Makale İçerikleri
AB Paket Tur düzenlemeleri (Pauschal Tur Yönergesi) önerilen değişiklikler, Almanya’daki seyahat sektörü tarafından ciddi bir eleştiriyle karşılanıyor. Alman Seyahat Acenteleri Birliği (DRV), yeni düzenlemelerin sektör için “aşırı bürokrasi ve mali yük” anlamına geldiğini savunarak, Avrupa Parlamentosu’nun 7 Temmuz 2025’te yapacağı oylama öncesinde üyelerine protesto mektupları gönderme çağrısında bulundu. DRV, özellikle küçük ve orta ölçekli seyahat acentelerinin bu düzenlemelerden olumsuz etkileneceğini, bağlantılı seyahat hizmetlerinin yeterince dikkate alınmadığını ve önerilen kuralların Almanya’daki sektörel dinamiklere uygun olmadığını vurguluyor.
Yeni yönerge, tatilcilerin haklarını korumayı amaçlasa da, DRV’ye göre orantısız yükümlülükler getiriyor ve sektörü zor durumda bırakabilir. Önerilen değişiklikler arasında resmi seyahat uyarılarının zorunlu dikkate alınması, şikayet yönetim sistemlerinin kurulması ve yüksek cezalar gibi maddeler, sektörde en çok tartışılan konular arasında yer alıyor. DRV’nin bu tepkisi, hem Almanya’daki seyahat sektörünün hem de AB genelindeki turizm politikalarının geleceği açısından önemli bir tartışmayı gündeme getiriyor. Bu durum, AB’nin tüketici koruma hedefleriyle sektörün operasyonel ihtiyaçları arasındaki dengeyi bulma çabasını da yansıtıyor.
Türkiye gibi turizmde güçlü bir aktör olan ülkeler için de bu düzenlemeler, uluslararası seyahat dinamiklerini etkileyebilecek potansiyele sahip. Makale, DRV’nin tepkisini, önerilen değişikliklerin detaylarını ve bu tartışmanın sektörel etkilerini kapsamlı bir şekilde ele alıyor.

Paket Tur Yönergesi Nedir ve Neden Önemli?
Avrupa Birliği’nin Paket Tur Yönergesi, 1990 yılında ilk kez kabul edildiğinden beri, paket tur ve bağlantılı seyahat hizmetlerini düzenleyen temel bir yasal çerçeve olarak işlev görüyor. Yönerge, bir tatil paketinde birden fazla seyahat hizmetinin (örneğin, uçuş, konaklama ve araç kiralama) birleştirilmesi durumunda, tüketicilerin haklarını korumayı amaçlıyor. Tatil iptalleri, tur operatörünün iflası, hizmet değişiklikleri veya beklenmedik durumlar gibi senaryolarda yolcuların maddi ve manevi zarar görmesini önlemek için standartlar belirliyor.
Yönerge, 2015 yılında güncellenerek bağlantılı seyahat düzenlemelerini de kapsayacak şekilde genişletilmişti. Ancak, 2025’te önerilen yeni değişiklikler, hem tüketici haklarını daha da güçlendirmeyi hem de sektörel düzenlemeleri sıkılaştırmayı hedefliyor. Örneğin, yeni taslak, paket turların tanımını genişletiyor ve iflas koruma mekanizmalarını güçlendiriyor. Ayrıca, resmi seyahat uyarılarının dikkate alınmasını zorunlu kılıyor ve şikayet yönetim süreçlerini standartlaştırıyor.
Bu değişiklikler, tüketici güvenini artırmayı amaçlarken, DRV gibi sektör temsilcileri, önerilerin küçük işletmeler üzerinde ağır bir yük oluşturacağını savunuyor. Almanya, AB’nin en büyük seyahat pazarlarından biri olarak, bu düzenlemelerden özellikle etkileniyor. DRV’nin eleştirileri, önerilen kuralların Almanya’daki bağlantılı seyahat hizmetlerinin (örneğin, uçuşa ek otel veya araç kiralama) önemini göz ardı ettiğini ve sektöre orantısız bürokrasi getirdiğini öne sürüyor.
