Makale İçerikleri
Türkiye, son yıllarda hem yurt içi hem de yurt dışı turizmde önemli bir destinasyon olarak kendini kanıtlamaya devam ederken, özellikle iç turizmde yaşanan dalgalanmalar sektör paydaşlarının dikkatini çekmektedir. Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya’nın, Kartalkaya’daki otel yangınının ardından iç turizmde çok sayıda iptalin yaşandığına işaret edip, hükümetten iç turizmi canlandırıcı teşvikler talep ettiği açıklamalar, sektörde yeni bir tartışmayı başlatmıştır. Bağlıkaya, döviz kurlarındaki düşük seviye nedeniyle iç turizmin zorluk yaşadığını ve kurların haziran ayına kadar 40 lirayı bulmasının sektörün rahatlaması için önemli olacağını belirtirken; aynı zamanda kamuoyunda otellerin fiyatlandırmayı kendilerinin belirlediği yönünde yanlış algının oluştuğunu da vurgulamıştır.
Bu makalede, TÜRSAB’ın iç turizme yönelik teşvik talepleri, Kartalkaya otel yangınının sektör üzerindeki etkileri, döviz kuru dalgalanmaları ve turizmde fiyatlandırma tartışmalarının detayları kapsamlı bir şekilde ele alınacaktır. Ayrıca, iç turizmin sürdürülebilir kalkınması, regülasyon eksiklikleri ve sektöre yönelik geleceğe dair stratejik öngörüler de tartışılacaktır. Müşterek olarak hem ekonomik hem de sosyal ve kültürel boyutları üzerinde durulan bu analiz, Türkiye turizminin iç piyasada nasıl daha rekabetçi bir hale getirilebileceğini ve otel fiyatlandırmasının nasıl daha şeffaf biçimde düzenlenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Türkiye, eşsiz doğal güzellikleri, kültürel zenginlikleri ve geniş coğrafi çeşitliliği sayesinde iç turizmde önemli potansiyellere sahip olmakla birlikte, son dönemde yaşanan zorluklar, sektöre yönelik politikalarda ve düzenlemelerde yeniden düşünmeyi gerektirmiştir. İç turizmde yaşanan iptaller; özellikle Kartalkaya’daki otel yangını gibi beklenmedik olayların yol açtığı aksaklıklarla birleşince, sektörün finansal ve operasyonel yapısını yeniden gözden geçirmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. TÜRSAB’ın iç turizmin canlanması adına hükümetten teşvik talep etmesi, bu dönemeçte sektörün ihtiyaç duyduğu desteklerin altını çizmekte ve uzun vadede Türkiye’nin turizm sektöründe daha sürdürülebilir bir büyüme modeline geçiş yapmasının önemini vurgulamaktadır.

Kartalkaya Otel Yangınının İç Turizm Üzerindeki Etkileri
Kartalkaya otel yangını, sadece fiziksel hasara neden olmakla kalmayıp, aynı zamanda iç turizmde yaşanan iptaller ve seyahat planlarında oluşan belirsizliklere de yol açtı. Bu tür beklenmedik olaylar, turistlerin rezervasyon iptallerine, seyahat iptal kararlarına ve dolayısıyla sektörde ciddi finansal kayıplara neden olabilmektedir. TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya, Kartalkaya’daki yangının iç turizmde geniş çaplı iptallere yol açtığını ve bunun sektörün genel canlılığı üzerinde olumsuz etkiler yarattığını belirtmiştir.
Otel yangını sonrasında yaşanan olumsuzluklar, özellikle yerli turistlerin seyahat motivasyonlarını düşürmekte ve sektör içerisindeki belirsizlik ortamını artırmaktadır. Kartalkaya’daki felaket, sadece otellerin fiziki zarar görmesiyle sınırlı kalmayıp, iç turizmde kullanılan tüm lojistik ve konaklama hizmetlerini de etkiledi. Bu durum, özellikle yoğun tatil sezonunda ve hafta sonlarında turizme yönelen aileler ile iş seyahatinde bulunanların rezervasyon iptallerine, iptal sonrası yedek planların oluşturulmasına ve bütçelerinde ani değişimlere neden olmuş, turizm sektöründe genel bir sarsıntı yaratmıştır.
