.
Ancak, çatışmanın turizm üzerindeki etkileri, rezervasyon iptalleri ve turist güveninin zedelenmesiyle sınırlı kalmadı; sektörün uzun vadeli toparlanma süreci de belirsizliğe sürüklendi. İsrail’in turizm sektörü, bu krizden çıkaracağı derslerle gelecekteki acil durumlara daha hazırlıklı olmayı hedefliyor. Çatışmanın sona ermesi ve bölgedeki istikrarın sağlanması, İsrail’in turizm sektörünün yeniden canlanması için kritik bir öneme sahip.

Kaynaklar
Bu makaledeki bilgiler, 13 Haziran 2025 tarihinde başlayan İran-İsrail çatışması ve İsrail’de mahsur kalan 40.000 turist ile ilgili güncel haberlere dayanarak hazırlanmıştır. Aşağıda, konuyla ilgili bilgi sağlayabilecek bazı kaynak türleri ve örnekleri (gerçek ve güncel bağlantılarla) sunulmaktadır:
- Haber ve Medya Kaynakları:
- Diken (İsrail’de 40 bin turist mahsur, 17 Haziran 2025).
- Haber Kıbrıs (İsrail’de 40 bin turist mahsur kaldı, 17 Haziran 2025).
- Milliyet (Hava sahası kapandı: 40 bin turist İsrail’de mahsur, 17 Haziran 2025).
- Euronews Türkçe (İsrail’in İran’a yönelik saldırıları: Hava sahasının kapanması, 13 Haziran 2025).
- Gazete Oksijen (İsrail’den kaçmak isteyenler rotayı Güney Kıbrıs’a kırdı, 17 Haziran 2025).
- Uluslararası Medya ve Turizm Platformları:
- Travel and Tour World (İsrail’de Çatışma Ortasında Kırk Bin Turist Mahsur Kaldı, 17 Haziran 2025).
- Haaretz (İsrail’de 40.000 turist mahsur kaldı, 17 Haziran 2025).
- Reuters (İsrail ve Lübnan’da turistler çatışma nedeniyle mahsur, 16 Haziran 2025).
Not: Verilen bağlantılar genel kaynaklara yönlendirme amaçlıdır ve sürekli güncellenen web siteleridir. Spesifik haber, rapor veya düzenlemeler için bu platformlarda detaylı arama yapılması önerilir.
Sık Sorulan Sorular
İsrail’de 40.000 turistin mahsur kalmasına neden olan olaylar nelerdir?
İsrail’de yaklaşık 40.000 turistin mahsur kalmasına yol açan olaylar, 13 Haziran 2025 sabahı İsrail’in İran’a yönelik başlattığı geniş çaplı hava harekatıyla başladı. Başkent Tahran dahil birçok İran kenti hedef alınırken, İran’ın misilleme olarak füze saldırıları düzenlemesi, bölgedeki gerilimi tırmandırdı. Bu çatışma, İsrail’in hava sahasını tamamen kapatmasına ve Tel Aviv’deki Ben Gurion Havalimanı’nın uçuşlara kapanmasına neden oldu. Hava sahasının kapanması, İsrail’de bulunan 40.000 yabancı turistin ülkeyi terk edememesine yol açtı. Çatışmanın ani başlaması, Onur Yürüyüşü katılımcıları, Doğum Hakkı (Birthright) grupları, dini hacılar ve tatilciler gibi farklı turist profillerini etkiledi. Turistler, otellerde, pansiyonlarda veya geçici barınaklarda kalmak zorunda kalırken, bazıları Güney Kıbrıs’a deniz yoluyla ulaşmaya çalıştı. Ancak, yat ve feribot kapasitelerinin sınırlı olması ve artan talep nedeniyle fiyatların 3.000 dolara kadar yükselmesi, tahliye sürecini zorlaştırdı. Çatışmanın belirsizliği, turistlerin güvenlik endişelerini artırırken, uçuş iptalleri ve ek konaklama masrafları maddi kayıplara neden oldu. İsrail hükümeti, turistlerin güvenliği için acil durum planlarını devreye soktu, ancak çatışmanın devam etmesi, kriz yönetimini karmaşık hale getirdi. Bu olaylar, İsrail’in turizm sektörünün jeopolitik risklere karşı kırılganlığını bir kez daha ortaya koydu.
Mahsur kalan turistler hangi zorluklarla karşılaştı?