Yönerge, sadece Almanya’yı değil, AB genelinde faaliyet gösteren tur operatörlerini ve seyahat acentelerini etkileyecek. Türkiye gibi popüler tatil destinasyonlarına sahip ülkeler için de bu düzenlemeler, incoming turizm operasyonlarını dolaylı olarak etkileyebilir. Yönergenin nihai hali, 7 Temmuz 2025’te Avrupa Parlamentosu’nda yapılacak oylamanın ardından şekillenecek ve ardından üye ülkelerin ulusal mevzuatlarına uyarlanması gerekecek.
DRV’nin Tepkisinin Arka Planı ve Endişeleri
Alman Seyahat Acenteleri Birliği (DRV), Avrupa Birliği’nin Paket Tur Yönergesi’nde önerilen değişikliklere karşı sert bir tutum sergileyerek, sektörün sesini Brüksel’e duyurmak için yoğun bir lobi faaliyetine girişti. DRV, taslak metnin mevcut haliyle kabul edilemez olduğunu, çünkü küçük ve orta ölçekli seyahat acenteleri için aşırı bürokrasi ve maliyet getirdiğini savunuyor. Almanya, Avrupa’nın en büyük seyahat pazarlarından biri olup, bağlantılı seyahat hizmetleri (örneğin, bir uçuş rezervasyonuna ek olarak otel veya araç kiralama) sektörde önemli bir gelir kaynağı oluşturuyor.
DRV’ye göre, yeni düzenlemeler bu hizmetlerin Almanya’daki önemini yeterince dikkate almıyor ve diğer AB ülkelerindeki farklı sektörel dinamikleri göz ardı ediyor. Örneğin, bağlantılı seyahat hizmetleri Almanya’da yaygın bir şekilde kullanılırken, diğer bazı AB ülkelerinde bu hizmetlerin pazar payı daha düşük. Bu durum, yeni kuralların Almanya’daki işletmeler üzerinde orantısız bir yük yaratmasına neden olabilir. DRV, özellikle iki maddeye odaklanarak eleştirilerini dile getiriyor: Madde 12 ve Madde 24. Madde 12, resmi makamların hem kalkış noktası hem de varış yeriyle ilgili seyahat uyarılarının zorunlu olarak dikkate alınmasını gerektiriyor. DRV, bu hükmün pratikte uygulanmasının zor olduğunu, çünkü seyahat uyarılarının sık sık değişebileceğini ve bu durumun operasyonel karmaşıklığa yol açacağını savunuyor.
Örneğin, bir ülkenin ani bir seyahat uyarısı yayınlaması, tur operatörlerinin hızlı bir şekilde iptal veya değişiklik süreçlerini yönetmesini gerektirebilir, bu da hem maliyetli hem de lojistik açıdan zorlayıcı olabilir. Madde 24 ise, şirketlerin resmi bir şikayet yönetim sistemi kurmasını ve her şikayete 30 iş günü içinde yanıt vermesini zorunlu kılıyor. DRV, bu maddenin zaten yüksek müşteri memnuniyeti oranlarına sahip olan sektör için gereksiz ve maliyetli olduğunu belirtiyor. Ayrıca, yeni düzenlemeyle yıllık cironun yüzde 4’üne kadar uygulanabilecek cezalar, DRV tarafından “aşırı” olarak nitelendiriliyor.
Mevcut sistemde cezalar ulusal otoritelerin yetkisinde iken, yeni öneri bu cezaları AB genelinde standartlaştırmayı hedefliyor, bu da küçük işletmeler için ciddi bir mali risk oluşturabilir. DRV, üyelerine Avrupa Parlamentosu milletvekillerine ulaşmaları için standart protesto mektupları hazırladı ve bu mektuplar DRV’nin web sitesinden indirilebilir durumda. Bu çaba, sektörün endişelerini Brüksel’e güçlü bir şekilde iletmeyi ve taslak metnin revize edilmesini sağlamayı amaçlıyor.
