AB’den Türklere Vizesiz Avrupa için Çarpıcı Açıklama: Utanç Verici Bir Durum

Avrupa Birliği (AB) ile Türklere vizesiz Avrupa için vize serbestisi süreci, yıllardır tartışma konusu olmaya devam ediyor. Türk vatandaşlarının Schengen Bölgesi’ne vizesiz seyahat edebilmesi için başlatılan diyalog, çeşitli siyasi ve teknik engeller nedeniyle ilerleme kaydetmekte...

Yazar Burcu Tekin

Tarih: 23 Haziran 2025

Avrupa Birliği (AB) ile Türklere vizesiz Avrupa için vize serbestisi süreci, yıllardır tartışma konusu olmaya devam ediyor. Türk vatandaşlarının Schengen Bölgesi’ne vizesiz seyahat edebilmesi için başlatılan diyalog, çeşitli siyasi ve teknik engeller nedeniyle ilerleme kaydetmekte zorlanıyor. Ancak, 23 Haziran 2025 tarihinde AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Hans Ossowski’nin Brüksel’de Türk gazetecilere yaptığı açıklamalar, bu konuda yeni bir umut ışığı yaktı. Ossowski, Türklerden vize istenmesinin “kabul edilemez ve utanç verici” olduğunu vurgulayarak, AB’nin bu durumu sürdüremez bir hale geldiğini ifade etti. Büyükelçi, Türkiye’nin 74 kriterden 66’sını yerine getirdiğini, kalan 6 kriter üzerinde çalışılması gerektiğini belirtti ve vize serbestisi sürecinin yeniden başlatılması için Türk hükümetine “dürüst bir teklif” sunduklarını söyledi.

Ossowski’nin açıklamaları, AB’nin vize politikasına yönelik özeleştirisiyle dikkat çekiyor. Büyükelçi, Kolombiya, Gürcistan ve Venezuela gibi ülkelerin vatandaşlarının AB’ye vizesiz seyahat edebildiğini, ancak Türkiye’de insanların vize randevusu almak için aylarca, hatta bir yıl beklemek zorunda kaldığını dile getirdi. Bu durum, Türkiye’nin hem stratejik bir ortak hem de NATO’nun önemli bir müttefiki olarak AB ile ilişkilerinde yaşadığı çelişkileri bir kez daha gözler önüne seriyor. Vize serbestisi, sadece Türk vatandaşlarının seyahat özgürlüğünü değil, aynı zamanda Türkiye-AB ilişkilerinin genel seyrini de etkileyen bir mesele. Ossowski’nin çıkışı, bu sürecin yeniden canlandırılması için önemli bir adım olarak değerlendiriliyor, ancak kalan kriterlerin tamamlanması ve siyasi irade, bu hedefin gerçekleşmesi için kritik önem taşıyor.

Türkiye, AB’ye tam üyelik müzakereleri kapsamında 2013’te vize serbestisi diyaloğunu başlatmıştı. Bu süreç, Geri Kabul Anlaşması’nın imzalanmasıyla paralel olarak ilerledi; ancak özellikle 2016’daki darbe girişimi sonrası Türkiye’nin iç politik gelişmeleri ve AB’nin endişeleri, süreci durma noktasına getirdi. Ossowski’nin 2025’teki açıklamaları, bu durgunluğa karşı bir hareketlenme sinyali verse de, kalan 6 kriterin içeriği ve tamamlanma süreci, hem Türkiye hem de AB için hassas bir sınav olacak. Terörle mücadele yasalarının AB standartlarına uyumu, kişisel verilerin korunması mevzuatı ve AB ülkeleriyle adli işbirliği gibi konular, bu kriterler arasında öne çıkıyor. Türkiye, bu alanlarda reform yapma konusunda kararlılık gösterirse, vizesiz Avrupa hayali gerçeğe dönüşebilir.

Bu makale, AB Türkiye Delegasyonu’nun vize serbestisi açıklamalarını, sürecin tarihçesini, kalan kriterleri, Türkiye-AB ilişkilerindeki dinamikleri ve vize serbestisinin potansiyel etkilerini detaylı bir şekilde ele alıyor. Ossowski’nin çıkışı, hem Türk kamuoyunda hem de uluslararası arenada yankı uyandırırken, bu sürecin geleceği, iki tarafın ortak çabalarına bağlı.