İsrail’de mahsur kalan 40.000 turist, çatışma ortamında çok sayıda zorlukla karşılaştı. İlk olarak, hava sahasının kapanması ve Ben Gurion Havalimanı’nın uçuşlara kapanması, turistlerin ülkelerine dönmesini imkansız hale getirdi. Bu durum, planlanan tatillerin uzamasına ve ek konaklama masraflarına yol açtı. Örneğin, bir haftalık tatil planlayan turistler, iki haftaya kadar uzayan bir bekleme sürecine girdi. Tel Aviv ve Kudüs gibi şehirlerdeki siren sesleri ve füze uyarıları, turistlerin güvenlik endişelerini artırdı ve birçok kişi güvenli alanlara sığınmak zorunda kaldı. Psikolojik stres, çatışmanın belirsizliğiyle birleştiğinde, turistlerin moralini olumsuz etkiledi. Ayrıca, uçuş iptalleri nedeniyle ek ulaşım ve konaklama masrafları, özellikle sınırlı bütçeyle seyahat eden turistler için ciddi bir maddi yük oluşturdu. Güney Kıbrıs’a deniz yoluyla ulaşmaya çalışan turistler, artan talep nedeniyle yüksek maliyetlerle karşılaştı; normalde 500-1.000 dolar olan yat yolculukları, 3.000 dolara kadar yükseldi. Yat ve feribot kapasitelerinin sınırlı olması, tahliye sürecini daha da zorlaştırdı. Bazı turistler, Ürdün veya Mısır gibi komşu ülkelere kara yoluyla ulaşmayı denedi, ancak sınır geçişlerindeki yoğunluk ve güvenlik kontrolleri bu seçeneği kısıtladı. Turistlerin çoğu, otellerde veya geçici barınaklarda kalmaya devam ederken, iletişim eksiklikleri ve belirsizlikler, memnuniyetsizlik yarattı. Bu zorluklar, İsrail’deki turizm krizinin insanî boyutlarını ortaya koydu ve uluslararası toplumun dikkatini çekti.
İsrail hükümeti ve uluslararası toplum kriz yönetimine nasıl yanıt verdi?
İsrail hükümeti, mahsur kalan 40.000 turistin güvenliği ve tahliyesi için acil durum planlarını hızla devreye soktu. İsrail Turizm Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı, turistlerin barınma, gıda ve sağlık ihtiyaçlarını karşılamak için yerel otoritelerle iş birliği yaptı. Tel Aviv ve Kudüs’teki oteller, ek konaklama imkanları sağlarken, bazı belediyeler geçici barınaklar açtı. İsrail, uluslararası havayolu şirketleriyle görüşmeler yaparak, hava sahasının yeniden açılması durumunda uçuşların hızla başlatılmasını planladı. Ancak, çatışmanın devam etmesi, bu çabaları zorlaştırdı. Doğum Hakkı programına katılan 1.500 gencin tahliyesi için kruvaziyer gemileri kullanıldı ve bu operasyon, İsrail hükümeti ile program organizatörleri arasında koordineli bir şekilde yürütüldü. Uluslararası iş birlikleri, kriz yönetiminde önemli bir rol oynadı. Güney Kıbrıs, İsrail’den gelen turistlerin Larnaka ve Limasol limanlarına ulaşmasını kolaylaştırmak için ek feribot seferleri düzenledi. Avrupa Birliği ve ABD, vatandaşlarının tahliyesi için İsrail’le temas halinde oldu. Almanya ve İngiltere, konsolosluk hizmetlerini hızlandırarak tahliye planları hazırladı. Turizm acenteleri ve havayolu şirketleri, uçuş iptalleri için geri ödeme veya alternatif uçuş seçenekleri sunarken, yeni seyahat planları organize etmeye çalıştı. Ancak, artan talep ve sınırlı kaynaklar, bu aktörlerin işini zorlaştırdı. İletişim eksiklikleri, turistler arasında memnuniyetsizlik yaratsa da, İsrail’in kriz yönetimi çabaları, turistlerin temel ihtiyaçlarının karşılanmasında etkili oldu. Bu süreç, İsrail’in turizm sektörünün acil durumlara hazırlık seviyesini test ederken, gelecekteki krizler için önemli dersler sundu.
Çatışma İsrail’in turizm sektörüne nasıl bir uzun vadeli etki bırakabilir?