Yeni Düzenlemelerin Sektörel Etkileri
AB’nin Paket Tur Yönergesi’nde önerilen değişiklikler, seyahat sektöründe hem olumlu hem de olumsuz etkiler yaratma potansiyeline sahip. Tüketici açısından bakıldığında, yönerge tatilcilerin haklarını güçlendirmeyi hedefliyor. Örneğin, iflas koruma mekanizmalarının iyileştirilmesi, bir tur operatörünün iflas etmesi durumunda yolcuların maddi kayıplarını önlemeyi amaçlıyor.
Ayrıca, paket turların tanımının genişletilmesi, daha fazla seyahat hizmetinin yönerge kapsamına girmesini sağlayarak tüketicilere daha geniş bir koruma sunuyor. Örneğin, bir uçuş rezervasyonuna ek olarak otel veya araç kiralama gibi hizmetlerin birleştirildiği durumlar artık daha net bir şekilde “paket tur” olarak tanımlanabilir. Bu, tüketicilerin haklarını talep etmesini kolaylaştırabilir. Ancak, DRV’nin de belirttiği gibi, bu düzenlemeler sektör için ciddi operasyonel ve mali yükler getiriyor. Özellikle küçük ve orta ölçekli seyahat acenteleri, yeni şikayet yönetim sistemleri kurmak, resmi seyahat uyarılarını takip etmek ve olası yüksek cezalara karşı hazırlıklı olmak için ek kaynaklara ihtiyaç duyacak.
Bu durum, rekabet gücü sınırlı olan küçük işletmelerin pazar payını kaybetmesine veya kapanmasına yol açabilir. Almanya gibi büyük bir seyahat pazarında, bu tür bir etki sektörün genel dinamiklerini değiştirebilir. Ayrıca, bağlantılı seyahat hizmetlerinin Almanya’daki önemi, yeni düzenlemelerin bu hizmetlere yönelik özel düzenlemeler içermemesi nedeniyle eleştiriliyor. Örneğin, bir müşteri bir uçuş rezervasyonu yaptıktan sonra aynı acente üzerinden otel rezervasyonu yaparsa, bu hizmet “bağlantılı seyahat düzenlemesi” olarak sınıflandırılıyor ve yeni yönerge kapsamında ek yükümlülüklere tabi olabilir. Bu, acentelerin operasyonel süreçlerini karmaşıklaştırabilir ve maliyetleri artırabilir. Türkiye gibi incoming turizmde güçlü bir konuma sahip ülkeler için de bu düzenlemeler dolaylı etkiler yaratabilir.
Örneğin, Türkiye’ye paket turlarla gelen Alman turistler, yeni kuralların getirdiği maliyet artışları nedeniyle daha yüksek fiyatlarla karşılaşabilir. Bu durum, Türkiye’nin rekabetçi fiyat avantajını etkileyebilir ve tur operatörlerinin Türkiye’yi tercih etme eğilimini azaltabilir. Öte yandan, Türkiye’deki tur operatörleri ve acenteler, AB pazarına hizmet verirken yeni düzenlemelere uyum sağlamak zorunda kalabilir, bu da operasyonel süreçlerini yeniden yapılandırmalarını gerektirebilir.
DRV’nin Protesto Çağrısı ve Lobi Faaliyetleri
DRV’nin Avrupa Parlamentosu’na yönelik protesto çağrısı, sektörün yeni düzenlemelere karşı birleşik bir cephe oluşturma çabasını yansıtıyor. Birlik, üyelerine standart protesto mektupları hazırlayarak, Avrupa Parlamentosu milletvekillerine doğrudan ulaşmalarını teşvik ediyor. Bu mektuplar, DRV’nin web sitesinden indirilebilir ve sektörel endişeleri açık bir şekilde ifade eden bir formatta tasarlanmıştır. DRV, özellikle Madde 12 ve Madde 24 gibi tartışmalı maddelerin taslak metinden çıkarılmasını veya revize edilmesini talep ediyor. Ayrıca, yıllık cironun yüzde 4’üne kadar uygulanabilecek cezaların, küçük işletmeler için orantısız bir yük oluşturduğunu savunuyor.
