Makale İçerikleri
23 Haziran 2025 tarihinde Türk Hava Yolları (THY), Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) düzenlediği tüm seferleri iptal ettiğini duyurdu. Bu karar, İsrail-İran arasındaki gerilimin tırmanması, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidi ve bölgedeki hava sahalarının güvenliğine yönelik artan endişeler nedeniyle alındı. THY’nin iptal ettiği seferler, yalnızca BAE ile sınırlı kalmadı; Bahreyn, Dammam (Suudi Arabistan), Doha (Katar), Kuveyt, Abu Dabi (BAE) ve Maskat (Umman) gibi Orta Doğu’daki diğer destinasyonları da kapsıyor. Bu gelişme, hem havacılık sektörünü hem de küresel turizmi derinden etkileyen bir dizi zincirleme reaksiyonu tetikledi. Orta Doğu’daki jeopolitik kriz, petrol fiyatlarının yükselmesine, yakıt maliyetlerinin artmasına ve hava yolu şirketlerinin operasyonel planlarını yeniden şekillendirmesine yol açıyor.
THY’nin resmi açıklamasında, “Değerli yolcularımız, 23 Haziran 2025 tarihli Bahreyn, Dammam, Doha, Dubai, Kuveyt, Abu Dabi ve Maskat seferlerimiz iptal edilmiştir” ifadelerine yer verildi. Türk Hava Yolları Basın Müşaviri Yahya Üstün, uçuş güncellemeleri için yolcuların resmi web sitesini takip etmelerini önerdi. Bu iptaller, sadece THY ile sınırlı değil; Pegasus Hava Yolları da BAE’ye (Dubai, Abu Dabi, Sharjah), Kuveyt, Umman (Maskat) ve Pakistan (Karaçi) uçuşlarını iptal ettiğini duyurdu. Bölgedeki hava sahalarının kademeli olarak yeniden açılmaya başlaması umut verse de, güvenlik riskleri ve artan yakıt maliyetleri, havacılık sektörünü kısa vadede zorlamaya devam edecek.
Orta Doğu, hem turizm hem de ticaret açısından küresel bir merkez. BAE, özellikle Dubai ve Abu Dabi, lüks turizm, iş seyahatleri ve kruvaziyer turizmiyle öne çıkıyor. Ancak, İsrail’in İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırıları ve İran’ın misilleme tehditleri, bölgedeki turizm ve havacılık faaliyetlerini ciddi şekilde sekteye uğrattı. Hürmüz Boğazı’nın kapanma ihtimali, petrol fiyatlarını artırarak uçuş maliyetlerini yükseltiyor; bu da hem hava yolu şirketlerini hem de yolcuları doğrudan etkiliyor. Türkiye, bu krizden dolaylı olarak zarar görse de, Orta Doğu destinasyonlarının zayıflaması, Antalya ve İstanbul gibi şehirleri alternatif destinasyonlar olarak öne çıkarabilir. Ancak, güvenlik algısındaki bozulma ve artan maliyetler, Türkiye’nin turizm sektörünü de tehdit ediyor.
Bu makale, THY’nin BAE seferlerini iptal etme kararını, bu kararın arka planındaki jeopolitik ve ekonomik faktörleri, havacılık ve turizm sektörüne etkilerini ve Türkiye’nin bu krizdeki konumunu detaylı bir şekilde ele alıyor. Orta Doğu’daki gerilim, küresel havacılık ve turizm sektörünü nasıl şekillendirecek? Türkiye, bu krizden nasıl etkilenecek ve hangi stratejilerle bu zorlukların üstesinden gelebilir?

THY’nin Sefer İptallerinin Arka Planı ve Jeopolitik Kriz
Türk Hava Yolları’nın 23 Haziran 2025’te BAE’ye tüm seferlerini iptal etme kararı, İsrail-İran geriliminin havacılık sektörüne yansımasının en somut örneklerinden biri. İsrail’in İran’daki nükleer tesislere düzenlediği hava saldırıları, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidi ve bölgedeki hava sahalarının güvenliğine yönelik endişeler, hava yolu şirketlerini sefer iptallerine zorladı. THY, sadece BAE’ye değil; Bahreyn, Dammam, Doha, Kuveyt, Abu Dabi ve Maskat gibi Orta Doğu’nun stratejik noktalarına olan uçuşlarını da durdurdu. Bu karar, İran’ın Katar’daki bir ABD üssüne füze saldırısı düzenlediği iddialarıyla aynı zamana denk geldi, bu da bölgedeki gerilimi daha da artırdı.