Türklere Vizesiz Avrupa

Vize Serbestisi Sürecinin Tarihçesi ve Gelişimi

AB ile Türkiye arasında vize serbestisi diyaloğu, 16 Aralık 2013’te resmi olarak başladı. Bu süreç, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik müzakerelerinin bir parçası olarak, Geri Kabul Anlaşması’nın imzalanmasıyla paralel ilerledi. Anlaşma, Türkiye üzerinden AB’ye yasadışı yollarla giren göçmenlerin geri alınmasını öngörürken, karşılığında Türk vatandaşlarına Schengen Bölgesi’nde vizesiz seyahat hakkı tanınması hedefleniyordu. AB, bu süreçte Türkiye’ye 72 kriterden oluşan bir yol haritası sundu. Bu kriterler, belge güvenliği, göç yönetimi, kamu düzeni, temel haklar ve adli işbirliği gibi geniş bir yelpazeyi kapsıyor.

2016 yılı, vize serbestisi sürecinde bir dönüm noktası oldu. Türkiye, o dönemde kriterlerin büyük bir kısmını yerine getirmişti; ancak 15 Temmuz darbe girişimi ve ardından gelen olağanüstü hal (OHAL) uygulamaları, AB’nin endişelerini artırdı. Özellikle terörle mücadele yasalarının kapsamı ve ifade özgürlüğü konusundaki gerilimler, süreci tıkadı. AB, Türkiye’nin bu yasaları AB standartlarına uyumlu hale getirmesini talep ederken, Türkiye, ulusal güvenlik önceliklerini gerekçe göstererek bu taleplere mesafeli yaklaştı. Bu karşılıklı anlaşmazlık, vize serbestisi sürecini yıllarca dondurdu.

2025’e gelindiğinde, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Hans Ossowski’nin açıklamaları, bu durgunluğa karşı bir hareketlenme sinyali verdi. Ossowski, Türkiye’nin 72 kriterden 66’sını yerine getirdiğini, kalan 6 kriterin tamamlanması halinde vize serbestisinin mümkün olduğunu belirtti. Bu açıklama, AB’nin vize politikasına yönelik özeleştirisiyle dikkat çekiyor. Büyükelçi, Türk vatandaşlarının vize almak için aylarca beklemesinin “sürdürülemez” olduğunu vurguladı ve Kolombiya, Gürcistan ve Venezuela gibi ülkelerin vizesiz seyahat hakkına sahip olduğunu hatırlatarak, Türkiye’nin bu durumdan dışlanmasının utanç verici olduğunu ifade etti. Ossowski’nin bu çıkışı, hem Türk kamuoyunda hem de AB içinde vize serbestisi tartışmalarını yeniden alevlendirdi.

Vize serbestisi süreci, sadece teknik bir mesele değil; aynı zamanda siyasi bir sınav. Türkiye’nin AB ile ilişkileri, son yıllarda Gümrük Birliği’nin modernizasyonu, mülteci anlaşması ve enerji işbirliği gibi konularda dalgalı bir seyir izledi. Vize serbestisi, bu ilişkilerin yeniden canlandırılması için bir fırsat sunabilir; ancak kalan kriterlerin hassasiyeti, sürecin kolay olmayacağını gösteriyor. Türkiye, bu kriterleri yerine getirirken hem iç politik dengeleri hem de AB’nin beklentilerini göz önünde bulundurmak zorunda.

Kalan 6 Kriter ve Türkiye’nin Önündeki Zorluklar

AB’nin Türkiye’ye sunduğu 72 kriterden 66’sının tamamlandığı, kalan 6 kriterin ise vize serbestisi için kritik olduğu belirtiliyor. Hans Ossowski’nin açıklamalarına göre, bu kriterler arasında terörle mücadele yasalarının AB standartlarına uyumu, kişisel verilerin korunması (KVKK) mevzuatının AB normlarına uygun hale getirilmesi ve AB ülkeleriyle adli yardımlaşma anlaşmalarının yapılması öne çıkıyor. Ayrıca, yolsuzlukla mücadele, temel haklar ve yargı bağımsızlığı gibi alanlarda da ilerleme bekleniyor.