DRV’nin bu lobi faaliyetleri, sektörün Brüksel’deki karar alma süreçlerine doğrudan müdahil olma çabasını gösteriyor. Almanya, AB’nin en büyük seyahat pazarlarından biri olduğu için, DRV’nin sesi Avrupa Parlamentosu’nda önemli bir ağırlık taşıyabilir. Ancak, tüketici koruma grupları, yönergenin mevcut halini destekliyor ve daha fazla düzenlemenin gerekli olduğunu savunuyor. Bu durum, sektör temsilcileri ile tüketici savunucuları arasında bir çekişmeye yol açıyor. DRV, üyelerine “Şimdi harekete geçilmezse, müzakerelerin gidişatı sektör aleyhine sonuçlanabilir” uyarısında bulunarak, tüm işletmelerin sürece katılmasını teşvik ediyor.
Bu çağrı, sektörün birleşik bir şekilde hareket etmesinin, taslak metnin nihai halinde değişiklik yapılmasını sağlayabileceğini gösteriyor. 7 Temmuz 2025’te yapılacak oylama, bu sürecin dönüm noktası olacak ve ardından Parlamento, Konsey ve Komisyon arasında nihai metni oluşturmak için üçlü görüşmeler başlayacak. DRV’nin lobi faaliyetleri, bu görüşmelerde sektörün çıkarlarını koruma açısından kritik bir rol oynayacak. Türkiye gibi AB ile yoğun turizm ilişkileri olan ülkeler için, bu sürecin sonucu, incoming turizm operasyonlarını ve fiyatlandırma stratejilerini dolaylı olarak etkileyebilir.

Yeni Düzenlemelerin Türkiye’deki Turizm Sektörüne Olası Etkileri
Türkiye, Almanya’dan gelen turistler için en popüler destinasyonlardan biri olarak, AB’nin Paket Tur Yönergesi’ndeki değişikliklerden dolaylı olarak etkilenebilir. Almanya, Türkiye’ye en fazla turist gönderen ülkeler arasında yer alıyor ve paket turlar, bu turist akışının önemli bir parçasını oluşturuyor. Yeni düzenlemelerin getirdiği ek maliyetler ve bürokratik yükler, Alman tur operatörlerinin Türkiye’ye yönelik paket turların fiyatlarını artırmasına neden olabilir. Örneğin, şikayet yönetim sistemlerinin kurulması veya iflas koruma mekanizmalarının güçlendirilmesi, tur operatörlerinin operasyonel maliyetlerini artırabilir ve bu maliyetler nihayetinde tüketiciye yansıyabilir.
Bu durum, Türkiye’nin rekabetçi fiyat avantajını etkileyebilir ve bazı turistlerin daha uygun fiyatlı alternatif destinasyonlara yönelmesine yol açabilir. Öte yandan, Türkiye’deki tur operatörleri ve seyahat acenteleri, AB pazarına hizmet verirken yeni düzenlemelere uyum sağlamak zorunda kalabilir. Örneğin, bağlantılı seyahat hizmetleri sunan Türk acenteler, yeni yönerge kapsamında ek yükümlülüklere tabi olabilir. Bu, operasyonel süreçlerin yeniden yapılandırılmasını ve ek maliyetlerin üstlenilmesini gerektirebilir.
Ancak, Türkiye’nin güçlü incoming turizm altyapısı ve Belek, Antalya gibi destinasyonların popülerliği, bu etkileri bir miktar absorbe edebilir. Ayrıca, Türkiye’nin vizesiz seyahat imkanları ve uygun fiyatlı tatil seçenekleri, Alman turistler için cazibesini korumaya devam edebilir. DRV’nin yeni düzenlemelere karşı tepkisi, Türkiye’deki turizm sektörü için de bir uyarı niteliği taşıyor. Türk tur operatörleri, AB’deki gelişmeleri yakından takip ederek, yeni kurallara uyum sağlamak için stratejiler geliştirmeli. Örneğin, dijitalleşme ve müşteri odaklı hizmetlerin geliştirilmesi, yeni şikayet yönetim sistemlerine uyumu kolaylaştırabilir. Ayrıca, Türkiye’nin turizm sektörünün lobi faaliyetlerine katılması, AB’deki karar alma süreçlerinde daha fazla söz sahibi olmasını sağlayabilir.