Hürmüz Boğazı, dünya petrol ticaretinin yaklaşık %20-30’unun geçtiği kritik bir geçiş noktası. İran’ın bu boğazı kapatma tehdidi, Brent petrol fiyatlarının varil başına 100 doları aşabileceği endişesini doğurdu; bazı tahminler, fiyatların 150 dolara ulaşabileceğini öngörüyor. Yakıt maliyetleri, havayolu şirketlerinin toplam giderlerinin %30-40’ını oluşturuyor; bu nedenle petrol fiyatlarındaki artış, bilet fiyatlarını doğrudan etkiliyor. THY, bu maliyet artışlarını absorbe etmekte zorlanırken, güvenlik riskleri nedeniyle uçuşları durdurma yoluna gitti. Bölgedeki hava sahalarının kapanması, uçuş rotalarını değiştirdi; örneğin, İran ve Irak hava sahalarının kullanılamaması, Avrupa-Asya uçuşlarını daha uzun ve maliyetli rotalara yöneltti.
THY’nin iptal kararı, sadece operasyonel bir önlem değil; aynı zamanda yolcu güvenliğini önceliklendiren bir strateji. Türk Hava Yolları Basın Müşaviri Yahya Üstün, “Uçuş güncellemeleri için web sitemizi takip edin” diyerek, iptallerin geçici olabileceğini ima etti. Ancak, bölgedeki gerilimin ne kadar süreceği belirsiz. İsrail-İran çatışmasının ABD’yi de içine alacak şekilde genişlemesi ve Basra Körfezi’ne yayılma riski, havacılık sektörünü daha derin bir krize sürükleyebilir. Bu durum, sadece THY’yi değil; Lufthansa, Emirates ve Qatar Airways gibi küresel oyuncuları da etkiliyor.
Türkiye, Orta Doğu’ya yakınlığı nedeniyle bu krizden dolaylı olarak etkileniyor. THY, küresel bir havayolu şirketi olarak, Orta Doğu’daki destinasyonlara düzenlediği seferlerle hem turizm hem de iş seyahatleri için önemli bir köprü görevi görüyor. Ancak, bölgedeki güvenlik riskleri, yolcu talebini azaltıyor ve operasyonel maliyetleri artırıyor. THY’nin BAE seferlerini iptal etmesi, bu dinamiklerin bir yansıması; ancak bu kararın uzun vadeli etkileri, krizin seyrine bağlı olacak.
Havacılık Sektörüne Etkiler: Maliyetler ve Operasyonel Zorluklar
THY’nin BAE ve diğer Orta Doğu destinasyonlarına seferlerini iptal etmesi, havacılık sektöründe ciddi ekonomik ve operasyonel sonuçlar doğuruyor. Yakıt maliyetlerindeki artış, havayolu şirketlerini en çok zorlayan faktörlerden biri. İsrail-İran geriliminin başlangıcından itibaren yakıt fiyatları 10 dolar artarken, Hürmüz Boğazı’nın kapanma ihtimali, bu artışın devam edeceğini gösteriyor. Havayolu şirketleri, yakıt giderlerini dengelemek için ya bilet fiyatlarını artırıyor ya da sefer sayılarını azaltıyor; her iki seçenek de yolcu talebini olumsuz etkiliyor.
THY, yakıt fiyatlarını sabitleme anlaşmalarıyla maliyetleri kontrol altına almaya çalışsa da, küresel fiyat artışları bu çabaları sınırlıyor. Örneğin, Avrupa’dan Dubai’ye yapılan bir uçuşun maliyeti, yakıt fiyatlarındaki %10’luk artış nedeniyle yaklaşık %5-7 artabilir. Bu durum, özellikle rekabetçi fiyatlarla hizmet sunan THY gibi şirketler için kar marjlarını daraltıyor. Ayrıca, hava sahası kapanmaları, uçuş rotalarını değiştiriyor; İran ve Irak üzerinden geçen rotaların kapanması, uçuş sürelerini uzatıyor ve yakıt tüketimini artırıyor. Bu, hem maliyetleri hem de yolcu memnuniyetini etkileyen bir faktör.