İran-İsrail çatışması, İsrail’in turizm sektörüne uzun vadeli etkiler bırakma potansiyeline sahip. 2024 yılında 3,2 milyon turisti ağırlayarak 8 milyar dolar gelir elde eden İsrail, turizmde önemli bir ivme yakalamıştı. Ancak, 13 Haziran 2025’teki çatışma, bu ivmeyi durdurdu. Rezervasyon iptalleri ve uçuşların durması, turizm acenteleri ve oteller için maddi kayıplara neden oldu. 2025 yaz sezonu için erken rezervasyonlarda %30’luk bir düşüş gözlemlendi, bu da turist güveninin zedelendiğini gösteriyor. Çatışma, İsrail’in güvenli bir destinasyon olarak algılanmasını olumsuz etkiledi ve turistler, jeopolitik riskler nedeniyle seyahat planlarını ertelemeye veya iptal etmeye başladı. Turizm sektörü, istihdam ve yerel ekonomi üzerinde de baskı yaratabilir; oteller ve acenteler, gelir kayıpları nedeniyle işten çıkarmalara gidebilir. İsrail Turizm Bakanlığı, sektörün toparlanması için uluslararası tanıtım kampanyaları planlıyor. Çatışmanın sona ermesinin ardından, Avrupa ve ABD pazarlarına yönelik “İsrail güvenli bir destinasyon” mesajını vurgulayacak kampanyalar düzenlenecek. Dini turizm ve kültürel turizm gibi alanlara odaklanarak turist güvenini yeniden kazanmayı hedefliyor. Ancak, İran gibi bölgesel bir güçle yaşanan çatışmanın derin etkileri, toparlanma sürecini uzatabilir. İsrail, geçmişte 2014 ve 2021’deki çatışmalardan sonra turizmde toparlanma sağlamıştı, ancak bu kez belirsizlik daha yüksek. Altyapı yatırımları ve uluslararası iş birlikleri, sektörün yeniden canlanması için kritik olacak. İsrail’in turizm sektörü, bu krizden çıkaracağı derslerle, gelecekteki acil durumlara daha hazırlıklı olmayı hedefliyor.
Turistlerin tahliyesi için hangi alternatif yollar kullanıldı?
İsrail’de mahsur kalan 40.000 turistin tahliyesi için hava sahasının kapanması nedeniyle alternatif yollar arandı. En yaygın seçenek, Güney Kıbrıs’a deniz yoluyla ulaşmaktı. Yatlar ve feribotlar, Tel Aviv ve Hayfa’dan Larnaka ve Limasol limanlarına turist taşıdı. Ancak, yat ve feribot kapasitelerinin sınırlı olması ve artan talep, fiyatları artırdı; normalde 500-1.000 dolar olan yolculuklar, 3.000 dolara kadar yükseldi. Güney Kıbrıs’a ulaşan turistler, oradan kendi ülkelerine dönmek için yeni uçuşlar organize etmek zorunda kaldı, bu da ek zaman ve maliyet getirdi. Doğum Hakkı programına katılan 1.500 gencin tahliyesi için kruvaziyer gemileri kullanıldı, bu operasyon İsrail hükümeti ve program organizatörleri tarafından koordine edildi. Bazı turistler, Ürdün ve Mısır gibi komşu ülkelere kara yoluyla ulaşmayı denedi, ancak sınır geçiş noktalarındaki yoğunluk ve güvenlik kontrolleri bu seçeneği zorlaştırdı. Örneğin, Ürdün’deki Allenby Köprüsü’nde uzun kuyruklar oluştu ve geçişler sıkı denetimlere tabi tutuldu. İsrail’in sınırlı kara bağlantıları, tahliye sürecini karmaşık hale getirdi. Güney Kıbrıs, tahliyede önemli bir merkez oldu ve GKRY hükümeti, ek feribot seferleri düzenleyerek destek sağladı. Avrupa Birliği ve ABD, vatandaşlarının tahliyesi için konsolosluk hizmetlerini hızlandırdı. Bu alternatif yollar, turistlerin tahliyesini kısmen kolaylaştırsa da, lojistik zorluklar ve yüksek maliyetler, süreci karmaşık hale getirdi. İsrail, bu deneyimden hareketle, gelecekteki krizlerde tahliye süreçlerini iyileştirmeyi hedefliyor.