Terörle mücadele yasaları, vize serbestisi sürecindeki en tartışmalı konulardan biri. AB, Türkiye’nin bu yasaları ifade özgürlüğü ve temel haklarla uyumlu hale getirmesini talep ediyor. Ancak Türkiye, PKK, FETÖ ve IŞİD gibi örgütlerle mücadelesini gerekçe göstererek, bu yasaların geniş kapsamlı olması gerektiğini savunuyor. 2016’daki darbe girişimi sonrası bu yasaların daha da sıkılaştırılması, AB ile Türkiye arasında gerilime yol açtı. Ossowski, bu konuda uzlaşma sağlanması gerektiğini belirtirken, Türkiye’nin ulusal güvenlik endişelerini göz ardı etmeden reform yapmasının zor bir denge olduğunu kabul ediyor.

Kişisel verilerin korunması mevzuatı, bir diğer kritik kriter. Türkiye, 2016’da Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nu (KVKK) çıkarmış olsa da, AB, bu yasanın uygulanmasında eksiklikler olduğunu ve GDPR (Genel Veri Koruma Tüzüğü) ile tam uyumlu olmadığını belirtiyor. Özellikle veri paylaşımı ve bireysel hakların korunması konularında daha fazla şeffaflık ve güvence talep ediliyor. Türkiye, bu alanda teknik düzenlemeler yaparak ilerleme kaydetse de, AB’nin beklentilerini karşılamak için daha fazla çaba gerekiyor.

Adli yardımlaşma ve AB ülkeleriyle işbirliği, kalan kriterler arasında nispeten daha kolay çözülebilecek bir konu gibi görünüyor. Türkiye, birçok AB ülkesiyle ikili anlaşmalar imzaladı; ancak bu anlaşmaların kapsamının genişletilmesi ve uygulanmasının hızlandırılması gerekiyor. Yolsuzlukla mücadele ve yargı bağımsızlığı ise, daha derin yapısal reformlar gerektiriyor. AB, Türkiye’de yargı sisteminin bağımsızlığını ve şeffaflığını artırmaya yönelik adımlar bekliyor. Bu konular, Türkiye’nin iç politik dinamikleriyle yakından ilişkili olduğu için, reform süreci hem zaman hem de siyasi irade gerektiriyor.

Ossowski’nin “dürüst teklif” olarak nitelendirdiği öneri, bu kriterler üzerinde ortak bir çalışma başlatılmasını içeriyor. Ancak, Türkiye’nin bu reformları hayata geçirirken karşılaşacağı siyasi ve toplumsal direnç, sürecin hızını etkileyebilir. Türk hükümeti, vize serbestisini bir öncelik olarak görse de, ulusal güvenlik ve egemenlik gibi hassas konularda AB’nin taleplerine ne ölçüde yanıt vereceği belirsiz.

Schengen Vize Başvuruları

Vize Serbestisinin Türkiye ve AB için Önemi

Vize serbestisi, Türk vatandaşlarının Schengen Bölgesi’nde 180 gün içinde 90 güne kadar vizesiz seyahat edebilmesini sağlayacak. Bu, sadece turizm veya iş seyahatleri için değil, aynı zamanda kültürel, akademik ve ticari ilişkiler için de büyük bir kolaylık anlamına geliyor. Türk iş dünyası, öğrenciler, sanatçılar ve sivil toplum temsilcileri, vize süreçlerinin karmaşıklığı ve uzunluğu nedeniyle yıllardır zorluklar yaşıyor. Hans Ossowski, Türk vatandaşlarının vize randevusu için bir yıl beklemesinin, insan hareketliliği ve AB-Türkiye ilişkileri açısından kabul edilemez olduğunu vurguluyor.

Türkiye için vize serbestisi, sadece pratik bir kazanım değil, aynı zamanda sembolik bir anlam taşıyor. AB’ye tam üyelik sürecinin dondurulduğu bir dönemde, vize serbestisi, Türk halkının Avrupa ile bağlarını güçlendirecek bir adım olarak görülüyor. Türkiye, yıllardır AB’nin çifte standart uyguladığını savunuyor; zira Sırbistan, Karadağ ve Gürcistan gibi ülkeler vizesiz seyahat hakkına sahipken, NATO müttefiki ve AB adayı Türkiye’nin bu haktan mahrum olması eleştiriliyor. Ossowski’nin “utanç verici” nitelemesi, bu eleştirilere hak veren bir ton taşıyor ve AB’nin kendi politikalarını sorgulamaya başladığını gösteriyor.