Operasyonel zorluklar, sadece maliyetlerle sınırlı değil. THY’nin iptal ettiği seferler, yolcuların seyahat planlarını altüst ederken, havaalanlarında yoğunluk ve lojistik sorunlara yol açıyor. THY, iptal edilen uçuşlar için yolculara SMS ve e-posta yoluyla bilgi veriyor; ancak bu süreçte yaşanan iletişim eksiklikleri, yolcu memnuniyetsizliğini artırabilir. Ayrıca, iptal edilen seferlerin yerine alternatif rotalar sunmak, hem maliyetli hem de karmaşık bir süreç. Örneğin, BAE’ye seyahat etmek isteyen yolcular, Avrupa aktarmalı uçuşlara yönlendirilebilir; ancak bu, seyahat süresini uzatır ve ek masraflar doğurur.
Pegasus Hava Yolları’nın da BAE, Kuveyt ve Umman seferlerini iptal etmesi, Türkiye merkezli havayolu şirketlerinin bu krizden geniş çaplı etkilendiğini gösteriyor. Küresel havayolu şirketleri de benzer önlemler alıyor; Emirates ve Qatar Airways, bazı rotalarını askıya alırken, Lufthansa, İran ve Irak hava sahalarını kullanmaktan kaçınıyor. Bu durum, Orta Doğu’nun havacılık sektöründeki stratejik önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Bölgedeki gerilim, sadece yerel oyuncuları değil, küresel havacılık ağını da tehdit ediyor.

Turizm Sektörüne Yansımalar: BAE ve Orta Doğu’nun Kayıpları
BAE, özellikle Dubai ve Abu Dabi, küresel turizmde lüks ve iş seyahatlerinin merkezi konumunda. Dubai, 2024’te yaklaşık 17 milyon turisti ağırlarken, Abu Dabi, kültürel etkinlikler ve kruvaziyer turizmiyle öne çıktı. Ancak, THY’nin BAE seferlerini iptal etmesi, bu destinasyonların turizm gelirlerini ciddi şekilde tehdit ediyor. İsrail-İran gerilimi ve Hürmüz Boğazı’nın kapanma ihtimali, turistlerin güvenlik algısını bozarak rezervasyon iptallerine yol açıyor.
Orta Doğu’daki diğer destinasyonlar da benzer bir kaderi paylaşıyor. Bahreyn, Kuveyt, Katar ve Umman, son yıllarda turizm yatırımlarını artırarak uluslararası ziyaretçileri çekmeye çalıştı; ancak güvenlik endişeleri, bu çabaları gölgeliyor. Örneğin, Doha, FIFA Dünya Kupası sonrası turizm altyapısını güçlendirmişti; ancak THY’nin Doha seferlerini iptal etmesi, bu destinasyonun erişilebilirliğini azalttı. Aynı şekilde, Maskat ve Kuveyt, güvenlik riskleri nedeniyle turist kaybı yaşıyor.
Türkiye, BAE ve diğer Orta Doğu destinasyonlarına düzenlediği turlarla önemli bir turizm pazarı oluşturuyor. THY’nin iptal kararı, bu turları doğrudan etkiliyor; örneğin, Dubai’ye düzenlenen 4 gece 5 günlük paket turlar, uçuş iptalleri nedeniyle durduruldu. Bu durum, Türk tur operatörlerini ve seyahat acentalarını zor durumda bırakıyor. Ayrıca, BAE’den Türkiye’ye gelen lüks segment turistler, Antalya ve İstanbul’un turizm gelirlerinde önemli bir paya sahip. Bu turistlerin seyahat planlarını ertelemesi, Türkiye’nin turizm sektörünü dolaylı olarak etkiliyor.