Yangın gibi büyük ölçekli beklenmedik olaylar, sektörün risk yönetimi politikalarının ne kadar esnek ve hazırlıklı olması gerektiğini de gözler önüne sermiştir. İç turizmde yaşanan iptaller, yerel yönetimler ve turizm işletmeleri tarafından yürütülen kriz yönetimi stratejilerinin eksikliği olarak da yorumlanabilir. Bu bağlamda, Kartalkaya otel yangını sonrası deneyimler, devlet kurumları, turizm sektörü paydaşları ve acentelerin ortak bir strateji geliştirmesi gerektiğini açıkça göstermektedir. Böylece, benzer durumların gelecekte yol açabileceği olumsuz etkilerin minimize edilmesi ve Türkiye’nin iç turizm potansiyelinin sürdürülebilir bir şekilde canlandırılması mümkün olacaktır.
Döviz Kurları ve Fiyatlandırma Politikaları Üzerine Tartışmalar
Turizm sektöründe fiyatlandırma, rekabet gücü ve müşteri memnuniyeti üzerinde belirleyici bir role sahiptir. TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya’nın açıklamalarına göre, düşük döviz kurlarının turizm sektörünü olumsuz etkileyen önemli bir faktör olduğu ifade edilmekte; çünkü döviz üzerinden yapılan satış işlemleri ile maliyetlerin yerel para birimi üzerinden karşılanması, işletmelerin kâr marjını daraltmaktadır. Bağlıkaya, özellikle döviz kurlarının haziran ayına kadar 40 lirayı bulmasının, sektörün rahatlaması için kritik bir öneme sahip olduğunu vurgulamaktadır.
Avrupa’da yaşanan fiyat artışları, vergi eklemeleri ve ziyaretçi kotaları gibi düzenlemelerle karşılaştırıldığında, Türkiye’nin daha esnek ve rekabetçi fiyat politikaları uyguladığı görülmektedir. Ancak bu durum, Türkiye’de de bazı yanlış algıların oluşmasına yol açmaktadır. Kamuoyunda, otellerin kendi fiyatlarını belirlediği, fiyatların aşırı düşüklüğü nedeniyle rekabetin bozulduğu yönünde yanlış anlaşılmalar yaşanabilmektedir. Bağlıkaya, Türkiye’nin aslında uluslararası rekabet gücü yüksek ülkelerle aynı standartlarda hizmet sunmaya çalıştığını, ancak maliyet yapıları ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar nedeniyle ortaya çıkan fiyat farklılıklarının yanlış yorumlandığını belirtmiştir.
Bu tartışmalar, iç turizmin canlanması açısından da büyük önem taşımaktadır. Döviz kurlarının etkisiyle yerli turistlerin harcama davranışlarında yaşanan değişimler, turizm işletmelerinin maliyetleri daha doğru bir şekilde yansıtmasını gerektirmektedir. Türkiye’nin fiyat-performans avantajı, yalnızca turizme yönelik dış rekabette değil, aynı zamanda iç pazarın gelişiminde de belirleyici bir rol oynamaktadır. Ülkemizde uygulanan dönemsel kısıtlamalar ve esnek fiyatlandırma politikaları, yüksek maliyetlerin ve sabit döviz kurlarının yarattığı olumsuzlukları dengelemeye yönelik önemli stratejik araçlar olarak öne çıkmaktadır. Bu durum, turizm sektöründeki işletmelerin hem yerli hem de yabancı müşterilere daha adil ve sürdürülebilir hizmet sunmasına olanak tanımaktadır.
İç Turizmde Teşvik İhtiyacı ve TÜRSAB’ın Talepleri
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), Kartalkaya otel yangını sonrası iç turizmde yaşanan iptaller nedeniyle sektörde önemli sorunların ortaya çıktığını vurgulayarak, hükümetten iç turizme yönelik teşvik taleplerinde bulunmuştur. TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya, özellikle yangın sonrası iç turizmde yoğun şekilde yaşanan rezervasyon iptalleri ve seferlerde meydana gelen aksamaların, sektörün genel canlılığını olumsuz etkilediğini ifade etmiştir. Bu talepler, yalnızca kısa vadeli çözüm arayışlarını değil, aynı zamanda Türkiye’nin iç turizm potansiyelini uzun vadede sürdürülebilir kılmaya yönelik stratejik bir yaklaşımı da kapsamaktadır.