AB açısından ise, vize serbestisi, Türkiye ile ilişkileri yeniden yapılandırmak için bir fırsat sunuyor. Türkiye, AB’nin stratejik bir ortağı; mülteci anlaşması, enerji güvenliği ve NATO’daki rolüyle kritik bir konumda. Ancak, son yıllardaki siyasi gerilimler, bu ortaklığın potansiyelini sınırlı kıldı. Vize serbestisi, AB’nin Türk halkıyla doğrudan bağ kurmasını sağlayarak, ilişkilerde güven oluşturabilir. Ayrıca, ekonomik işbirliği açısından da vize serbestisi, Türk ve Avrupalı işletmeler arasındaki ticareti ve yatırımı kolaylaştırabilir.

Ancak, AB içinde vize serbestisine karşı çıkanlar da var. Bazı üye ülkeler, Türkiye’den olası bir göç dalgasından veya güvenlik risklerinden endişe ediyor. 2015’teki mülteci krizinden bu yana, AB’nin göç politikaları daha sıkılaştı; bu da vize serbestisi sürecini zorlaştırıyor. Ossowski, bu endişelerin diyalog ve kriterlerin tamamlanmasıyla aşılabileceğini savunuyor, ancak AB içindeki siyasi dinamikler, sürecin hızını etkileyebilir.

Türkiye’deki Vize Sorunları ve Kamuoyunun Tepkisi

Türk vatandaşları, Schengen vizesi almak için yıllardır ciddi bürokratik zorluklarla karşılaşıyor. Vize başvuruları, konsolosluklarda yoğunluk nedeniyle aylarca randevu alınamıyor; bazı durumlarda aracı firmalar, yüksek feliere rağmen randevu garantisi veremiyor. 2024’te Türkiye’den yapılan Schengen vize başvurularının %14,5’i reddedildi; bu oran, Türklerin vize sürecinde karşılaştığı engellerin bir göstergesi. Hans Ossowski, bu durumun “sürdürülemez” olduğunu ve hem Türk vatandaşları hem de AB konsoloslukları için bir yük oluşturduğunu ifade ediyor.

Vize sorunları, Türk kamuoyunda AB’ye yönelik hayal kırıklığını artırıyor. Gençler, öğrenciler ve iş insanları, vize süreçlerinin karmaşıklığı nedeniyle Avrupa’daki eğitim, iş veya kültürel fırsatları kaçırıyor. Özellikle, vize reddi alanların yaşadığı maddi ve manevi kayıplar, AB’ye yönelik güveni sarsıyor. Ossowski’nin açıklamaları, bu memnuniyetsizliği gidermek için bir adım olarak görülse de, somut sonuçlar alınmadan kamuoyunun ikna olması zor görünüyor.

Türk hükümeti, vize serbestisi sürecini yeniden başlatmak için AB ile görüşmelere açık olduğunu belirtiyor. Ancak, kalan kriterlerin hassasiyeti, bu görüşmelerin kolay olmayacağını gösteriyor. Terörle mücadele yasaları ve yargı bağımsızlığı gibi konular, Türkiye’nin iç politik gündemiyle yakından ilişkili. Hükümet, bu reformları yaparken hem AB’nin taleplerini karşılamaya hem de iç kamuoyunun tepkilerini yönetmeye çalışıyor. Ossowski’nin “dürüst teklif” yaklaşımı, bu dengeyi kolaylaştırabilir; ancak siyasi irade ve karşılıklı güven, sürecin başarısı için olmazsa olmaz.

Sonuç

AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Hans Ossowski’nin “Türklerden vize istenmesi utanç verici” açıklaması, vize serbestisi sürecine yeni bir ivme kazandırdı. Türkiye’nin 74 kriterden 66’sını yerine getirmesi, vizesiz Avrupa hayaline ne kadar yakın olduğunu gösteriyor; ancak kalan 6 kriter, hem teknik hem de siyasi zorluklar barındırıyor. Terörle mücadele yasaları, kişisel verilerin korunması ve adli işbirliği gibi alanlarda reform yapılması, Türkiye’nin bu hedefe ulaşması için kritik. Vize serbestisi, sadece Türk vatandaşlarının seyahat özgürlüğünü değil, aynı zamanda Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğini de şekillendirecek.