Kruvaziyer turizmi, bu krizden en çok zarar gören alanlardan biri. Hürmüz Boğazı’nın kapanma ihtimali, Dubai ve Abu Dabi’yi kapsayan kruvaziyer rotalarını tehdit ediyor. Bu rotalar, hem Avrupalı hem de Asyalı turistler için popüler; ancak güvenlik riskleri ve artan yakıt maliyetleri, kruvaziyer firmalarını rotalarını Akdeniz veya Asya-Pasifik’e kaydırmaya zorluyor. Bu değişim, BAE’nin kruvaziyer limanlarının gelirlerini azaltırken, bölgedeki oteller ve yerel işletmeler için de kayıplara yol açıyor.
Türkiye’nin Turizm ve Havacılık Sektöründeki Konumu
Türkiye, 2024’te 50 milyar dolar turizm geliri elde ederek küresel bir lider konumuna yükseldi. Antalya, İstanbul ve Kapadokya, Avrupa, Rusya ve Orta Doğu pazarlarından milyonlarca turisti ağırlıyor. Ancak, THY’nin BAE seferlerini iptal etmesi ve Orta Doğu’daki gerilim, Türkiye’nin turizm ve havacılık sektörünü dolaylı olarak tehdit ediyor.
Antalya, BAE’den gelen lüks segment turistler için önemli bir destinasyon. Bu turistlerin seyahat planlarını ertelemesi, Antalya’daki oteller ve tur operatörleri için gelir kaybı anlamına geliyor. İstanbul, hem kültürel hem de iş turizmi açısından bir merkez; ancak bölgesel gerilim, uluslararası konferans ve etkinliklerin iptal edilme riskini artırıyor. Kapadokya, balon turlarıyla ünlü olsa da, güvenlik algısındaki bozulma, Asya ve Orta Doğu’dan gelen turist talebini azaltabilir.
THY, Türkiye’nin turizm sektörünün en önemli aktörlerinden biri. Küresel bir havayolu şirketi olarak, 2025 itibarıyla 120’den fazla ülkeye uçuş düzenliyor. Ancak, Orta Doğu’daki kriz, THY’nin operasyonel kapasitesini ve karlılığını zorluyor. Sefer iptalleri, hem yolcu talebini azaltıyor hem de şirketin gelirlerini etkiliyor. THY, bu kriz karşısında alternatif rotalar ve pazarlar geliştirmeye çalışıyor; örneğin, Avrupa ve Asya-Pasifik bölgelerine yönelik uçuşlarını artırabilir. Ancak, artan yakıt maliyetleri ve güvenlik riskleri, bu stratejilerin başarısını sınırlayabilir.
Turizm Geliştirme Ajansı (TGA), bu süreçte Türkiye’nin tanıtımını güçlendirmek için dijital kampanyalara ve uluslararası fuarlara odaklanıyor. Orta Doğu destinasyonlarının zayıflaması, Türkiye’yi Avrupa ve Asya’dan gelen turistler için daha cazip hale getirebilir. Ancak, güvenlik algısını korumak ve maliyet artışlarını dengelemek, TGA ve sektör oyuncuları için kritik bir sınav. Türkiye, bu krizden minimum zararla çıkmak için hem iç pazarını güçlendirmeli hem de yeni pazarlara yönelmeli.
Küresel Havacılık ve Turizmde Gelecek Beklentileri
İsrail-İran gerilimi ve Hürmüz Boğazı’nın kapanma ihtimali, küresel havacılık ve turizm sektöründe belirsizlik yaratıyor. THY’nin BAE seferlerini iptal etmesi, bu krizin havacılık sektörüne yansımasının sadece bir örneği. Küresel havayolu şirketleri, güvenlik riskleri ve maliyet artışları nedeniyle rotalarını yeniden şekillendiriyor. Emirates, Qatar Airways ve Etihad gibi Orta Doğu merkezli şirketler, kendi ana pazarlarında bile zorlanıyor; bu da küresel havacılık ağında aksamalara yol açıyor.
Turizm sektörü, pandemi sonrası toparlanma sürecindeyken bu yeni krizle karşı karşıya kaldı. Temmuz ve Ağustos 2025’te planlanan tatiller, iptal veya erteleme riskiyle karşı karşıya. Avrupa ve Kuzey Amerika’dan gelen turistler, güvenlik endişeleri nedeniyle Orta Doğu’ya seyahat etmekten kaçınıyor; bu da küresel turizm talebini etkiliyor. Asya-Pasifik bölgesi, görece daha güvenli olsa da, artan uçuş maliyetleri bu destinasyonların erişilebilirliğini azaltıyor.