Bağlıkaya, iç turizmde yaşanan sıkıntının temel nedenlerinden biri olarak döviz kurlarının düşük seviyede seyretmesini ve bu durumun sektöre yansımalarını göstermektedir. Düşük döviz kurları, ihracata dayalı gelirlerin yanı sıra, iç piyasada da maliyetlerin doğru yansıtılmasını engellediği için, turizm işletmeleri açısından finansal zorluklara neden olmaktadır. Bu çerçevede, hükümetten iç turizme yönelik doğrudan veya dolaylı teşvik paketlerinin sunulması, hem turizm işletmelerinin borçlanma maliyetlerini düşürecek hem de müşteri talebinde yaşanan düşüşü telafi edici nitelikte olacaktır.
TÜRSAB’ın bu talepleri, aynı zamanda iç turizmin canlanması ve büyümesinin hızlandırılması açısından önemli bir sinyal niteliği taşımaktadır. Ülkemizde uygulanan teşvik ve destek programları, sadece vergi indirimleri ya da düşük faizli kredilerle sınırlı kalmayıp; aynı zamanda altyapı yatırımları, dijital pazarlama ve yerel turizm tanıtım faaliyetleri gibi alanlarda da sektörün desteklenmesini hedeflemelidir. Bu tür bütüncül yaklaşım, iç turizmin rekabet gücünü artıracak, sektörde sürekliliği sağlayacak ve yerli turistlerin seyahat motivasyonunu güçlendirecektir. TÜRSAB’ın iç turizme teşvik isteme kararları, sektörel paydaşların, devlet politikalarının ve yerel yönetimlerin ortak hareket etmesi gereken kritik bir alanı ortaya koymaktadır.

Regülasyonlar, Dolandırıcılık Korkusu ve Turizm Acentalarının Rolü
TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya, turizm sektöründe dolandırıcılık korkularının ve regülasyon eksikliklerinin, iç turizme olan talebi olumsuz yönde etkilediğine dikkat çekmektedir. İnsanların seyahat acentelerinden alışveriş yapmaktan çekinmesi, direkt otellerle iletişim kurma eğiliminin artması, sektör içerisinde regülasyonların yetersizliğini ortaya koymaktadır. Bu durum, sadece müşteri memnuniyetini zedelemekle kalmayıp, sektörün güvenilirliğini de sarsabilecek unsurlar arasında yer almaktadır.
Turizm acentelerinin denetlenmesi ve regülasyonların sıkılaştırılması, müşteri güveninin yeniden tesis edilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Seyahat acentaları, uzun yıllardır sektörde faaliyet gösteren ve müşterilerin seyahat planlarını organize eden önemli aracı konumundadır. Ancak, dolandırıcılık korkusu ve şeffaf olmayan uygulamalar, sektörde haksız rekabet ve müşteri kayıplarına neden olabilmektedir. Bu nedenle, düzenleyici kurumların, turizm acentalarının faaliyetlerini yakından denetlemesi, şeffaflığın artırılması ve müşteri haklarının korunması adına gerekli adımların atılması, sektörün uzun vadeli sağlığı açısından kritik bir adımdır.
Ayrıca, seyahat acentalarının dijital dönüşüme uyum sağlaması, online rezervasyon sistemleri ve müşteri hizmetleri kalitesinin artırılması, müşteri memnuniyetini doğrudan etkileyen diğer önemli faktörler arasında yer almaktadır. Bu süreçte, TÜRSAB’ın gündeme getirdiği regülasyon eksikliklerinin giderilmesi, sektörün güvenilirliğini artıracak ve iç turizm talebinin yeniden canlanmasına yardımcı olacaktır. Dolandırıcılık korkusunun ortadan kalktığı, şeffaf uygulamaların hayata geçirildiği ve düzenleyici mekanizmaların etkin çalıştığı bir sektör yapısı, hem yerli hem de yabancı turistlerin Türkiye’ye olan güvenini pekiştirecektir.