Sonuç
Alman Seyahat Acenteleri Birliği’nin (DRV) AB’nin Paket Tur Yönergesi’nde önerilen değişikliklere yönelik tepkisi, seyahat sektörünün yeni düzenlemelerin getireceği bürokrasi ve maliyet yüklerinden duyduğu endişeyi açıkça ortaya koyuyor. DRV, özellikle Madde 12 ve Madde 24 gibi tartışmalı maddelerin küçük ve orta ölçekli işletmeler üzerinde orantısız bir yük yaratacağını savunarak, Avrupa Parlamentosu’na yönelik yoğun bir lobi kampanyası başlattı. 7 Temmuz 2025’te yapılacak oylama, yönergenin nihai şeklini belirlemede kritik bir rol oynayacak. Yeni düzenlemeler, tüketici haklarını güçlendirmeyi hedeflerken, sektörün operasyonel dinamiklerini zorlayabilir ve Almanya gibi büyük seyahat pazarlarında ciddi etkiler yaratabilir.
Türkiye gibi incoming turizmde güçlü bir konuma sahip ülkeler için, bu değişiklikler dolaylı olarak fiyatlandırma ve operasyonel süreçleri etkileyebilir. DRV’nin protesto çağrısı, sektörün birleşik bir şekilde hareket ederek Brüksel’deki karar alma süreçlerine müdahil olma çabasını yansıtıyor. Gelecekte, sektör temsilcileri ile tüketici savunucuları arasında daha dengeli bir çözüm bulunması, hem tüketicilerin korunmasını hem de seyahat sektörünün sürdürülebilirliğini sağlayabilir. Türkiye’deki turizm sektörü, bu süreci yakından takip ederek, AB pazarındaki rekabet gücünü korumak için stratejiler geliştirmeli.

Kaynaklar
Bu makaledeki bilgiler, AB’nin Paket Tur Yönergesi’nde önerilen değişiklikler ve DRV’nin tepkisiyle ilgili güncel haberlere ve seyahat sektörünün dinamiklerine dayanarak hazırlanmıştır. Aşağıda, yönerge, sektörel etkiler ve Türkiye’nin turizm potansiyeliyle ilgili genel bilgi sağlayabilecek bazı kaynak türleri ve örnekleri (gerçek ve güncel bağlantılarla) bulunmaktadır:
- Alman Seyahat Acenteleri Birliği (DRV): DRV’nin resmi duyuruları ve protesto mektupları, yeni düzenlemelere yönelik sektörel tepkiler hakkında bilgiler sunar.
- Avrupa Parlamentosu: Paket Tur Yönergesi’ne ilişkin resmi belgeler, taslak metin ve değişiklik önerileri hakkında detaylar içerir.
- Anadolu Ajansı (AA): AB düzenlemeleri ve seyahat sektörüyle ilgili haber arşivleri, DRV’nin tepkisi ve yönerge tartışmaları hakkında güncel bilgiler sunar.
- Demirören Haber Ajansı (DHA): Seyahat sektörü ve turizm politikalarıyla ilgili haberler, yeni düzenlemelerin sektörel etkilerine dair bilgiler içerir.
- Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (GoTürkiye): Türkiye’nin incoming turizm potansiyeli, Alman turistlerin Türkiye’ye ilgisi hakkında genel bilgiler sağlar.
- Lexology: AB Paket Tur Yönergesi’ne ilişkin hukuki analizler, yeni düzenlemelerin teknik detaylarını içerir.
- fvw: DRV Capital Congress ve yönerge tartışmaları, sektörel tepkiler ve lobi faaliyetleri hakkında haberler sunar.