Havacılık sektörü, bu krize yanıt olarak yenilikçi çözümler arıyor. Bazı şirketler, daha az yakıt tüketen uçaklarla seferlerini optimize etmeye çalışıyor; diğerleri, erken rezervasyon kampanyaları ve esnek iptal politikaları sunuyor. Ancak, bu çözümler kısa vadeli; uzun vadeli etkiler, bölgesel istikrara bağlı. Dünya Turizm Örgütü (UNWTO), bu tür krizlerin etkilerini azaltmak için ülkeler arasında koordinasyon sağlamaya çalışıyor. Türkiye, bu süreçte hem kendi sektörünü korumak hem de küresel platformlarda lider bir rol oynamak için çaba gösteriyor.
Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece havacılık ve turizmi değil, küresel ekonomiyi de etkileyebilir. Petrol fiyatlarındaki artış, enflasyonu tetikleyerek tüketici harcamalarını azaltabilir; bu da turizm talebini dolaylı olarak düşürür. Türkiye, bu kriz karşısında hem riskleri yönetmek hem de fırsatları değerlendirmek zorunda. THY’nin operasyonel esnekliği ve TGA’nın tanıtım çabaları, bu süreçte kritik bir rol oynayacak.
Sonuç
Türk Hava Yolları’nın 23 Haziran 2025’te BAE’ye tüm seferlerini iptal etmesi, İsrail-İran gerilimi ve Hürmüz Boğazı krizinin havacılık ve turizm sektörüne yansımasının çarpıcı bir örneği. Bu karar, sadece BAE ile sınırlı kalmadı; Bahreyn, Kuveyt, Katar ve Umman gibi destinasyonları da kapsayarak Orta Doğu’daki turizm ve havacılık faaliyetlerini sekteye uğrattı. Artan yakıt maliyetleri, hava sahası kapanmaları ve güvenlik endişeleri, küresel havacılık sektörünü zorlarken, Türkiye de bu krizden dolaylı olarak etkileniyor.
Antalya, İstanbul ve Kapadokya gibi destinasyonlar, Orta Doğu pazarındaki kayıplar nedeniyle gelir kaybı riskiyle karşı karşıya; ancak Türkiye, alternatif bir destinasyon olarak öne çıkma potansiyeline sahip. THY’nin operasyonel esnekliği, TGA’nın tanıtım faaliyetleri ve sektör oyuncularının dayanıklılığı, bu krizin etkilerini hafifletmek için kritik. Orta Doğu’daki gerilim, küresel turizm ve havacılık sektörünü zor günlerle karşı karşıya bıraksa da, Türkiye’nin stratejik konumu ve güçlü altyapısı, bu zorlukları aşmak için bir avantaj sunuyor. Ancak, bölgesel istikrarın sağlanması, sektörün toparlanması için olmazsa olmaz.

Kaynaklar
Bu makaledeki bilgiler, Türk Hava Yolları’nın BAE sefer iptalleri, İsrail-İran gerilimi ve Hürmüz Boğazı’nın kapanma ihtimaliyle ilgili güncel haberlere dayanılarak hazırlanmıştır. Aşağıda, makalede kullanılan bilgiler ve konuya ışık tutabilecek bazı kaynak türleri (gerçek ve güncel bağlantılarla) belirtilmektedir:
- Türk Medya ve Resmi Kaynaklar:
- Anadolu Ajansı (AA): THY sefer iptalleri ve Orta Doğu’daki gerilim.
- T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı: Türkiye turizm sektörü ve TGA faaliyetleri.
- A Haber: 23 Haziran 2025 THY sefer iptalleri haberleri.
- Uluslararası Haber ve Analiz Platformları:
- Reuters: İsrail-İran gerilimi ve Hürmüz Boğazı’nın etkileri.
- BBC News: Orta Doğu’daki güvenlik krizleri ve havacılık.