Geleceğe Yönelik Beklentiler ve Stratejik Öneriler
Turizm sektöründe yaşanan gelişmeler, geleceğe yönelik stratejik planlamaların ve teşvik politikalarının ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır. TÜRSAB’ın iç turizme yönelik teşvik talepleri, sektörün yaşadığı krizlerin kısa vadeli çözümlerinin ötesinde, uzun vadeli büyüme hedeflerinin gerçekleştirilmesi ve rekabet gücünün artırılması adına stratejik adımlar atılması gerekliliğini göstermektedir. Hem iç hem de dış pazarlarda yaşanan dalgalanmaların, düzenleyici politikaların ve döviz kuru etkilerinin sektöre yansımaları, gelecekte turizm sektörünün daha sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulmasını zorunlu kılmaktadır.
Geleceğe yönelik öneriler arasında, devlet kurumlarının ve yerel yönetimlerin iç turizmi destekleyen teşvik paketleri hazırlaması, düşük faizli krediler, vergi indirimleri ve altyapı yatırımları gibi çeşitli finansal ve mali destek mekanizmalarını devreye sokması öne çıkmaktadır. Ayrıca, turizm acentalarının denetlenmesi ve regülasyonların etkin bir şekilde uygulanması, müşteri güveninin sağlanması için kritik bir öncelik haline getirilmelidir. Bu sayede, dolandırıcılık korkusunun ortadan kalkması ve acentaların sektörde daha şeffaf faaliyet göstermesi mümkün olacaktır.
Turizm sektöründe sürdürülebilir büyüme için ayrıca dijital dönüşüm ve veri analitiği gibi modern teknolojilerin entegrasyonu da hayati önem taşımaktadır. Yerli ve yabancı turistlerin beklentilerini daha iyi karşılayabilmek adına, online rezervasyon sistemleri, mobil uygulamalar ve yapay zeka destekli müşteri analizlerinin kullanılması, hem finansal verimliliği artıracak hem de müşteri memnuniyetini yükseltecektir. Bu stratejik yaklaşımlar, Türkiye’nin iç turizm alanında uzun vadede uluslararası rekabet gücünü artırmasına katkı sağlayacak, aynı zamanda yerli turizmin finansal ve operasyonel sağlığını pekiştirecektir.
Son olarak, turizm sektöründe fiyatlandırma politikalarının yeniden değerlendirilmesi, özellikle döviz kuru dalgalanmalarının etkisiyle ortaya çıkan maliyet dengesizliklerinin giderilmesi açısından önem arz etmektedir. Yerli ve yabancı turistlerin talebine yönelik esnek fiyatlandırma stratejileri, hem iç turizmin rekabet gücünü artıracak hem de sektörün kriz zamanlarında daha dirençli hale gelmesini sağlayacaktır. TÜRSAB’ın vurguladığı üzere, Türkiye’nin turizmde rekabet ettiği ülkelerle aynı standartlarda hizmet sunabilmesi, ancak döviz kurlarının dengeli seyredilmesi halinde mümkün olabilmektedir. Bu nedenle, uzun vadeli finansal istikrar ve sürdürülebilir büyüme için, ekonomik politikaların, döviz kurlarının ve kredi kullanım stratejilerinin birlikte değerlendirilerek bütüncül bir planın oluşturulması gerekmektedir.
Sonuç: İç Turizme Teşvikle Sektöre Yeniden Canlanma
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya’nın, Kartalkaya otel yangını sonrası iç turizmde yaşanan iptaller ve döviz kuru dalgalanmaları konusundaki açıklamaları, iç turizmin canlanması için devletin ve ilgili kurumların teşvik edici politikalar geliştirmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Hükümetten talep edilen teşvikler; kredi kolaylıkları, vergi indirimleri, altyapı desteği ve bölgesel tanıtım faaliyetlerini kapsayacak şekilde bütüncül olarak hayata geçirildiğinde, iç turizmin hem ekonomik hem de sosyal canlılığı artacaktır. Üstelik, regülasyon eksikliklerinin giderilmesi ve acentaların denetlenmesiyle birlikte müşteri güveni sağlanarak, sektörün uzun vadeli sürdürülebilirliği temin edilecektir.
Geleceğe yönelik stratejik öngörüler, dijital dönüşüm, veri analitiği ve esnek finansman modellerinin yanı sıra, fiyatlandırma politikalarının yeniden değerlendirilmesiyle Türkiye’nin turizm sektöründe daha rekabetçi bir konuma gelmesi için fırsatlar sunmaktadır. Avrupalı turistlerin yoğunluk, ek vergiler ve katı kotaların oluşturduğu sorunların ardından, iç turizmin canlanması, yerli kaynakların etkin kullanımı ve sürdürülebilir turizmin desteklenmesi, sektörün geleceğini şekillendiren temel dinamikler arasında yer almaktadır.