Ossowski’nin özeleştirisi, AB’nin bu konudaki çifte standartlarını sorgulamaya başladığını gösterse de, sürecin başarısı, iki tarafın ortak çabalarına ve siyasi iradesine bağlı. Türk kamuoyu, yıllardır vize süreçlerinin yarattığı hayal kırıklığını yaşıyor; bu nedenle, somut adımlar atılmadan güvenin yeniden inşa edilmesi zor. Vize serbestisi, Türkiye ve AB arasında yeni bir sayfa açabilir; ancak bu sayfanın yazılması için diyalog, uzlaşma ve kararlılık gerekiyor.

Kaynaklar

Bu makaledeki bilgiler, AB Türkiye Delegasyonu’nun vize serbestisi açıklamaları, Türkiye-AB ilişkileri ve vize serbestisi sürecinin tarihçesiyle ilgili güncel haberlere dayanılarak hazırlanmıştır. Aşağıda, makalede kullanılan bilgiler ve konuya ışık tutabilecek bazı kaynak türleri ve örnekleri (gerçek ve güncel bağlantılarla) belirtilmiştir:

  • Türk Medya ve Resmi Kaynaklar:
  • Uluslararası Haber ve Analiz Platformları:
    • BBC Türkçe: Türkiye’nin Schengen vize başvuruları ve vize serbestisi.
    • Reuters: AB-Türkiye ilişkileri ve vize politikaları.
    • Dünya: Hans Ossowski’nin vize serbestisi açıklamaları.
  • AB Resmi Kaynakları:
  • Not: Verilen bağlantılar, genel kaynaklara yönlendirme amaçlıdır ve sürekli güncellenen web siteleridir. Spesifik haberler, raporlar veya düzenlemeler için bu platformlarda detaylı araştırma yapılması önerilir.

Sık Sorulan Sorular

AB Türkiye Delegasyonu’nun vize serbestisi açıklaması ne anlama geliyor ve bu süreç nasıl başladı?

AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Hans Ossowski’nin 23 Haziran 2025’te Brüksel’de Türk gazetecilere yaptığı açıklama, Türk vatandaşlarından vize istenmesinin “kabul edilemez ve utanç verici” olduğunu vurgulayarak vize serbestisi sürecine yeni bir ivme kazandırdı. Ossowski, Türkiye’nin 74 kriterden 66’sını yerine getirdiğini, kalan 6 kriter üzerinde çalışılması gerektiğini belirtti ve vize serbestisi sürecinin yeniden başlatılması için Türk hükümetine “dürüst bir teklif” sunduklarını ifade etti. Bu açıklama, AB’nin vize politikasına yönelik özeleştirisi olarak dikkat çekiyor; zira Ossowski, Kolombiya, Gürcistan ve Venezuela gibi ülkelerin vizesiz seyahat ettiğini, ancak Türkiye’de vatandaşların vize randevusu için aylarca beklediğini söyledi. Vize serbestisi süreci, 2013’te AB ile Türkiye arasında Geri Kabul Anlaşması’nın imzalanmasıyla resmi olarak başladı. Bu anlaşma, Türkiye’nin yasadışı göçmenleri geri almasını organize ederken, karşılığında Türk vatandaşlarına Schengen Bölgesi’nde vizesiz seyahat hakkı tanınmasını hedefliyordu. AB, Türkiye’ye 72 kriterden oluşan bir yol haritası sundu; bu kriterler, belge güvenliği, göç yönetimi, temel haklar ve adli işbirliği gibi alanları kapsıyor. 2016’da süreç ilerlerken, darbe girişimi ve OHAL uygulamaları, AB ile Türkiye arasında gerilime yol açtı; özellikle terörle mücadele yasaları, süreci tıkayan ana engellerden biri oldu. Ossowski’nin 2025’teki çıkışı, bu durgunluğa karşı bir hareketlenme sinyali verse de, kalan kriterlerin hassasiyeti, sürecin kolay olmayacağını gösteriyor. Türkiye, vize serbestisini hem vatandaşların hakkı hem de AB ile ilişkileri güçlendirmek için bir fırsat olarak görüyor; ancak reform sürecinde iç politik dengeleri ve AB’nin beklentilerini uzlaştırmak zorunda. Bu açıklama, Türk kamuoyunda umut yaratırken, somut sonuçlar için iki tarafın da kararlılık göstermesi gerekiyor.