- Al Jazeera: İran’ın Hürmüz Boğazı tehditleri ve bölgesel etkiler.
- Havacılık ve Turizm Platformları:
- Türk Hava Yolları: Uçuş iptalleri ve yolcu bilgilendirmeleri.
- World Tourism Organization (UNWTO): Küresel turizm trendleri ve kriz yönetimi.
- Not: Verilen bağlantılar, genel kaynaklara yönlendirme amaçlıdır ve sürekli güncellenen web siteleridir. Spesifik haberler, raporlar veya düzenlemeler için bu platformlarda detaylı araştırma yapılması önerilir.
Sık Sorulan Sorular
Türk Hava Yolları neden BAE’ye tüm seferlerini iptal etti ve bu kararın arka planında hangi faktörler var?
Türk Hava Yolları (THY), 23 Haziran 2025 tarihinde Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) düzenlediği tüm seferleri iptal ettiğini duyurdu. Bu karar, İsrail-İran arasındaki gerilimin tırmanması, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidi ve bölgedeki hava sahalarının güvenliğine yönelik artan endişeler nedeniyle alındı. THY’nin resmi açıklamasında, iptal edilen seferlerin BAE ile sınırlı kalmadığı; Bahreyn, Dammam (Suudi Arabistan), Doha (Katar), Kuveyt, Abu Dabi (BAE) ve Maskat (Umman) gibi Orta Doğu destinasyonlarını da kapsadığı belirtildi. İsrail’in İran’daki nükleer tesislere düzenlediği hava saldırıları ve İran’ın Katar’daki bir ABD üssüne füze saldırısı yaptığı iddiaları, bölgedeki gerilimi artırdı. Hürmüz Boğazı, dünya petrol ticaretinin %20-30’unun geçtiği stratejik bir nokta; İran’ın bu boğazı kapatma tehdidi, petrol fiyatlarının varil başına 100 doları aşabileceği endişesini doğurdu. Yakıt maliyetleri, havayolu şirketlerinin giderlerinin %30-40’ını oluşturuyor; bu nedenle fiyat artışları, THY’nin operasyonel maliyetlerini yükseltti. Ayrıca, İran ve Irak gibi ülkelerin hava sahalarını kapatması, uçuş rotalarını değiştirdi; bu, uçuş sürelerini uzatarak yakıt tüketimini artırdı. THY, yolcu güvenliğini önceliklendirerek ve maliyet artışlarını yönetmek için bu seferleri iptal etti. Türk Hava Yolları Basın Müşaviri Yahya Üstün, yolcuların uçuş güncellemeleri için resmi web sitesini takip etmelerini önerdi. Bu karar, sadece THY’yi değil; Pegasus Hava Yolları ve küresel oyuncular gibi diğer havayolu şirketlerini de etkiledi. Bölgedeki gerilimin seyri, iptallerin ne kadar süreceğini belirleyecek; ancak kısa vadede, havacılık sektörü ciddi bir baskı altında.
THY’nin sefer iptalleri Türkiye’nin turizm sektörünü nasıl etkiliyor?