Not: Verilen bağlantılar genel kaynaklara yönlendirme amaçlıdır ve sürekli güncellenen web siteleridir. Spesifik haber, rapor veya düzenlemeler için bu platformlarda detaylı arama yapılması önerilir.
Sık Sorulan Sorular
Paket Tur Yönergesi nedir ve neden önemlidir?
Avrupa Birliği’nin Paket Tur Yönergesi, paket turlar ve bağlantılı seyahat hizmetlerini düzenleyen temel bir yasal çerçeve olup, 1990 yılında ilk kez kabul edilmiştir. Yönerge, bir tatil paketinde birden fazla seyahat hizmetinin (örneğin, uçuş, konaklama, araç kiralama) birleştirilmesi durumunda tüketicilerin haklarını korumayı amaçlar. Tatil iptalleri, tur operatörünün iflası, hizmet değişiklikleri veya beklenmedik durumlar gibi senaryolarda yolcuların maddi ve manevi zarar görmesini önlemek için standartlar belirler. 2015 yılında güncellenen yönerge, bağlantılı seyahat düzenlemelerini de kapsayacak şekilde genişletilmişti. 2025’te önerilen yeni değişiklikler, tüketici haklarını daha da güçlendirmeyi ve iflas koruma mekanizmalarını iyileştirmeyi hedefliyor. Örneğin, paket turların tanımını genişleterek daha fazla seyahat hizmetini kapsama alıyor ve resmi seyahat uyarılarının zorunlu olarak dikkate alınmasını gerektiriyor. Ayrıca, şikayet yönetim sistemlerinin kurulması ve yüksek cezalar gibi yeni yükümlülükler getiriyor. Bu yönerge, AB genelinde seyahat sektörünün standartlarını belirlediği için önemlidir ve Almanya gibi büyük seyahat pazarlarında faaliyet gösteren işletmeleri doğrudan etkiler. Türkiye gibi incoming turizmde güçlü ülkelere de dolaylı etkileri olabilir, çünkü Alman turistler Türkiye’ye sıkça paket turlarla seyahat eder. DRV, bu değişikliklerin sektöre getireceği bürokrasi ve maliyet yüklerini eleştirerek, özellikle küçük işletmelerin zor durumda kalabileceğini savunuyor. Yönergenin nihai hali, 7 Temmuz 2025’te Avrupa Parlamentosu’nda yapılacak oylamanın ardından şekillenecek ve üye ülkelerin ulusal mevzuatlarına uyarlanması gerekecek. Bu süreç, hem tüketiciler hem de sektör için uzun vadeli etkiler yaratabilir.
DRV neden yeni düzenlemelere karşı çıkıyor?
Alman Seyahat Acenteleri Birliği (DRV), AB’nin Paket Tur Yönergesi’nde önerilen değişikliklere karşı çıkıyor, çünkü bu düzenlemelerin sektöre orantısız bürokrasi ve mali yük getirdiğini savunuyor. DRV’ye göre, taslak metin, Almanya’daki seyahat sektörünün dinamiklerini yeterince dikkate almıyor, özellikle bağlantılı seyahat hizmetlerinin (örneğin, uçuşa ek otel veya araç kiralama) önemini göz ardı ediyor. Almanya, AB’nin en büyük seyahat pazarlarından biri olup, bu hizmetler sektörde ciddi bir gelir kaynağı oluşturuyor. Yeni düzenlemeler, bu hizmetlere yönelik ek yükümlülükler getirerek işletmelerin operasyonel süreçlerini karmaşıklaştırabilir. DRV, özellikle iki maddeye odaklanıyor: Madde 12, resmi seyahat uyarılarının hem kalkış hem de varış noktasında zorunlu olarak dikkate alınmasını gerektiriyor, bu da DRV’ye göre pratikte uygulanması zor ve maliyetli bir hüküm. Örneğin, ani seyahat uyarıları, tur operatörlerinin hızlı bir şekilde iptal veya değişiklik yapmasını gerektirebilir, bu da lojistik ve mali açıdan