Sonuç olarak, TÜRSAB’ın talep ettiği iç turizme teşvik, Türkiye’nin sadece ekonomik açıdan değil, aynı zamanda kültürel ve sosyal zenginlikleriyle de öne çıkmasını sağlayacak uzun vadeli bir dönüşümün parçasıdır. Sektör paydaşları, devlet kurumları ve yerel yönetimler arasında kurulacak etkin işbirlikleri, hem kriz dönemlerinde yaşanan olumsuzlukların tekrarlanmamasını sağlayacak hem de Türkiye’nin turizm sektöründe lider bir konum elde etmesine zemin hazırlayacaktır. İç turizmin canlanması, ülkemizin doğal, kültürel ve tarihi potansiyelini daha geniş kitlelere ulaştıracak, yerel ekonomiyi canlandıracak ve turizmin sürdürülebilir büyümesine katkı sunacaktır.

Kaynaklar
- Türkiye Turizm Bakanlığı Raporları – Turizm sektörünün kredi kullanımı, finansman stratejileri ve iç turizme yönelik düzenlemeler hakkında resmi belgeler.
- TÜRSAB Açıklamaları – Firuz Bağlıkaya’nın Kartalkaya otel yangını sonrası yapılan basın görüşmeleri ve kamuoyuna yönelik açıklama metinleri.
- Akademik Makaleler ve Sektörel İncelemeler – Turizm sektöründeki döviz kuru etkileri, iç turizm dinamikleri ve kredi borcu yönetimi konularında yayımlanmış çalışma ve raporlar.
- Uluslararası Turizm ve Ekonomi Raporları – Avrupa’daki turizm politikaları, ek vergiler, ziyaretçi kotaları ve maliyet analizleri üzerine hazırlanan uluslararası incelemeler.
Sık Sorulan Sorular
TÜRSAB’ın iç turizme teşvik talepleri sektöre nasıl katkı sağlayabilir?
TÜRSAB Başkanının, Kartalkaya otel yangını sonrası iç turizmde yaşanan iptallerin ve sektördeki sıkıntıların giderilmesi için hükümetten teşvik talep etmesi, uzun vadede sektörün canlanması adına kritik bir adımdır. Bu tür teşvik paketleri, düşük faizli krediler, vergi indirimleri, altyapı yatırımları ve dijital pazarlama destekleri gibi çeşitli unsurları içerebilir. Böylece, yerli turizme yönelik talep artabilir, turizm işletmeleri finansal baskıdan kurtulup, müşteri memnuniyetine ve sürdürülebilir büyümeye odaklanabilir. Ayrıca, bu tür destekler, kriz dönemlerinde yaşanan ani iptallerin yol açtığı belirsizliği azaltarak, yerli turistlerin yeniden seyahat planları yapabilmesine olanak tanır. Sonuç olarak, hükümetin iç turizmi destekleyici politikalar geliştirmesi, hem sektörün rekabet gücünü artıracak hem de yerel ekonomilerin canlanmasına katkıda bulunacaktır.
Döviz kurlarının düşük seyreti, Türkiye’de turizm sektörünü nasıl etkiliyor?
Türkiye’de turizm sektöründe döviz kurlarının düşük seyretmesi, özellikle dış pazarlarda yapılan satışlar ile yerli maliyetlerin TL üzerinden karşılanması arasında ciddi bir uyumsuzluk yaratmaktadır. Düşük döviz kurları, yurtdışından elde edilen gelirin değeri düşerken, yerel işletmelerin sabit giderleri ve maliyetleri TL cinsinden hesaplandığında, kâr marjlarını daraltmaktadır. Bu durum, turizm işletmeleri için finansal zorluklara ve planlama belirsizliklerine neden olabilmektedir. Öte yandan, düşük döviz kurları, bazı durumlarda yerli turistlerin seyahat tercihlerini de etkileyebilir; çünkü ulusal ekonomide yaşanan dalgalanmalar, tüketici güvenini azaltarak, seyahat talebinde düşüşe yol açabilmektedir. TÜRSAB yetkilileri, döviz kurlarının 40 liraya ulaşmasının sektör üzerinde rahatlatıcı bir etki yapacağını ifade ederek, finansal istikrarın sağlanması için kurların dengelenmesinin önemine vurgu yapmaktadır.