THY’nin 23 Haziran 2025’te BAE ve diğer Orta Doğu destinasyonlarına seferlerini iptal etmesi, Türkiye’nin turizm sektörünü dolaylı olarak etkiliyor. Türkiye, 2024’te 50 milyar dolar turizm geliri elde ederek küresel bir lider konumuna yükseldi; Antalya, İstanbul ve Kapadokya, Avrupa, Rusya ve Orta Doğu pazarlarından milyonlarca turisti ağırlıyor. Ancak, Orta Doğu’daki gerilim, bu pazarları tehdit ediyor. BAE, özellikle Dubai ve Abu Dabi’den gelen lüks segment turistler, Antalya’daki 5 yıldızlı oteller ve İstanbul’daki kültürel turlar için önemli bir kaynak. Bu turistlerin seyahat planlarını ertelemesi, Türkiye’nin turizm gelirlerinde kayıplara yol açabilir. Örneğin, Antalya’daki oteller, BAE’den gelen rezervasyonlarda %10-15’lik bir düşüş öngörüyor. İstanbul, iş turizmi açısından bir merkez; ancak bölgesel gerilim, uluslararası konferans ve etkinliklerin iptal riskini artırıyor. Kapadokya, balon turlarıyla Asya ve Orta Doğu’dan gelen turistleri çekiyor; ancak güvenlik algısındaki bozulma, bu talebi azaltabilir. THY’nin iptal kararı, Türkiye’den BAE’ye düzenlenen paket turları da durdurdu; örneğin, 4 gece 5 günlük Dubai turları, uçuşların iptaliyle askıya alındı. Bu, Türk tur operatörleri ve seyahat acentaları için gelir kaybı anlamına geliyor. Ancak, Orta Doğu destinasyonlarının zayıflaması, Türkiye’yi Avrupa ve Asya’dan gelen turistler için alternatif bir destinasyon haline getirebilir. Turizm Geliştirme Ajansı (TGA), bu fırsatı değerlendirmek için dijital kampanyalar ve uluslararası fuarlarla Türkiye’nin tanıtımını güçlendiriyor. Örneğin, “GoTürkiye” platformu, Avrupa pazarına yönelik reklamlarla Türkiye’yi güvenli bir destinasyon olarak konumlandırıyor. Yine de, artan yakıt maliyetleri, uçuş fiyatlarını yükselterek Türkiye’ye ulaşımı zorlaştırabilir. Türkiye, bu krizden minimum zararla çıkmak için iç pazarını güçlendirmeli ve yeni pazarlara yönelmeli; ancak bölgesel istikrarın sağlanması, turizm sektörünün toparlanması için kritik.
Hürmüz Boğazı’nın kapanma ihtimali havacılık sektörünü nasıl etkiler?
Hürmüz Boğazı, dünya petrol ticaretinin %20-30’unun geçtiği stratejik bir geçiş noktası; İran’ın bu boğazı kapatma tehdidi, havacılık sektörünü derinden etkiliyor. Boğazın kapanması, petrol fiyatlarının varil başına 100 doları aşmasına, bazı tahminlere göre 150 dolara ulaşmasına yol açabilir. Yakıt maliyetleri, havayolu şirketlerinin giderlerinin %30-40’ını oluşturuyor; bu nedenle fiyat artışları, bilet fiyatlarını doğrudan yükseltiyor. Örneğin, Avrupa’dan BAE’ye yapılan bir uçuşun maliyeti, yakıt fiyatlarındaki %10’luk artışla %5-7 artabilir. THY, 23 Haziran 2025’te BAE, Bahreyn, Kuveyt ve diğer destinasyonlara seferlerini iptal ederek bu maliyet artışlarına ve güvenlik risklerine yanıt verdi. Hava sahası kapanmaları, uçuş rotalarını değiştiriyor; İran ve Irak hava sahalarının kullanılamaması, Avrupa-Asya uçuşlarını Afganistan gibi alternatif rotalara yöneltiyor. Bu, uçuş sürelerini uzatarak yakıt tüketimini ve maliyetleri artırıyor. Ayrıca, Hürmüz Boğazı’nın kapanması, kruvaziyer turizmini de etkiliyor; Dubai ve Abu Dabi’yi kapsayan rotalar, güvenlik ve maliyet riskleri nedeniyle askıya alınıyor. Havayolu şirketleri, yakıt stoklaması veya daha az yakıt tüketen uçaklarla operasyonları optimize etmeye çalışıyor; ancak bu çözümler kısa vadeli. THY, yakıt fiyatlarını sabitleme anlaşmalarıyla maliyetleri kontrol etmeye çalışıyor; ancak küresel fiyat artışları, bu çabaları sınırlıyor. Bölgedeki gerilim, sadece THY’yi değil; Emirates, Qatar Airways ve Lufthansa gibi küresel oyuncuları da etkiliyor. Hava sahalarının kademeli olarak yeniden açılması umut verse de, güvenlik riskleri ve maliyet artışları, havacılık sektörünü kısa vadede zorlamaya devam edecek. Uzun vadede, bölgesel istikrarın sağlanması, sektörün toparlanması için şart. Bu kriz, havacılık sektörünün dayanıklılığını test ederken, şirketlerin kriz yönetimi stratejileri geliştirmesini gerektiriyor.