Vize serbestisi için kalan 6 kriter nelerdir ve Türkiye bu kriterleri neden zorlanıyor?

AB’nin Türkiye’ye sunduğu 74 kriterden 66’sı tamamlandı; kalan 6 kriter, vize serbestisi sürecinin en kritik aşamasını oluşturuyor. Hans Ossowski’nin açıklamalarına ve diğer AB kaynaklarına göre, bu kriterler arasında terörle mücadele yasalarının AB standartlarına uyumu, kişisel verilerin korunması mevzuatının (KVKK) AB normlarına uygun hale getirilmesi, AB ülkeleriyle adli yardımlaşma anlaşmalarının yapılması, yolsuzlukla mücadele, temel haklar ve yargı bağımsızlığı öne çıkıyor. Terörle mücadele yasaları, en tartışmalı konu; AB, bu yasaların ifade özgürlüğü ve temel haklarla uyumlu olmasını talep ediyor. Ancak Türkiye, PKK, FETÖ ve IŞİD gibi örgütlerle mücadelesini gerekçe göstererek, bu yasaların geniş kapsamlı olması gerektiğini savunuyor. 2016’daki darbe girişimi sonrası yasaların sıkılaştırılması, AB ile gerilimi artırdı. Türkiye, ulusal güvenlik önceliklerini korurken AB’nin taleplerini karşılamakta zorlanıyor; bu, hem teknik hem de siyasi bir denge gerektiriyor. Kişisel verilerin korunması, bir diğer hassas alan; Türkiye’nin KVKK’si, AB’nin GDPR standartlarıyla uyumlu değil ve veri paylaşımı ile bireysel hakların korunmasında eksiklikler bulunuyor. Adli yardımlaşma, daha kolay çözülebilecek bir konu; Türkiye, AB ülkeleriyle ikili anlaşmalar imzaladı, ancak bunların kapsamı ve uygulanması geliştirilmeli. Yolsuzlukla mücadele ve yargı bağımsızlığı, derin yapısal reformlar gerektiriyor; AB, Türkiye’de yargı sisteminin şeffaflığını ve bağımsızlığını artırmasını bekliyor. Bu kriterler, Türkiye’nin iç politik dinamikleriyle yakından ilgili olduğu için, reform süreci siyasi dirençle karşılaşabilir. Ossowski, bu kriterler üzerinde ortak çalışma öneriyor; ancak Türkiye’nin bu reformları yaparken hem AB’nin beklentilerini hem de iç kamuoyunu ikna etmesi gerekiyor. Kalan kriterlerin tamamlanması, vize serbestisinin yanı sıra Türkiye-AB ilişkilerinin genel seyrini de etkileyecek.

Vize serbestisi Türk vatandaşları için ne anlama gelir ve bu süreç neden önemli?