Turizm acentelerindeki regülasyon eksikliği ve dolandırıcılık korkusu sektörü nasıl etkiliyor?
Turizm acentelerinin denetlenmemesi ve regülasyonların yetersiz olması, tüketicinin seyahat acentalarına olan güvenini ciddi şekilde zedeleyebilmektedir. Dolandırıcılık korkusu, insanları doğrudan otellerle iletişime geçmeye, acentelerden alışveriş yapmaktan kaçınmaya yöneltiyor. Bu durum, ticari işlemlerde şeffaflık eksikliğine ve sektörde haksız rekabetin ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Böyle bir ortamda, müşteriler, eski alışkanlıklarının ötesinde alternatif ve daha güvenilir platformlara yönelirken, acentelerin sektördeki rolü sorgulanmakta ve müşteri memnuniyetinde düşüş yaşanabilmektedir. Regülasyonların sıkılaştırılması, denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi ve dijital platformlar üzerinden şeffaflık sağlanması, hem tüketicinin güvenini yeniden tesis edecek hem de turizm acentelerinin sorumluluk ve şeffaflık ilkeleri doğrultusunda faaliyet göstermelerini teşvik edecektir. Bu adımlar, nihai olarak sektörün genel istikrarını ve sürdürülebilir büyümesini destekleyecektir.
Kartalkaya otel yangını gibi beklenmedik olayların iç turizm üzerindeki etkileri neler olabilir?
Kartalkaya otel yangını gibi beklenmedik olaylar, turizm sektöründe ciddi operasyonel aksamalara ve finansal kayıplara yol açabilmektedir. Bu tür olaylar, özellikle yoğun sezonlarda ve yerel turizmde kayda değer iptallere neden olarak, turistlerin rezervasyonlarını iptal etmelerine ve yeni planlar yapmaya zorlamaktadır. Yangın gibi büyük ölçekli felaketler, yalnızca fiziksel hasar yaratmakla kalmaz; aynı zamanda müşterilerin seyahat güveni ve beklentileri üzerinde de olumsuz bir etki yapar. Bu durum, sektör içinde kriz yönetimi stratejilerinin ne kadar önemli olduğunu gösterir. Kartalkaya otel yangını sonrasında yaşanan iptaller, iç turizmin kısa vadeli daralmasına ve mevcut işletmelerin finansal istikrarının zedelenmesine neden olabilir. Ancak, devlet ve sektör paydaşlarının etkili kriz yönetimi, teşvik paketleri ve yeniden yapılandırma planları ile bu tür olumsuzlukların uzun vadede üstesinden gelinmesi sağlanarak, iç turizmin yeniden canlandırılması hedeflenmelidir.
Geleceğe yönelik olarak iç turizmin sürdürülebilir büyümesi için hangi stratejik adımlar önerilmektedir?
İç turizmin sürdürülebilir büyümesi için devlet, yerel yönetimler, turizm acentaları ve sektör işletmelerinin koordineli çalışması büyük önem taşımaktadır. İlk olarak, hükümetin iç turizmi teşvik eden politikalar geliştirmesi, düşük faizli krediler, vergi indirimleri ve altyapı yatırımları gibi destek mekanizmalarını devreye alması gerekmektedir. Aynı zamanda, turizm acentalarının şeffaflığını artıracak ve dolandırıcılık korkusunu ortadan kaldıracak düzenleyici önlemler alınmalıdır. Dijital dönüşüm, veri analitiği ve online rezervasyon sistemlerinin daha etkin kullanılması, müşterilere daha hızlı ve güvenilir hizmet sunulmasına olanak tanıyacaktır. Döviz kurlarının dengelenmesi, yerli maliyetlerin doğru yansıtılması ve fiyatlandırma politikalarının yeniden değerlendirilmesi de, rekabet gücünü artıran önemli unsurlardandır. Uzun vadede, kriz yönetimi stratejilerinin iyileştirilmesi ve sürdürülebilir turizm projelerinin desteklenmesi, iç turizmin yalnızca ekonomik açıdan değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel olarak da canlanmasına yardımcı olacak, böylece Türkiye’nin turizm sektöründeki rekabet gücü uluslararası arenada daha sağlam temellere oturacaktır.