zorlayıcıdır. Madde 24 ise, şirketlerin resmi bir şikayet yönetim sistemi kurmasını ve her şikayete 30 iş günü içinde yanıt vermesini şart koşuyor. DRV, bu maddenin zaten yüksek müşteri memnuniyeti oranlarına sahip olan sektör için gereksiz olduğunu ve ek maliyetler yaratacağını belirtiyor. Ayrıca, yıllık cironun yüzde 4’üne kadar uygulanabilecek cezalar, küçük işletmeler için ciddi bir risk oluşturuyor. DRV, bu maddelerin taslak metinden çıkarılmasını veya revize edilmesini talep ederek, üyelerine Avrupa Parlamentosu milletvekillerine protesto mektupları gönderme çağrısında bulundu. Bu lobi faaliyetleri, sektörün Brüksel’deki karar alma süreçlerine müdahil olma çabasını yansıtıyor. DRV’nin tepkisi, tüketici koruma hedefleriyle sektörün operasyonel ihtiyaçları arasında bir denge bulunması gerektiğini vurguluyor. Türkiye gibi incoming turizmde önemli bir destinasyon olan ülkeler için, bu düzenlemeler dolaylı olarak fiyatlandırma ve operasyonel süreçleri etkileyebilir.
Yeni düzenlemeler küçük seyahat acentelerini nasıl etkileyecek?
AB’nin Paket Tur Yönergesi’nde önerilen değişiklikler, özellikle küçük ve orta ölçekli seyahat acenteleri üzerinde ciddi bir baskı yaratabilir. DRV, yeni kuralların getireceği bürokrasi ve maliyet yüklerinin, sınırlı kaynaklara sahip küçük işletmeleri zor durumda bırakacağını savunuyor. Örneğin, Madde 24’ün öngördüğü resmi şikayet yönetim sistemi, acentelerin ek personel, yazılım ve süreç yönetimi için yatırım yapmasını gerektirebilir. Her şikayete 30 iş günü içinde yanıt verme zorunluluğu, küçük acenteler için operasyonel bir yük oluşturabilir, çünkü bu tür işletmeler genellikle sınırlı bir ekiple çalışır. Ayrıca, Madde 12’nin resmi seyahat uyarılarını zorunlu olarak dikkate alma şartı, acentelerin sürekli güncellenen uyarıları takip etmesini ve hızlı bir şekilde iptal veya değişiklik süreçlerini yönetmesini gerektiriyor. Bu, hem zaman hem de maliyet açısından küçük işletmeler için zorlayıcı olabilir. Yıllık cironun yüzde 4’üne kadar uygulanabilecek cezalar, küçük acenteler için varoluşsal bir risk oluşturabilir, çünkü bu tür cezalar büyük şirketler için tolere edilebilirken, küçük işletmeleri iflasa sürükleyebilir. Almanya’daki bağlantılı seyahat hizmetlerinin yaygınlığı, bu düzenlemelerin küçük acenteler üzerindeki etkisini daha da artırıyor. Örneğin, bir müşteri bir uçuş rezervasyonu yaptıktan sonra aynı acente üzerinden otel rezervasyonu yaparsa, bu hizmet yeni yönerge kapsamında ek yükümlülüklere tabi olabilir. Bu durum, acentelerin operasyonel süreçlerini yeniden yapılandırmasını ve ek maliyetler üstlenmesini gerektirebilir. Türkiye gibi incoming turizmde güçlü ülkelere hizmet veren küçük acenteler de bu düzenlemelerden dolaylı olarak etkilenebilir. Örneğin, Alman turistlere paket tur satan Türk acenteler, yeni kurallara uyum sağlamak için süreçlerini güncellemek zorunda kalabilir. Bu, maliyetleri artırabilir ve rekabet gücünü etkileyebilir. DRV, küçük işletmelerin bu yüklerden korunması için taslak metnin revize edilmesini talep ediyor ve lobi faaliyetleriyle bu konuda farkındalık yaratmayı amaçlıyor.