Vize serbestisi, Türk vatandaşlarının Schengen Bölgesi’nde 180 gün içinde 90 güne kadar vizesiz seyahat edebilmesini sağlayacak. Bu, turizm, iş, eğitim ve kültürel交流 için büyük bir kolaylık anlamına geliyor. Türk iş dünyası, öğrenciler, sanatçılar ve sivil toplum temsilcileri, vize süreçlerinin karmaşıklığı nedeniyle yıllardır fırsatları kaçırıyor. Hans Ossowski, Türk vatandaşlarının vize randevusu için bir yıl beklemesinin insan hareketliliğini engellediğini ve AB-Türkiye ilişkileri için “utanç verici” olduğunu belirtiyor. Vize serbestisi, sadece pratik bir kazanım değil; aynı zamanda sembolik bir adım. Türkiye, AB yılları ve NATO müttefiki olarak, Sırbistan, Karadağ ve Gürcistan gibi ülkelerin vizesiz seyahat hakkına sahip olduğu bir ortamda, bu haktan mahrum kalmayı çifte standart olarak görüyor. Vize serbestisi, Türk halkının Avrupa ile bağını güçlendirecek ve AB’ye yönelik güveni artırabilecek bir gelişme. Ekonomik olarak, vize serbestisi, Türk ve Avcı işletmeler arasındaki ticareti ve yatırımları kolaylaştırabilir; özellikle KOBİ’ler, Avrupa pazarına daha kolay erişebilir. Kültürel ve akademik交流, gençler için yeni fırsatlar yaratır; örne, Erasmus programlarına katılım artabilir. AB için ise, vize serbestisi, Türkiye ile stratejik ortaklığı güçlendirme ve Türk halkıyla doğrudan bağ kurma fırsatı sunuyor. Ancak, AB içinde bazı üye ülkeler, vize serbestisinden kaynaklanabilecek göç veya güvenlik risklerinden endişe duyuyor; bu, 2015 mülteci getisinden beri devam eden bir hassasiyet. Ossowski, bu endişelerin diyalog ve uygun kriterlerle aşılabileceğini savunuyor. Vize serbestisi, Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir sayfa açabilir; ancak bu, iki tarafın da siyasi irade göstermesine bağlı. Türk kamuoyu, yıllardır vize süreçlerinin yarattığı hayal kırıklığını yaşıyor; bu nedenle, vize serbestisi, vatandaşların AB’ye güvenini yeniden inşa etmek için kritik bir fırsat.

Türkiye’de vize başvurularında karşılaşılan sorunlar nelerdir ve bu durum kamuoyunu nasıl etkiliyor?

Türk vatandaşları, Schengen vizesi almak için yıllardır ciddi bürokratik zorluklarla karşılaşıyor. Konsolosluklarda yoğunluk nedeniyle randevu almak aylar sürüyor; bazı durumlarda aracı firmalar, yüksek ücretlere rağmen randevu garantisi veremiyor. 2024’te Türkiye’den yapılan Schengen vize başvurularının %14,5’i reddedildi; bu, Türklerin vize sürecinde karşılaştığı engellerin bir göstergesi. Hans Ossowski, bu durumun “sürdürülemez” olduğunu ve hem konsolosluklar hem de Türk vatandaşları için bir yük oluşturduğunu belirtiyor. Vize başvurularındaki bu zorluklar, maddi ve manevi kayıplara yol açıyor; örne, iş seyahatleri, eğitim programları veya aile buluşmaları için yapılan planlar aksamıyor. Özellikle gençler ve öğrenciler, Avrupa’daki fırsatları kaçırıyor; bu, kariyer ve eğitim planlarını olumsuz etkiliyor. Vize reddi alanlar, gerekçelerin genellikle belirsiz olduğunu ve itiriz sürecinin karmaşık olduğunu ifade ediyor; bu da hayal kırıklığını artırıyor. Türk kamuoyu, vize sorunlarını AB’nin Türkiye’ye yönelik çifte standart uygulamasının bir yansıması olarak görüyor. AB’nin, Kolombiya veya Gürcistan gibi ülkelere vize serbestisi tanıyıp Türkiye’yi dışarda bırakması, bu algıyı güçlendiriyor. Ossowski’nin “utanç verici” nitelemesi, bu memnuniyetsizliğe yanıt verse de, somut adımlar olmadan kamuoyunun ikna olması zor. Vize sorunları, AB’ye yönelik güveni sarsarken, Türk halkında arasında Avrupa’ya yabancılaşma riski yaratıyor. Türk hükümeti, bu durumu eleştirerek AB ile görüşmelere devam ediyor; ancak vize serbestisi gibi uzun vadeli bir çözüm, daha etkili sonuçlar doğurabilir. Vize sorunları, sadece bireysel düzeyde değil, Türkiye-AB ilişkilerinin genel atmosferini de etkiliyor; bu nedenle, Ossowski’nin açıklaması, kamuoyunda hem umut hem de temkinli bir iyimserlik yaratıyor.

Yorum yapın

Geri

İsrail-İran Savaşı ve Hürmüz Boğazı’nın Kapanma İhtimali Dünya Turizmini Tehdit Ediyor

İleri

Türk Hava Yolları BAE Seferlerini İptal Etti: Orta Doğu’daki Gerilimin Havacılık ve Turizm Üzerindeki Etkileri